Gül.

Sadece gül.

Kundakdaki bebekler gibi gül; hani parmağını oynatsan katıla katıla gülerler ya, elini sallasan gülmekten sarsılırlar, işte öyle gül, o kadar masum, o kadar saf ve o kadar temiz. Sadece gülmek için.

Bebekler büyümek için güler; büyü-mek.

Bir de ergenlik kızlar gibi gül.

Her şeye, yerli yersiz. Herkesin ciddiyetten kasıldığı bir mühim konuda bile ergen kız ol kikirde, için için, kaynayarak, taşarak kikirde.

Ergen kız merakıyla, ergen kız telaşıyla, ergen kız saflığıyla gül.

Ergenlik büyü-mektir.

Gülün büyüsüdür bu. Gülün sırrı derler, sır sanırlar.

Gülünce yüzünde güller açsın.

Herşey senin yüzünden böyle oldu.

Yine herşey senin yüzünde ak pak olsun.

Her yüzünde yüzelli kas var.

İki yüzünde üçyüz kas eder.

Her gülüşünde üçyüz kas hareket eder.

Bu kasların bir ucu en derin hücrelere, organlara, duygulara, duyulara, düşüncelere, fikirlere bağlıdır.

O nedenle aklına bir fikir geldiği zaman hemen yüzünde belli olur, üçyüz kas hareket eder.

Bu üçyüz kas yerin derinlerine de bağlıdır, devletin derinlerine de, aşkın derinlerine de.

Bu üçyüz kas aynı zamanda Ay Dede'ye bağlıdır.

Hani hergün karanlığımızda gülümseyen Ay Dede.

Ay Dede'nin görünmeyen yüzünden Güneş'e, Güneş'ten kutup yıldızına bağlıdır gülüşün.

Bilirsen gülüşünün gücünü, erkini, senin yüzünden olur her bayram, her neşe.

Gül, gülerken bil ki İzmir körfezinden Torosları, Karadeniz sıradağlarını birer ağ gibi havalandırıyorsun, Erciyes'in karını savuruyorsun her gülüşünde.

Her gülüşünde Zeus'un şimşeklerini, fırtınaların yıldırımlarını kirpik uçlarında toplanan bir kıvılcımda topluyorsun.

Ve her gülüşünde yüzünden gökkuşağından bir renk ağlıyorsun, çırpıyorsun zamanı kilim gibi.

Halı gibi dövüyorsun havayı, suyu, toprağı.

Ve bilirsen ki her gülüşünde dövülen halıdan dökülen toz gibi dağılıyor zulüm, ihanet, korku.

İşte o gülüş en büyük silahıdır aşıkların.

Üzerine bir de türkü patlatırsan, karşısında ne sultan kalır, ne saltanat.

Yeterki gül, aşk ile.