Futbol maçları, masum ve sadece bir yarışma/rekabet alanı olmaktan çıkıp, halklar arasında daha üstün/daha başarılı olduğunu kanıtlamaya çalışan bir gövde gösterisi haline getirilmek isteniyor. Futbol ile politika arasındaki organik bağlar, maçlarda milli bayraklar, milli marşlar,   milliyetçi-ırkçı-aşırı-sağcı grupların faaliyetleri, futbolu da, futbol maçlarını da esas amacından uzaklaştırıp vatan millet-bayrak edebiyatına sarmak istiyorlar. Milli maçların dışında lig futbol maçlarında İstiklal Marşı’nın okunması neyin göstergesidir.. Tribünlerde Diyarbakırspor, Tuncelispor, Mardinspor gibi futbol takımlarından giderek bütün Kürtleri ‘terörist’ ya da ‘bölücü’ olarak itham eden sloganlar atılması, pankartların taşınması neyin göstergesidir.

Futbola milliyetçiliği bulaştıranlar, özellikle son yıllardaki gelişmelere baktığımızda. 

Bugün sadece futbolcular değil farklı milletlerden antrenörler de farklı milletlerin,milli takımını çalıştırmaktadır. Aslında bu milli kimliği yerle bir eden bir görünüm değilmidir?. Mesela Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzon, Galatasaray gibi takımların dışında ikinci lig takımlarında bile yabancı futbolcular olabiliyor.


Türk medyasının ırkçı  kalemşörlerinden Emin Çölaşan’ın yazısını merak eden olurmu? bilemiyorum. Ama futbol üzerine dört bölüm haline getirdiğim bu çalışmayı şimdilik sonlandırıyorum.

İşte Çölaşan'da dökülen inciler

(...)


Özlediğimiz, hasret kaldığımız bir uluslararası başarıyı, önceki gece futbol sahasında yakaladık... Ve milyonlar sokağa döküldü.

.

1-Müthiş bir „Türklük“ coşkusu vardı. PKK aleyhinde tezahürat yapılıyordu. Ellerinde binlerce Türk bayrağı dalgalanıyordu.


2-Araç konvoyları ve yaya kitlelerde MHP ağırlığı çok büyüktü. MHP bayrağı dalgalandıran, elleriyle Bozkurt selamı veren kitleleri dikkatle izledim. Aralarında, saçını uzatıp arkadan at kuyruğu yapmış erkekler, son derece modern giyimli kızlar ve hatta türbanlılar vardı.


Eğer önceki gece sokaklara yansıyan hava bir gösterge olursa şunu gördüm ki, MHP büyük bir tırmanışa geçmiş. Vatanı bölme çabaları, MHP’ye güç kazandırmış. Özellikle genç kesim arasında güçlü bir milliyetçilik akımı başlamış.


3-İnanılmaz bir coşku vardı. Herkes birbirine hoşgörülü ve sevecendi. Her yerde istiklal marşı okunuyordu.


4-Çok silah atıldığını, ölü ve yaralılar olduğunu dün gazetelerde okudum. Ben görmedim, duymadım. Ama pek çok yerde olmuş. Tehlikeli ve anlamsız bir iştir. Inşallah bundan sonraki kutlamalarda olmaz.

(…) 


Evet.Erzurum, Kars, Diyarbakır, Şırnak, Cizre, Van, Bitlis, Siirt ve pek çok yerleşim birimi ayaktaymış. Aynı kutlamalar oralarda da yapılmış. Halk sokağa dökülmüş. Hangi kökenden gelirse gelsin, o yöremizin insanları da Türkiye’nin, kendi ülkelerinin başarısını alkışlamış. Anlayana, anlamak isteyene, çok önemli bir mesajdır!


