AKP, iktidara geldiği 18 yıldan beri sadece bir avuç islamcı burjuvazi yarattı. Geleneksel olarak ekonomiyi çekip çeviren ve de yöneten TUSİAD'lı İstanbul sermayesine karşı, Anadolu'dan devşirme islamcı MUSİAD'lı sermayeyi koydu. Mafia yöntemlerini aratmayan zorbalıklarla bir dizi firmaya elkoyarak, hem devletin hem de ülkenin tüm zenginliklerini sonradan görme İslamcı burjuvazinin hizmetine sundu. Ama bu arada küçük ve orta ölçekli esnafı da batırdı.
Ayrıca belirtmeliyim ki, Almanya'daki gibi, ne halka ne de küçük burjuvazi esnafa sus payı verecek güçleri yok. İdeolojik ve kültürel olarak da ülkeyi tam teslim alamadı. Bunun için kullandıkları din ve islam, 1400 yıl gerisine ait. Ve 2020 'nin toplumsal zekasına köprü olabilecek hiç bir reformu yok.
Milyonların beynini teslim almak için kontrollerinde ki % 95 medya, en fazla bütçeli diyanet, camiler, kuran kursları, ve tarikatlar, halkın çoğunluğuna cüppe ve kara çarşaf giydiremedi. Bunu, "hoşgörü" yalanıyla açıklamaya çalışıyor olsa da, günlük hayata yansıyan bir sürü yobaz dayatma söz konusu.
Devlet kurumların da İslamcı dayatmalara sesini çıkartmayan işini koruyabiliyor, itiraz edenleri ise, işten atılma bekliyor.
İnanılmaz masraflarla yapılan dinci propagandaya rağmen, her alanda tam bir çürüme ve çöküş yaşanıyor. İçerde iflas eden esnafa 1 TL'lik siftah kampanyası ile ne kadar komik ve aciz duruma düştüklerini göremeyecek kadar kör ve aptallar. Libya ve Suriye'de ki Osmanlıcılık'dan ürettiği milliyetçilik ile iç sorunları unutturması uzun sürmedi. Aynı şey, Ermenistan- Azerbaycan savaşı için de geçerli olacak. Hem Türk ordusuna hem Azerbaycan ordusuna silah (İHA'lar) satan damat Selçuk Bayraktar'ın bu savaşlar daki palazlanmasını herkes biliyor. "Milli" dedikeri her şey, işte bu aile çetesi olarak Tayyib'in ve yandaşlarının para kasaları.
Akkoyunlar dışında kalan büyük çoğunluk bunu biliyor ve görüyor. Şimdilik, ele geçirdikleri devlet zoruyla ayaktalar. Polis teşkilatından sonra orduyu da Saray'ın emir kulu yaparak hırsız zenginliklerini ve asalak ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. Esnafa 1 TL'lik siftah verme kampanlarında ki zavallılık, aynı zaman da işçilere, köylülere bir kuruş verecek parasının kalmadığını gösteriyor. Yani denizin kumu bitmiş durum da.
Çapsız ve mal gibi kadrolarla AKP rejimi devletin çarkını daha fazla döndürecek durumda değil. Hazine tam takır. Borçları halka ödettiren zamları ve vergileri kaldıracak halkın gücü kalmadı. Durumları, Namibya çöllerin de su arayan hayvanlara benziyor. Garantisi olmayan bir arayış yani.
Yakın gelecek de, ezdikleri Kemalistler'in ve Kürtler'in gönlünü alacak barışma manevraları yapabilirler. Çünkü buna ihtiyaçları var. FETÖ gibi sinsilikte yetenekli bir ortaklarını kendi açgözlü ve aptal hırsları yüzünden kaybettiler. Bir anlam da bindikleri dalı kesmişlerdi. Şimdi, düşmemek için tutunacakları başka dallar bulmak zorundalar. Burda, tam yok edemedikleri Cumhuriyetçi-Kemalist kesim ve Kürt hareketi ile yeniden ittifak arayışı, AKP çetesi için bir anlamda zorunluluk.
Kemalistler'in (özellikle CHP'nin) ve Kürtler'in tekrar AKP'nin tuzağına düşmeleri, İslamcı faşizmin ömrünü uzatmaya, bu oyuna gelmemeleri ise, AKP çetesinin çöküşüne hizmet edecektir.