26. 05.2019 Pazar günü Almanya ve diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik konusu maalesef neredeyse kapanmak üzere. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki üyelik müzakereleri ise AKP-MHP diktatör rejimi nedeniyle tıkanmış durumda.
AKP-MHP diktatör rejimi Türkiye'de insan haklarını ayaklar altına alırken, çok sayıda gazeteci de cezaevlerinde mahkum durumda. Türkiye'de basın özgürlüğü olmadığı gibi, rejim kendisi gibi düşünmeyenlere de yaşama hakkı vermiyor.
Türkiye, hapishanelerinde tutukluların üst üste yattığı bir ülke haline dönüşürken, bu durumdan tek çıkış yolu, Türkiye'nin Avrupa Birligi'ne üye olabilmesi için uyması gereken Kopenhag Kriterlerinden geçiyor. Bunun için ise Türkiye insan hakları ve demokrasi alanındaki sorunlarını acilen çözmeli.
Kıbrıs, Kürt ve Alevi sorunları için köklü ve kalıcı çözüm bulunması, Ermeni soykırımının tanınması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi tarihi ile yüzleşmesi de gerekli.
Hatırlarsanız Alman Parlamantosu, Ermeni soykırımını tüm partilerin oy birliği ile kabul etmişti ama maalesef Türkiye bugüne kadar bu sorunun çözümü için en küçük bir adım bile atmadı.
Türkiye gerçekten Avrupa Birliği'ne üye olmak istiyorsa, bu görevlerini bir an önce yerine getirmeli. Bu sorunların çözümü Türkiye'nin kendi elinde ama ne yazık ki ısrarla çözüm için adım atılmıyor.
Demokrasinin önünde engel teşkil eden bu sorunlar çözüme kavuşmadığı sürece, Türkiye'de demokrasiden ve insan haklarından söz etmek imkansız.
Avrupa ülkelerinde 7 milyona yakın Türkiye kökenli insan yaşıyor, bunların bir kısmı yaşadıkları ülkelerin vatandaşlığını almış durumda ve bu ülkelerde oy kullanıyorlar. Seçimlerde sandıklara giderek, sorunlarına çözüm bulacaklarına inandıkları çeşitli partilere oy veriyorlar.
Türkiye'de demokrasinin önünde engel teşkil eden sorunların çözüme kavuşmaması, Avrupa'da yaşayan Türkiye kökenlileri de zor duruma düşürüyor. Avrupa Birliği ülkeleri ise Türkiye'nin demokrasi alanından ve insan haklarından uzaklaştığının farkında.
Türkiye'deki demokrat, sosyalist ve devrimci güçler ise diktatör rejimin hedefinde. Bu koşullarda Türkiye'nin AB üyesi olamayacağının altını çizen Avrupa Birliği ülkeleri, bu tavırlarıyla ilerici güçleri de izole ediyor.
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye Kopenhag kriterlerini kabul etmesi için baskı yapması ve bunun hem AB, hem de Türkiye'nin çıkarına olduğunun altını çizmesi gerekir.
Avrupa Birliği vereceği kararlarıyla Türkiye'de yaşayan demokratları, devrimcileri ve ilerici güçleri, AKP-MHP diktatör rejiminin insafına terk etmemeli.
Eğer Avrupa Birliği, Türkiye ve diğer ülkelerde demokrasi, insan hakları ve düşünce özgürlüğü için mücadele eden insanları yalnız bırakır ve onlara destek sunmazsa, yaşanacak kötü gelişmelerin sonuçlarına da ortak olacaktır.