Nasıl oldu da, böyle bir konu (casusluk-muhbirlik) Avrupa’nın gündeminde ağırlıklı  bir yere sahip oldu? Sürgünler, muhalifler ve göçmenler  kimler tarafından fişleniyor? Neden sorun yapılıyorlar ya da  niçin sorun olarak görülüyorlar? Kısacası Avusturya’da ortaya çıkan fişlenme ve muhbirlik olayını Yeşiller Milletvekili Peter Pilz bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurdu. Peki nedir bu muhbirlik ve casusluk olayı. Bunun için Almanya’dan bir kaç örnek vererek başlamak istiyorum.

Almanya Türkiye çıkar ortaklığı çok eskilere dayanmaktadır.  BND-MİT‘in derin ilişkilerini 1996‘da  eski Alman Gizli İstihbarat Teşkilat (BND) başkanı  Gölge Savaşcısı kitabında yazdı. Türk MİT’inden Hiram Abbas ile çalıştıklarını ve kod adının Hanf (Kenevir) olduğunu açıkladı. Türk MİT’ne bağlı çalışanlar tafarından Cemalettin Kesim, Nubar Yalım ve Katip Sultan adlı devrimcilerin nasıl öldürüldüğünü bu kitap da detaylandırmıştı.

Türk MİT’iyle ittifak içinde olanların, ve MİT’e bağlı çalışanların casusluk, muhbirlik, provokasyon, cinayet ve sabotaj suçları ortadadır. Fransa’da Ermeni anıtına yapılan saldırı kimin tarafından görevlendirilip ve yapıldığı bilinmektedir. Verilen çok büyük paraların arkasında MİT’in olduğu  bir tesadüf müdür?

Avrupa devletlerin de  kanıtları ve tanıkları ile sabit olan uyuşturucu işleri yıllardır bilinmektedir.Casusluk ve muhbirlik  olayları bilinmektedir. Polis takibi ve dinlemeler ile açığa çıkartılan skandal olaylar görsel medyada yayılmaktadır. Avrupa devletleri bunu bazen açığa çıkartarak Türk devletine karşı koz olarak kullanmaktadır. Özellikle Almanya’nın izlediği politikada bu açıkca görülmektedir.

Avrupa’da yaşayan göçmenleri ya da zorunlu sürgün yaşayanları nasıl tarif etmek gerekiyor? AKP iktidarına karşı muhalifler neler  yapıyor? Soruları çoğaltmak mümkün . Bu ve benzeri sorular, bugün Avrupa’daki Türk, Kürd, Laz, Ermeni, Süryani ve diğer kökenlerden muhalif kimlikler ve sosyalist kişiler şüphesiz muhalif düşüncelerinden  dolayı bir şeyler yapmaktadır. Muhalifler tarafından Avrupa ülkelerinde yapılanlarda ortadadır. 12 eylül faşist darbesinden sonra özellikle Almanya’ya gelen siyasi sürgünlerin yaptıkları bilinmektedir. Bugün Türkiye’de yaşananlara baktığımızda  AKP iktidarı tarafından yapılan baskılar ve zulümler ortadadır. Üniversitelerde öğretim görevlerine ve öğrencilerine yapılan acımasızlık ortadadır.  Sur, Silopi, Nusaybin, Cizre, Yüksekova vb kürd şehirlerinde yapılan vahşet ortadadır, İnsan hakları ihlallerini, sokak infazlarını, üniversitelere yapılan saldırıları, imza kampanyaları ve protesto miting ve yürüyüşlerle kamuoyunu bilgilendirenler ve duyuranlar AKP’nin politikalarını teşhir edenler   muhaliflerde ortadadır.

