1933 – 2015: 1 Kasım seçimlerinden önce tarihe kısa bir yolculuk
İnsanlık tarihi sayılamayacak sayıda diktatörlerle dolu. Hepsinin ortak özelliği kendilerini ölümsüz görmeleri ve halka hükmetmek için her türlü barbarlığı mübah görmeleridir.Onlar için yanlızca onlar vardır.Yeri ve zamanına göre en yakın yol arkadaşlarını ipe gönderrnekte tereddüt etmezler.
Son yüzyılda Dünya’yı felakete sürükleyenlerin başında Hitler gelmektedir. Hitler’den sonra tek başına hükümdar olmak isteyen birçok kişi Hitler'i kendisine örnek almış, Hitler’den öğrenerek yönetmeye çalışmışlardır. Sonları da Hitler‘den farklı olmamıştır. Bugün Türkiye’de tek adam olarak ülkeyi yönetmek isteyen Erdoğan’ın iktidara gelişi ve iktidar politikası Hitler’inkinden farklı değildir.
Değişen yer ve mekanlardır. Kullanılan dil, başvurulan yöntemler ve jeopolitik hedefler birbirine benzemektedir. Hitler Avrupa’ya ve Dünya’ya hüketmek istiyordu. Erdoğan Ortadoğu’ya ve Islam alemine hükümdar olmak istiyor. Hitler’in 12 yıllık iktidarı boyunca, Yahudiler başta olmak üzere Avrupa Halklarına yaşattığı yoksulluk, savaş ve on milyonlarca insanın ölümü olmuştur. Erdoğan’ın 13 yıllık iktidarı gelinen bugünkü noktada yol ve yöntem olarak Hitler’inkine benzemektedir.
Türkiye Halkına dayattığı yoksulluk, zulüm ve terörün yanısıra , komşu ülkelerde sürdürülen savaşta fiilen olmasa da ( radikal islami örgütlere verilen destek, sağlanan lojistik yardım ve IŞİD’ın nasıl ve kimler tarafından büyütüldüğü hepimizce bilinmektedir) yer alarak Kobani’de Kürt halkına karşı sürdürülen savaşta IŞİD’ten medet umarak barış ve demokrasi isteyenlere karşı saldırı olmuştur. Suriye ve Irak’taki savaşın getirisi yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yurdundan edilerek komşu ülkelere sığınmacı olarak göç etmesine, şehirlerin yakılıp yıkılmasına mal olmuştur.Türkiye’nin IŞİD, El-Kaida, El-Nusra vb. radikal gruplara verdiği destek savaşın ortadoğu da bölgesel bir nitelik kazanmasında önemli bir etkendir.
Hitler’de Weimar Cumhuriyeti’nin sağlamış olduğu kısmi demokrasiden ve Sosyal Demokratlarla Komunist Partisi’nin aralarındaki siyasi anlaşamamazlıklarından da faydalanarak 30 Ocak 1933 seçimlerini kazanan NSDAP’nin adayı olarak (Almanya milliyetçi sosyalist işçi Partisi) milliyetçi muhafazakar parti – DNVP’nin ve merkez sağ partilerin ( Zentrum,DVP,DStP) desteğiyle dönemin Devlet Başkanı (Reichspräsident) Paul von Hindenburg tarafından 4 Şubat 1933’te Başbakan (Reichskanzler) olarak atanır.
Başbakan olarak atanan Hitler tek başına iktidarı hedeflemekte ve asıl amacı devlet başkanı olmaktır. Mecliste çoğunluğu elde etmek ve tek başına yönetmek için 5 Mart 1933’ te tekrar seçimlere gitme kararı alır. Komünist Partisi (KP) ve Sosyaldemokrat Parti ‘nin (SPD) seçimlere katılımını engelemek için meclisten bir dizi acil kararname çıkartır. Tek başına iktidarı almak için Komünistlere ve Sosyal Demokratlara karşı yoğun bir saldırı propagandası başlatır. Aynı zamanda muhalif gördüğü tüm kesimlere karşı saldırı ve sindirme girişimlerini artırır. Kimi şehirlerde Komunist Parti’sinin ve Sosyal Demokrat Parti’nin meclis adayları tutuklanır, seçim çalışmaları engelenerek terörize edilirler.
5 Mart 1933 seçimleri öncesi çıkarılan acil düzenlemelerle, kişilerin serbest hareket özgürlüğü, serbestçe düşünce belirtme ve basın özgürlüğü, dernek kurma-örgütlenme ve toplantı hakkı’nın kaldırılmasının yanısıra ve muhalif gördüğü kişilerin mülkiyetlerine el koymayı yürürlüğe koyar.