Sevgili okuyucularım, önceki gece ülke çapında bir mutluluk yaşadık. Kendiliğinden oluşan bu görkemli gösterileri izlerken düşündüm.. Acaba Mustafa Kemal Atatürk’le dalga geçmeye kalkışan, Türkiye’yi bölüp parçalamak için çaba harcayan  ve sonunda“fikir özgürlüğü kahramanı“ bile ilan edilen bazı utanmaz ve onursuz gazeteciler,acaba o kalabalıkların içine girebilirmiydi, kutlama ortamında o kalabalığın arasında yer almak onlar açısından acaba mümkün olur muydu? Hayır!...


Çünkü o kitle psikoloji içinde, tatsız davranışlara muhatap  olurlardı. Nitekim-suratı kamuoyu tarafından tanınan- bu entel-liboş-dönek takımın tümü, önceki geceyi kapalı yerlerde geçirdiler. Sokağa çıkmadılar. Halkın arasına karışmadılar. Korku dağları bürümüştü!


Milli maç bir bahaneydi. 
Kazandığımız, galibiyet sadece vesile oldu. Önceki gece sokaklara fırlayan milyonlarca insanımız, aslında Türk olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Türk olmanın her zaman“mutsuzluğunu“ yaşayacak değildik ya!.. Arada sırada böyle fırsatlar da çıkıyordu. (* Hani nerde kaldı, her daim „Ne mutlu Türküm Diyene“ lafı, türkü mutlu yapıyordu. Kürt bölgelerinde dağa taşa bunu yazanlar. O zaman  niye yazıyorlar. Bu slogan değiştirilmeli,  şöyle denilmeli maçlarda yenersek 'Türk mutludur, yenilirsek Türk mutsuzdur'. Yani  galibiyete göre yazılırsa, o zaman anlaşılır.*. )


Önceki gece, bir gerçeği daha somut olarak gördük. Bu ülke sahipsiz değildir. Bu ülkenin seveni çoktur. Sahibi de çoktur... Türkiye’ye ihanet etmeye kalkışanlara da, günü geldiğinde verilecek cevap ağır olacaktır. Hem de çok ağır. Öyle „fikir özgürlüğü“, Demokrasi“ gibi kutsal kavramların ardına sığınıp Türkiye Cumhuriyeti’ni bölüp parçalamaya, insanlarımızı birbirine düşürmeye kalkışmak, zannedildiği kadar kolay bir iş değildir. Adama kolay yedirmezler.


Bu ülke insanında inanılmaz bir çoşku . inanılmaz bir vatan sevgisi var. 
Ama bunu kullanamıyoruz. Normal zamanda tepkimizi dışa vuramıyoruz. Bu yüzden de meydanı sahtekarlara. Vatan hainlerine, sahte fikir kahramanlarına bırakıyoruz. Kamuoyunu onların oluşturmarsına göz yumuyoruz.’’ ''Emin Çölaşan ,28.Nisan.1995. Hürriyet.


 Hani herkes birbirine karşı hoşgörülü ve sevecendi. Bu yazı kindarlık ve nefritin söylemi değil mi? Çölaşan'ın söylemleri, yapsa yapsa  ırkçılığın bayraktarlığını yapar.  Çölaşan’ın, yaptığı ve yazdıkları  türk milliyetçiliğini körüklemek değil midir? Irkçı ve şöven olan birinde,  insan sevgisi olamaz, olmadığı için insan haklarını, fikir özgürlüğünü savunan insanlara onursuz diyebilir ancak. Tahamülsüzlüğün  mayası, ırkçılıktır, milliyetçiliktir. Kendi dilinde ve renginde olmayan, kendi gibi düşünmeyen insana ayrımcılık sergiler, kin ve nefreti geliştirir, düşmanlık yaratır.


Çölaşan,son paragraflarda ırkçı ve şövenist niyetini  daha net ortaya koyuyor. Türkiye’yi bölecekler, parçalayacaklar, fikir özgürlüğü, demokrasi, bir takım haklar vs diye endişe çığlıkları atan Çölaşan. Kürt halkını içinde bulunduğu durumu ters yüz ediyor. Ağzına doladığı Doğu ve Güneydoğu söylemleri ile burada yaşayan insanların yaşadığı  sorunları ve zorlukları görmek istemeyen , bundan bi haber olan Çölaşan içindeki ırkçı şövenist kinini  yansıtıyor. Kürt halkının temsilcileri dahi Barış çığlığı atarken Türkiye’nin bölünmesini ağızlarına almazken Türk ırkçıları bunda ısrarlı davranıyorlar.

