Hayaller kurulur, kırılmazlar aslında! Üzerinlerine; “hayal kırıklığı” etiketi yapıştırılsa da.

Hayaller; zamana meydan okur! Üzerlerine;  “hayalim gerçekleşti” etiketi yapıştırılsa da.

Sonsuzdur, sınırsızdır hayaller; gücünü sınırsızlığından ve onu kurma yetisini yitirmeyenlerden alır. Bu dünyada “insan” denen canlı varolduğu sürece de bu böyle sürüp gidecektir... Ve bunların en iyi taşıyıcısı, hep gençlik olacaktır. İyi ki!

Gezi Direnişi’nde; üzerine tazyikli su sıkılan genç kızın, bu suya dansla yanıt veren görüntüsünü çoğumuz hatırlar. Almanya’da da benzer görüntüler yaşanıyor şimdi. Medya bunu duyurmuyor. Bir şekilde duyanlarımız da; “güncelleştirilmiş haber” olmadığı için gözünü kapatmayı tercih ediyor. Medya güncelleştirmediği için, beyinlerde de güncelleştirilmesine gerek kalmıyor!!

Gezi Direnişi’ne Almanya’daki Devrimci Hareketler, kişiler dâhi çarşaf çarşaf çözümlemeler sunmuş; hatalarını-kayıplarını teorize etmişlerdi. Reklam materyali mahiyetinde sayısız kitap çıkarılmıştı. Aktüeldi!!!

Şimdi buralarda bir şeyler oluyor. Bırakalım değerlendirme yapmayı; yokmuş gibi davranmak yeğleniyor.

Dannenröder Ormanı’ndaki gençler, yıllardır sürdürdükleri direnişlerine; kara, kışa rağmen devam ediyorlar. Dün sayıları yine 1000 kişiyi buldu. Artık aralarında sadece “Alman Gençler” değil, değişik ülkelerden gelmiş olan gençler de vardı! Covid-19 zamanlarına da inat; gerçekten çoğaldılar! Polis onları dağıtamayınca, çareyi üzerlerine tazyikli su sıkmakta buldu.  Ve yeniden yeniden toparlandılar. Ve yine ormandalar.

Aynı mekânda toparlanmak da yetmedi onlara. Bir kısmı Wien Başkonsolosluğu’nun önüne gitti. “Havanın ulusu yoktur”, “Asfalt değil orman” diyerek, soyundu hepsi.

Yeni değil; son 2 yıldır “Nation-ulus” kelimesini kullanmayacaklarını belirtip durdukları sloganlar ürettiler. Bu ülkede “demokrasi”nin nasıl bir kavram hâline geldiğini deşifre etmeye çalıştılar. Sayısız kavramla uğraştılar. Okudular, yazdılar. Bu pankartlarını Şehir Parlamentoları’nın önlerine bırakıp, oralarda da sabahladılar.

Üçüncü kış bu: Dondular! Ancak kırılmadılar!

Devlet duydu bunları ve bu yüzden onlara hep saldırdı. BİZ KAPATTIK KULAKLARIMIZI!

Brezilyada, Türkiyede, Hindistanda vd. herhangi bir şey olduğunda; harıl harıl yazılar yazılmakta, dayanışmalar gösterilmekte. Ancak bu ülkenin içerisinde “gerçekten” bir şeyler yapıldığında; yokmuş gibi davranılmakta. (“Sebep ne?” sorusunu burada yanıtlamayı tercih etmiyorum. Yanıtı; hem çok ağır-acı, hem de, belki de artık çözümsüzlük sınırında).

Şimdi Dannenröder Ormanı’ndaki çocuklar: Başka ülkelerin işgaline karşı olduklarından, Covid-19’dan korunmayan mülteci kampları yığınaklarına bir çözüm bulunmasından, atom silahları anlaşmalarından, sağlık sisteminden tutalım da bu ülkedeki ve bu ülkenin de payı olan-dünyada kanayan sayısız insanlık yarasına parmak basmaya çalışıyorlar.

Devlet; “radikal sol” olarak değerlendirdiklerini 129a maddesine dayanarak gözaltına alıp alıp duruyor. Tutuklananlar var. Ve bu davaların nereye varacağı henüz belli değil. 129b’ye yıllarca bir cehpenin kulak kapatması gibi, bir cephe de 129a’ya kulaklarını kapatıyor şimdi. Ve hiç iyi şeyler beklemiyor bu memleketteki bizimkileri...

Her ne olursa olsun: Böyle bir yüzyılda bu çocuklar, yıllardır süren bu direnişleri esnasında çok şey öğrendiler. Başka ülkelerdeki gençlerle de bunları paylaşmaya devam ediyorlar. Daha da fazlasını öğrenecekler.

Ve biz kendi “hayalsizliklerimiz”in girdabında dönerken; sadece bu çocuklar değil, bütün dünyadaki gençler şunu haykırıyorlar ve hep haykırmaya devam edecekler:

“Tohum altta nefes nefese/ Kulağı gök gürültüsünde”-Melih Cevdet Anday-

Arı-mikropsuz havamız:

İyi ki varsınız!!!