Ne var ki bunlar ihtiyaca cevap verip vermemesi, pratikte karşılığı olup olmaması sorunu değildir.  Sorun var olan vahşeti bir biçimiyle kamuoyuna duyurmak ve demokratik olan hakların demokratik  kurallar içinde tepki vermek sorunudur. Avrupa’da var olan demokratik hakların pratikte uygulanması ve sergilenmesi sorunudur. Demokratik bir ülkede nerede olursa olsun,  kim tarafından yapılırsa yapılsın vahşeti ve katliamları protesto etmek demokratik bir haktır ve onu teşhir etmek insan olmanın bir görevidir.

Alman Welt am Sonntag  gazetesi  Almanya genelinde Türk MİT’ine bağlı çalışan  6000 muhbir ağının olduğunu yazdı. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı çalışan ve camilerde görevlendirilen resmi imamların (600 imam’ın) da bu muhbirlik faliyetleri içindedir.  Almanya’da muhaliflere karşı istihbarat çalışmalarında bulunduklarını ve Muhaliflere karşı  Osmanlı Ocakları’nın provokasyon  yaratmak için sokaklara döküldüğünü yazdı.

Tayyip Erdoğan’ın danışmanı, AKP Bursa milletvekili adayı Taha Gergeroğlu’nun içinde yer aldığı üç kişilik casusluk davası görüldü ve bir süre bu üç kişi tutuklu kaldı. Federal savcılık  Muhammed Taha Gergeroğlu, Ahmet Duran Yüksel ve Göksel Gürel hakkında  Koblenz Yüksek Eyalet mahkemesi dava açtı. Ama Merkel-Eroğan görüşmesi sonucu 70 bin euro kefalet sonucu dava düştü . Muhammed Taha Gergeroğlu telefon konuşmaları sonucunda gözaltına alınmıştı. Dünya’da  istihbarat  ilişkileri denilince akla  CIA koordinasyonunda gerçekleşen muhbirlik ve fişlemeler geliyor. CIA’nın bağladığı maaşa karşılık ajanlık yapan bir çok ünlü olduğu ortaya çıktı.  Sovyetler Birliği döneminde Kafkas ülkelerine konsere giden Türk  sanatçıları nasıl bir görev aşkıyla gittiklerini ve MİT’in direktiflerini nasıl yerine getirdikleri açıklamalar aklıma düştü.

Hollanda Hükümeti'de Türkiyeli muhalifler hakkında  istihbarat topladığı haberleri  üzerine mağdurların suç duyurusunda bulunmaya çağırdı.  Haklarında bilgi toplandığını düşünen Türkiyeli muhaliflerin başvuru yapmalarını istedi. Hollanda Hükümeti adına Sosyal İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Jetta Klijnsma, şikayetçilerin kimlik bilgilerinin gizli tutulacağını açıkladı.

Avusturya Yeşiller Partisi Güvenlik Sözcüsü Peter Pilz basın açıklamasında „Türkiye'nin Avusturya'da MİT koordineli 200 kişi ile muhalifleri fişlediğini açıkladı.

Pilz 10. Şubat Cuma günü kamuoyuna yaptığı açıklamada Türkiye'nin Avusturya'da MİT koordineli 200 kişilik muhbir ekibi olduğunu ve ellerinde delil bulunduğunu ileri süren Pilz, bu ekibin muhalifleri Ankara'ya raporladığını söyledi. Avusturya İçişleri Bakanlığı da olayın takipcisi olduğunu ve olayın soruşturulacağını duyurdu. Diplomat olduğu için yargılanamayan ATİB Başkanı Fatih Mehmet Karataş'ın Pazar günü Türkiye'ye döndüğünü Kurier gazetesi yazdı. 

 Pilz, "MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) ile ATİB (T.C Diyanet işleri Başkanlığı'na bağlı olan Avusturya Türk İslam Birliği); UETD (Avrupa-Türk Demokratlar Birliği), MUSİAD Austria (Müstakil İşadamları ve Sanayiciler Derneği Avusturya) gibi kuruluşların MİT’in yan kuruluşları gibi çalıştığını söyledi.    Bu kurumlar üzerinden  muhaliflerin fişlendiğini ve rapor edildiklerini açıkladı.  AKP Hükümetinin düzenli olarak 30 milyon euro bütçeyle bu kurumlara destek verdiğini, Avusturya'da 200 ajan barındırdığını ve bu ajanların Cumhurbaşkanlığına bağlantılı olarak çalıştığını, Avusturya’da yaşayan Türkiyeli muhalifleri takip ettiğini, muhaliflerle ilgili bilgi topladıklarını ve onları direkt ihbar ettiklerini açıkladı. (Basın açıklamasından önce Avusturya’dan Türkiye’ye giden bine yakın insanı istenmeyen kişiler diyerek ve bir kaç gün  gözaltına alıp geri gönderdiklerini Halkın Nabzı gazetesinde gündeme getirdim. Düşünsenize Avusturya vatandaşı olan Türkiyeliler „istenilmeyen kişiler olarak Türkiye’ye girişleri yasaklanıyor ve bu insanlar geri gönderiliyor. Geri gönderilenlerden iki kişiyi tanıyorum. Başından geçen olayı  anlatan birinci kişi „pasaport kuyruğunda idim üç sivil tarafından gözaltına alındım. Üç gün gözaltında tutulup gönderildim."  İkinci kişi ise „pasaportumu polise gösterdikten sonra, biraz bekleyin dedi ve iki sivil gelip beni gözaltına aldı ve bir gün sonra geri gönderildim“ diye anlattı.

Bir hatırlatma; Viyana’da 1988 yılı olmalı. Türkiyeli Muhalifler tarafından Salih Canüzmez adlı bir muhbir açığa çıkartıldı. Bu muhbir sol’un içine MİT tarafından ajan olarak sokulmuş ve 300 yakın kişinin kimlik bilgilerini Türk konsolosloğunda Ataşe olarak görev yapan birine verdiğini açıkladı. MİT ile ilişkide olduğunu itiraf etti. Cafe Andino’da yapılan Basın açıklamasında aylık 500 DM  ve her görüşmede bir karton sigara aldığını söyledi. Bu kişi hâlâ Viyana’da yaşamını sürdürmektedir.  

Türk muhbirleri açıklaması sonucu Erdoğan'ın lobi organizasyonları UETD (Avrupa-Türk Demokratlar Birliği)  Avusturya ATİB (Diyanet İşleri başkanı) DİTİB’le ilgili casusluk iddiları gündemi sarstı.  
 

AKP yanlısı kurumlaın Avusturya İçişleri Bakanlığı tarafından mercek altına alındığına dair bilgiler basında etkisini gösterdi. DHA'nın aktardığı habere göre, Avusturya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Karl-Heinz Grundböck, "Bize ulaşan deliller doğrultusunda kanuni işlemlere derhal başlanacaktır" dedi. Vatandaşlıkları elinden alınması ve yargılanması söz konusu olduğunu yine yeşiller milletvekilleri iddia etmektedir.

Pilz'in düzenlediği basın toplantısında ki iddiaları ATİB resmi internet sayfasından Almanca bir duyuru yaparak Pilz'in iddiaları reddetti.

Ülkelerin milli istihbarat teşkilatlarının başka ülkelerde fişleme faatliyetleri yapması yeni bir konu mu? Elbette değil ama bunu kamuoyuna açıklamak önemlidir. Hemde muhaliflerin fişlendiğini açıklamak çok önemlidir diye düşünüyorum. Bunda şaşılacak bir şey olabilir mi? Birçok ülkenin muhbiri, ajanı Avusturya’da 8000 bine yakın olduğu iddia edilmektedir.Yeşiller partisinden Peter Pilz’in açıklamaları kendi ülkesinde var olan insan haklarına bir saygıdır. Avusturya‘da yaşayan insanların siyasal haklarına ve can güvenliklerine değer vermenin güzel bir örneğidir.