Sevgili okuyucular,

Bülent Arınç, ‘dağa çıkmaktan’ vazgeçti! Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, geçtiğimiz günlerde gayri ihtiyari bir açıklama yaptı. Bülent Arınç bu buna benzer açıklamaları bazan yapar. Açıklamlarının arkasında durma konusunda, hemen cıvıtır. Ne yapalım buda Bülent Arınç’a özgü, ‘huymu’ diyelim.....

AKP kurmayları nedense bir açıklama ve beyanatta bulunuyorlar. Yetkili bir ağızdan bir açıklama yapıldığında, beyanatların aksi yönde bir açıklama yapldığında, hemen hiç vakit geçirmeden takiyye yapıp çark edbilmektedirler.

Ben, ‘öyle demek’ istemedim. Benim açıklamalarımı, ‘yanlış’ anladınız. Ben,  ‘düz bir söylemde’ bulundum. Siz, ‘yatay’ anladınız. vb. vb..... uzatırlar.

Bülen Arınç, BDP Barış ve Demokrasi Partisi eş genel başkanı, Gültan Kışanak’ı kast ederek, ‘’17 yaşında genç bir kız iken Diyarbakır Cezevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım. Çünkü Diyarbakır cezaevi'nden çıkanların yarısı dağa çıktı, yarısı da onları destekledi.’’

Bu açıklama yankı buldu. Birçok siyasi fügur bu açıklamanın, Bülent Arınç’ın, ‘empati’ yapması olarak yorumlandı. Yani Bülent Arınç, kendisini Diyarbakır zindanlarında işkence ve kötü muameleye uğrayanların, ‘yerine koyduğunu’ ileri sürenler dahi oldu.

İşin aslı, Başbakanın NTV’de yaptığı canlı yayaın mülekatından sonra ortaya çıktı. Başbakan R.T. Erdoğan yaptığı mülekatta, ‘ben olsam dağa çıkmam’ dedi.

Arkasından Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, hemen çark etti, ‘başbakan doğru söylüyor’ açıklamasında bulundu. Bülent, ‘bey empati yapıyor’ yorumlarında bulunanlar. Soğuk bir duş etkisi ile karşılaştılar. AKP kurmayları hemen hepsi açıklamalarda bulunmaya başladılar. Bülent, ‘bey de aslında öyle demek istemedi’ yanlış anlaşıldı.  Açıklamaları arka arkaya geldi.

Bünt Arınç’ın çark etmesi ilk değildi. Diğer AKP kurmayları gibi, defalarca açıklamalarından, ‘çark’ etmek adetten’dir.

Türkiye siyasi arenasında, bu tür çark etmelere sık sık rastlamak mümkün. Örneğin Diyarbakır'a gidildiğinde, ‘avrupa birliğine giden yol burdan geçer’ derler. Ankara'ya geldiklerinde, bütün söylediklerini unuturlar. Başbakan R.T. Erdoğan’da dahil birçok başbakan, bakan, hatta Cumhurbaşkanı, Kürtlerin yaşadığı coğrafya’ya gittiklerinde, özellikle seçim dönemlerinde, ‘kürt sorunu vardır ve ülkenin bir sorunudur’ derler. Ankara'ya gelince, ‘kürt sorunu yok’  diyebilecek kadar pişkindirler. Bu ise Türkiye’de siyaset yapmanın, ‘cilvesi’ olsa gerek.

Bülen Arınç’ın, yukarda konu olan beyanatından kısa bir süre sonra, konuya ilişkin bir yazı kaleme almıştım. B.Arınç ve AKP bu söylemlerinde ne kadar, ‘samimi diyerek’ somuştum. Mevcut durumunda AKP iktidarı döneminde, Cezaevlerinde yaşananlar, geçmişi aratmayacak cinsten’dir. Pozantı cezaevinde çocuk tutuklu ve hükümlülere yapılanlar hala hafızalarımızdadır.

Bir polis devleti olmaya doğru hızlı adımlar atan bir ülke olarak, iktidar koltuğunda AKP’nin oturduğunu ve B. Arınç’ın bu partinin, iktidar kurmaylarından olduğunu unutmamız gerekmemektedir. Karakollarda yapılan işkenceler, 12 Eylül 1980 faşist darbe dönemini aratmamaktatdır. Bu açıdan baktığımızda değişen bir şey yoktur.

Bu gerçeklikler ortada dururken, B. Arınç’ın, söylemlerini samimiyet sınavına tutmak hakkımızdır.

Ayrıca, Başbakan R.T. Erdoğan, AKP içinde, ‘parmak salladığında’ AKP kurmaylarının, ‘çark’ etmeleri doğal karşılanmaktadır. AKP’ de kendi iradeleriyle politika ve yöneticilik yapan kadro bulmak güçtür.

B.Arınç’ın, ‘çark’ etmesinide bu mihvalde ele almakta yarar vardır. 

25.12.12