 

Bir dönemler Hitler’de Berlin Olimpiyatlarını kendi ırkçı düşünceleri doğrultusunda propaganda aracı olarak kullanmıştı. Maçlarda sevinç çığlıkları atanlar, Hitlere sevgi gösterileri yapanlar, maçlarda anti komünist sloganlar atanlar Almanya’nın  milliyetçi ırkçı  faşistleriydi. Gazetelerin köşe yazarları bu  sevinç gösterilerini öve öve bitiremiyorlardı. Bu sevinç çığlıklarına ortak olmayan sosyalist, komünist, demokrat insanları toplama kamplarına, sokaklarda kurşuna dizerek öldürmelerine ses çıkarmayanlar yine medyanın kalemşörleriydi. Bu katliamları gizleyenler hep ama hep egemenlerin beslemeli yaratıkları oluyorlar. Bugün hala Alman ırkçıları Hitler’in yaptıklarını haklı ve meşru olarak görmektedirler.

 

Futbol nöbetinde tutulanlar,  futbol da ırkçılığı geliştirenler,  kimler tarafından görülmek istenmiyor? Kimler üç maymunu oynuyor


Toplumsal belleklerini yitirenler, sosyal yaralar ve sosyal sorunlar  karşısında insani ve vicdani görevlerini yerine getirmiyorlar, olumsuzluğa tavır koyamıyorlar. Artık, bir şeyin farkına varılmalı, milliyetçilerin ve lümpenlerin dili  sadece Futbol maçlarında çözülüyor. Böylelerin dili maçlarda ortaya çıkıyor. Hırçın ve saldırgan tutumlarını maçlarda sergiliyorlar.

Sokağa çıkıyor, bağırıyor, zıplıyor, el ele veriyorlar, birbirini hiç mi hiç tanımayan bu tipler kuçaklaşıyorlar. Meydanlar  insan(!) seline dönüveriyor.İşte böylelerin SESİ ancak futbol karşılaşmaların da çıkıyor.


Dili var, bayrağı var, silahı var. O zaman, o sessizlik, o pısırıklık, o duyarsızlık, o tepkisizlik, o sinmişlik neden, niçin?..

Kendin için,  neden,niçin sesin çıkmıyor?..Yoksulluğuna, Yağmalandığına, soyulduğuna aldırmıyorsun. Umursamıyorsun bile.


İtilip kalkıldığına gıkın  çıkmıyor. Elinden ekmeğin, aşın alınıyor, insan hakkın elinden alınıyor, insan hukuku çiğneniyor, tınmıyorsun, umursamıyorsun.sesin çıkmıyor. Her gün yeni yeni zamlar yapılıyor, tepkisiz kalıyorsun.Taşeron işçiliğe,  işten atılmalara, sigortasız, sendikasız, sosyal güvencesiz çalıştırılmaya karşı, , sesini çıkarmayı, sokağa çıkmayı akılına  getirmiyorsun..??? Peki, her şeyin ölçütü insanlık değil mi?


Ekmeğini, aşını, işini alıyorlar  tık yok, geleceğini çalıyorlar  tık yok, hakkını çalıyorlar tık yok, çoluğunun çoğunun geleceğini karartıyorlar tık yok.Yani bunların  sesi yok, sözü yok, dili yok. Peki, İşin özü kimdir? Kabahat kimde acaba?


Futbol maçlarında  bağırmakla kazanmak olmuyor.  insan kendi  sorunlarına bağırmadıkça  işe yaradığının farkında  da olmuyor.


Susmayı onur sayma; dilin var, gözün var, kulağ
ın var. İnsan olduğunu unutursan sevinç terörün içinde, sürü pisikoloji içinde futbolun ırkçı, milliyetçi kulvarında olmaya devam  edersin.