Türkiye bir oldu-bitti ile karşı-karşıya bırakılarak, anayasa değişikliği yapılarak, 'Türk tipi' başkanlık olarak ifade edeceğimiz, açık faşizmin kapılarını aralayan, tek adam diktatörlüğü için referanduma, 'halk oylamasına' damak kaldı dersek yanılmış olmayız.
Referanduma sayılı günler kaldı ve son hafta sürecine girdi. Basına ve kamuoyu yoklamalarına yansıyan verilere göre, HAYIR diyenlerin yoğunluğu giderek ivme kazanarak büyümektedir. HAYIR, cephesi referanduma hazırlanırken, kampanyayı kitlelere ulaştırırken çok renkli görüntülere, eğlenceli hareketliliğe şahit olmaktayız.
Bir gerçeğin altını çizerek hakkını vermeliyiz. HAYIR, cephesi kampanyalarında yaratıcı davranmaktadır. HAYIR, cephesi, kitlelerin yaratıcı gücüne dayanmaktadır. Kitlelerin yaratıcı gücü, ortak aklın harmanlanarak, kılı kırk yarıp, ince eleyip, sık dokuyan bir özveriyle yaşamı kucaklamasındadır.
Bugün 'evet' oyu kampanyası yürütenlerin birçok sorunları vardır;
1. Kendileri de bu anayasa değişikliklerinin hayatlarını kolaylaştıracaklarına inanmamaktadırlar.
2. Sadece AKP devletinin nimetlerinden nemalanan belli bir kesim, 16 Nisan da referanduma sunulan anayasa maddelerinin değişikliğinde beklentileri olanlar vardır.
3. Saray ve çevresinde organize olmuş haramzadelere yarayacaktır.
Bu nedenle, AKP devlet, Saray, D. Bahçeli, HÜDA PAR (Kürt hizbullahı) ve cihatçı, İslami faşist organizasyonlar kitleleri ikna edemiyorlar. Etmekte zorlanıyorlar çünkü kitlelere, geniş toplumsal kesimlere yaşamına olumlu olan hiçbir şey katmayacaktır.
Bu nedenle kitleler, 'Türk tipi' tek adam diktatörlüğü olarak ifade edilen faşist bir rejime rızalık göstermiyor. Gerici yobaz bir birlik olarak ortaya çıkan, 'evet' cephesi neden, 'evet' demekte olduklarını anlatmakta zorlanıyorlar.
Kendi aklılarını, AKP devletine ve Saray kiraya vermiş, 'aydınlar' 'akademisyenler' 'gazeteci' kılıklı yazarlar, TV yorumcuları akşama kadar yırtınıyorlar ama bir türlü, kitleleri ikna edecek argümanları üretemiyorlar. Çünkü kitlelerin yaratıcı gücüne dayanmıyorlar. AKP devleti, Saray, askeri bürokrasinin, emniyetin, istihbaratın ve devletin bürokratik imkânları, maddi, manevi vb. ve eli sopalı gücünü de arkasına alarak, 'evet' oylarını artırmayı hedeflemekteler. TV ekranları, gazete sayfaları, reklamları, sokaklardaki bilbordları, duvarlarını gözlemlediğinizde, ilk akla gelen, AKP devleti, Saray kitleleri kandırabilmek için her türden imkânlarını, manipülasyonu devreye sokmuş ve devletin gücünü de, sunulan bu imkânları korumak için bekçi olarak görevlendirmiştir.
Ama nafile! AKP, Saray ve ortakları kaybedeceklerdir.
Peşinden sürükledikleri insanları ortada bırakarak, devlet kapısında nemalananlar dışında, toplumu perişan edeceklerdir. AKP devleti, Saray ve ortakları MHP, D. Bahçeli, HÜDA PAR gibi faşist organizasyonlar, 'evet' cephesi referandum da kaybedeceklerdir. Bu nedenle saldırganlaşıyorlar. Bu nedenle hileye, hurdaya, yalana başvuruyorlar.
Referandum da, HAYIR oyu kullanacak cephe, halka, kitlelere, davasında haklı olanlara dayanmaktadırlar. HAYIR, cephesi devlet olanaklarından yararlanmak bir tarafa, devlet güçleri tarafından sürekli saldırılara maruz kalmaktadır. HAYIR, cephesinin faaliyetleri sürekli olarak, devlet ve 'evet' cephesi tarafından provoke edilmekte, yer-yer faaliyetleri yasaklanmaktadır.
HAYIR cephesi, gıdasını kitlelerin yaratıcı gücünden aldığından, faaliyetleri de, renkli, hareket ve görkemli geçmektedir. HAYIR cephesinde faaliyet yürüten kadınların, gençlerin hareketliliği gerçekten takdire şayan bir övgüyü hak etmektedir.
HAYIR cephesi, tüm renkleriyle, siyasal duruşlarıyla, mensubu oldukları kurumlarıyla, kimlikleriyle önemli bir sınavdan geçmektedirler.
Bu sınav, 'evet' cephesini oluşturan, AKP, Saray, MHP ortaklığında, 'Türk tipi' başkanlık olarak ifade edilen, tek adam diktatörlüğüne dayanarak, açık faşizme giden yolun aralanması mı? Yoksa kör topal da olsa, 'demokrasiden' uzakta olsa, mevcut kazanılmış hakların korunarak, 15 yıldır ülkeyi yöneten, gerici, yobaz, talancı, rüşvetçi, kamu ihalelerine fesat karıştıran, İslami faşist cihatçılarla dirsek teması kuran iktidardan kurtulmanın yolunu açmak mı?
İnanıyorum ki, HAYIR oyunu yoğunlaştırarak, kurtulmayı seçmeye damak kaldı!
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,
10 Nisan 2017