5 Mart seçimlerine sekiz gün kala 27 şubat gecesini 28 şubat'a bağlayan gün parlamento binası (Reichstag) yakılarak Hollanda kökenli sol anarşist olarak tanınan Marinus van der Lubbe tutuklanarak olay Komunüst Partisi'nin üzerine atılmaya çalışılır. Amaç seçim öncesi düzenledikleri komployla oy toplamak ve komünist hareketi terörize ederek dağıtmaktır.
Hitler, her türlü baskı ve şiddete rağmen 5 Mart 1933 seçimlerinden de beklediği sonucu alamaz.. Tekrar DNVP (Milliyetçi Muhafazakar Parti ) ve Almanya milliyetçi Cephesi olarak bilinen KSWR (Mücadele Cephesi – siyah-beyaz- kırmızı) desteğiyle yeniden hükümeti kurar. Kısa bir süre sonra 12 Kasım 1933 seçimlere gitme kararı alır. Aynı yıl içinde bu üçüncü seçim olur. Bu seçimde aynı zamanda Almanya’nın da üyesi olduğu Milletler Cemiyeti’nden çıkmayı da oylamaya sunar.
Gerek 5 mart 1933 seçimlerinden önce ve gerekse sonrası Komünist Partisi'ne karşı sürdürülen yoğun tutuklamalar ve baskılar sonucu KP kısmen dağılarak, illegaliteye çekilir. Ardından 22 Haziran 1933 tarihinde SPD (Sosyaldemokrat Parti) yasaklanarak kapatılır. Hitler Komünist Partisi'nden sonra önünde en son engel olarak gördüğü SPD’yi de kapatıp seçimlere birlik listesi (Einheitliste) olarak girer. Bu arada kimi merkez sağ partilerde kendilerini kısmen gönüllü, kısmende baskılara dayanamayarak kapatır.
Hitler‘in Komünistlere ve Sosyaldemokralara karşı giriştiği sindirme politikası o dönemde kimi liberal çevrelerce destek bulur. Hitler 12 Kasım seçimleriden, planladığı gibi % 92,1 oy alarak başarıyla çıkar. O dönemin tanınmış protestan din adamlarından Martin Niemöller Hitler'e tebrik mesajı yollayarak başarısını kutlar. Martin Niemöller daha sonra 1937 yılında kendisi de tutuklanarak Sachsenhausen’daki toplama kampına götürülür. 1945’te savaştan sağ olarak kurtulan Martin Niemöller o dönemdeki tutumunu eleştirerek şöyle açıklar:
"Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı." M. Niemöller
1933 Almanya’sında olanlar 2015 Türkiye’sinde olanlarla bire bir olmasa da benzerlikler arz etmektedir.
7 Haziran seçilerinden tek başına iktidara gelemeyen AKP ve Başkan olmak isteyen Erdoğan 1 Kasım’da yeniden seçimlere gitme kararı alarak mecliste mutlak çoğunluğu elde etmeyi hesaplamaktadırlar. 1 Kasım seçimlerinden başarılı çıkmak içinde destekledikleri IŞİD’ın da yardımıyla bir dizi provakasyonlara girişerek kendilerinden olmayan her kesime karşı cephe açtılar. Erdoğan bu seçimlerde özellikle halk içinde HDP başta olmak üzere devrimci gruplara karşı terörist algısı yaratarak destek bulmak ve tek başına hükümeti kurabilecek sayıda milletvekilini meclise seçtirmeyi hedeflemektedir.
Daha önceki yıllara gitmeden 7 Haziran seçimleri ve sonrası gelişen olayları değerlendirdiğimizde :
20 Temuz Suruç katliamı, ardından Kürtlere karşı başlatılan savaş, 10 Ekim Ankara katliamı ve girilmesi yasak edilen kürt şehirleri ve yasak bölgeler. Seçimle gelmiş kürt belediye başkanlarının, HDP ve diğer muhalif grupların üyelerinin tutuklanmaları, ev baskınları, toplantı ve yürüyüşlerde halka amansızca yapılan polis saldırıları, ortadan kaldırılan basın özgürlüğü ve tutuklanan gazeteciler. Ve son olarak Koza İpek Holding’e kayyum atanarak el konulan ve karartılan medya kurumları. Daha sayılamayacak birçok olay ve uygulama bize 82 yıl önce 1933 yılında Hitler’in iktidara geliş biçimini hatırlatarak, acaba tarih tekerrür mü ediyor sorusunu sorduruyor.
Sıra bize gelmeden sessizliğimi eyleme dönüştürerek mücadele etmek tek seçenek olmalıdır bizim için.