Sabiha Sertel sürgün yıllarını Paris, Budapeşte, Moskova ve Bakü’de geçirmiş, yaşamının son yıllarında Türkiye’ye dönme talebinde bulunmuş, ancak talebi Demirel yönetimindeki AP iktidarı tarafından reddedilmişti.
Ölümünden kısa bir süre sonra Sabiha Sertel’in anılarını ilk kez Ant kitapları arasında yayınladık.
“Vatansız” Gazeteci anı kitabından Sabiha Sertel’le ilgili bölümler:
“Elimize geçen yeni belgeler ve anılar, CHP'nin Türkiye'de faşizan bir rejimin kurulmasında ve ABD emperyalizmine teslimiyette nasıl belirleyici bir rol oynadığını yeteri kadar ortaya koyuyordu. Bunların başında hiç kuşkusuz büyük gazeteci Sabiha Sertel'i anıları geliyordu.
“Bir sabah Fazıl Hüsnü Dağlarca telefon etmiş, 'Mutlaka hemen benim kitabevime uğrayın, sizin için önemli bir emanet var,' demişti.
“Aksaray'daki kitabevine gittiğimde Dağlarca, Türkiye sosyalist hareketinin ve basınının büyük ismi Sabiha Sertel’i 49 yıl önce 2 Eylül 1968 günü sürgünde bulunduğu Baku’da yitirmiştik. Eşi Zekeriya Sertel’le birlikte yıllarca yayınladıkları Tan Gazetesi’nin 4 Aralık 1945’te CHP’nin kışkırttığı faşizan bir güruh tarafından alçakça saldırıya uğramasından sonra açılan davaların yanısıra sürekli tehdit altında bırakılan Sertel’ler 9 Eylül 1950’de Türkiye’yi terkederek sürgüne gitmek zorunda kalmışlardı.
“- İşte tam Ant'a layık bir belge, dedi. Sabiha Hanım sürgünde sizin yayınlarınızı takdirle izliyormuş, anılarının Türkiye'de mutlaka sizin tarafınızdan yayınlanmasını istemiş...
“Dört ay kadar önce sürgünde yitirdiğimiz Sabiha Sertel'in anıları Sovyetler Birliği'nden bir yolcu bavulunda çamaşırlar arasına gizlenerek getirilmişti. Kitabın adını da Sabiha Hanım kendisi koymuştu: Roman Gibi.
“Daha önce de kendisinin Nazım Hikmet'le ilgili anılarını ve eşi Zekeriya Sertel'in yine Nazım Hikmet üzerine Mavi Gözlü Dev adlı kitabını yayınlamıştık.
“Roman Gibi'yi o gece bir solukta okuyarak hemen yayınlamaya karar verdik. Bir zamanlar sol düşünce hayatında önemli bir yer tutmuş olan Sertel'lerin kitaplarını yayınlıyor olmak gurur vericiydi.”
*
“İnci'yle birlikte 12 Mart Darbesi’nin insan avında Türkiye’den ayrılmak zorunda kalacak, önce siyasal sürgün, 1980 Darbesi’nden sonra da Evren Paşa’nın buyruğuyla, yurt dışındaki 200’ü aşkın Türkiyeli muhalifle birlikte vatansız yani haymatlos olacaktık.
“Tabii bunları düşünürken, Sabiha Sertel’in 1968’de Ant Yayınları’nda yayınladığımız Roman Gibi kitabının arka kapağına koyduğumuz o hüzün dolu fotoğrafı geliyordu gözlerimin önüne. Bu büyük düşün ve mücadele kadını, uğradığı alçakça baskılar yüzünden 9 Eylül 1950’de bir daha hiç göremeyeceği ülkesinden uçakla ayrılışını şöyle anlatıyordu:
“Bütün yazdığımız eserlerden, dergilerden bir tek dahi yanımıza alamamıştık. Yıllar boyu halk uğruna savaştığımız vatanımızdan bu şekilde ayrılmak acı bir şeydi. Uçağın merdivenlerini ağır ağır çıkarken yüreğim burkuldu. Bu her zamanki gibi bir seyahata çıkış değildi. Çok sevdiğim memleketimi, halkımı, dostlarımı, kardeşlerimi acaba ne kadar zaman sonra görecektim?”
“Vatansızlaştırılan Sabiha Sertel, vatanını bir daha göremeden 1968’de Azerbaycan’da hayata gözlerini yumacaktı.”
Doğan Özgüden, “Vatansız” Gazeteci, Cilt I, Sürgün Öncesi, Belge Yayınları, 2010 Istanbul
Sabiha Sertel’in mücadeleli yaşamı üzerine ayrıntılı bilgi: