Uzun süredir tartışılan, yaklaşık beş yıldır ön hazırlıkları aşama aşama meşrulaştırılan bir yasa tasarısı bugün onaylandı. Bu yasa dünya çapında kolları bulunan Amnesty ya da Pro Asyl gibi; ilticacılarla ilgili problemleri kamuoyuna duyuran, bu yönlü protestolar gerçekleştiren kurumları, gönüllü çalışanları direk tehdit etmekte. Bu yüzden, tasarının onaylandığı duyurulur duyurulmaz, haberlerden tutun da yasaya karşı çıkan kurum açıklamalarının yayınlandığı sayfalara dek binlerce yorum yazısı akmaya başladı. Yasa taslağına karşı çıkan partilerin, iş oylamaya gelince nasıl ‘evet’ oyu kullandıkları teşhir edildi.
Yasanın kamuoyuna duyuruluşu; “Geordnete-Rückkehr-Gesetz” olarak yapıldı. Burada yıllardır yaşayan; çocuk, işçi, memur, öğrenci vd. ayrımı yapılmaksızın apansız uçaklara bindirilip bindirilip gönderilen Afganlar’ın, “ülkelerinin güvenlikli olduğu” gerekçesiyle yol paraları karşılanarak, resmi pasaportları da ellerine verilerek yolcu edilmesi; kamuoyunda sürekli gündemde olan ve sürekli protesto edilen bir “terk verme” biçimiydi.
Afganlar’ın kobay olarak kullanıldığı bu yasal geçiş süreci, şimdi ülke ayrımı yapılmaksızın bir çok insanı kapsamakta!
İçişleri Bakanı Seehofer’nın yasayla ilgili açıklaması şöyle: “2018’de 31.000 kişinin terk işlemi gerçekleştirildi ve bunların 26.000’inin ülkelerine gönderilişleri başarıyla sonuçlandı. Ancak önceki yıl planlanan terk işlemlerinin yarısı henüz nihayetlendirilemedi. Bu yasanın uygulanmasında sıkıntılarımız var. İşlemler sonrası bu insanları yerleştirebileceğimiz sadece 490 kişilik hapishane hücremiz mevcut. Önümüzdeki üç yıl içerisinde, bu insanları yolcu etmeden önce yerleştireceğimiz yeterli hücre inşası tamamlanacak”.
Ancak yasanın içeriği sadece bundan ibaret değil. Aksine, kamuoyuna yapılan açıklamalar sadece, yaklaşık 5 yıl önce çıkarılan “yol parası karşılanarak legal bir biçimde gönderme” aşamasından ibaret.
Yasadaki yenilik şöyle; “Yabancılar Polisi Büroları’nda çalışan memurlar, mültecilere yardım kurumlarında çalışan kişiler vd.; hiçbir görevli, terk verilen kişiye bu bilgiyi açıklamakla yükümlü değildir. Aksine, bu bilgiyi açıklamaları halinde ‘353b StGB’ yasası kapsamında, 5 yıla varabilecek hapis cezasıyla yargılanmak üzere mahkemeye sevkedileceklerdir. Terkler hakkında, terk verilen kişiye ve basına bilgi sızdıran görevliler, kurumlar, aktivistler gibi, gazeteciler de aynı madde uyarınca yargılanacaklardır”.
Kısaca özetlemek mümkün olmasa da, yeni yasanın getirilerini şöyle özetleyebiliriz: Sadece Afganlar değil, sayısız ülkeden gelip iltica başvurusu yapan insanlar bu yeni yasanın mağduru olabilecekler.
Türkiyeliler açısından ise; bu yasa, sadece iltica başvurusu süreçleri tamamlanmamış olanları değil, yıllardır burada yaşamakta olanları da ilgilendiren, önümüzdeki bir kaç on yılı yapılandırma yasalarından bir tanesidir. Yeni Uyum Yasaları’yla ve 129b ile bağlantılandırdığımızda; kapsamı ancak on sayfalık bir yazıyla yeterince açımlanabilecek, HUKUKTA KEYFİYETİ HUKUKİLEŞTİREN ve BUNA KARŞI GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK PROTESTOLARI YASAKLAYAN bir yasadır.
Pro Asyl’ün bu yasa taslağı onaylanmadan önce ifade ettiği gibi, “Terk verilen kişiye, terk aldığı bilgisini vermek zorunluluktur. Bunu ‘gizli bir bilgi’ olarak tanımlamak absürttür. Asıl yapılmak istenen; Sivil Toplum Örgütleri’nin, çalışanlarının, sivil toplumun kendisinin kriminalize edilmesidir”.