Yarın akşam son oy kullanıldıktan, sandıklar açıldıktan sonra şimdiden belli olan teyit edilmiş olacaktır: Gerici-faşist ittifak geri püskürtülecek ve AKP-Saray-Rejimi darbe alacak. Evet, henüz geleceği gören gözlükler icat edilmedi, ama görünen köy de kılavuz istemiyor nitekim. Endişe ve kaygılar var kuşkusuz. Gerici-faşist ittifak bunun için yeterince neden veriyor. Ancak enseyi karartmaya da hiç gerek yok.
Anketler ve hissedilen toplumsal iklim belirgin bir değişim beklentisine işaret etmektedir. Değişimin ancak ve ancak HDP’nin barajı aşarak parlamentoya girmesiyle olanaklı olacağı artık herkesin malumu ve görüldüğü kadarıyla değişim isteyen her seçmen oyunu buna göre kullanacak. Bu nedenle seçime katılım oranının rekor düzeyde olacağından hareket edebiliriz. Sandıklara sahip çıkılması durumunda HDP’nin barajı aşacağını, yenilmezlik tılsımı çoktan bozulmuş olan Erdoğan’ın ikinci tura kalacağını görmemiz son derece olası.
AKP-Saray-Rejiminin seçim sonuçlarını kabul etmeyip, şiddet sarmalına sarılma olasılığına gelince... Evet, bu mümkün, hem de fazlasıyla. AKP-Saray-Rejimi, ki son seçimlerdeki pratiği bunu gösteriyor, sandıklarda ve oy sayımında her türlü hileye başvuracaktır. Sadece o da değil, kontrolü altındaki devlet aparatını ve şiddet unsurlarını kullanıp, iktidarını sürdürme yoluna da girebilir. Çünkü rejimin ve bilhassa kişisel olarak Erdoğan’ın – özgürlüğü de dahil olmak üzere – kaybedeceği çok şey var. O nedenle ellerinden geleni artlarına koymayacaklarından hareket etmeliyiz.
Peki ama, o zaman ne olacak? Muhalefetin eli »armut toplasa« bile, muhtemelen bir ya da iki yıl daha iktidarını koruyabilecek, terör rejimiyle ayakta kalmaya çalışacaktır. Ancak gerek toplumsal rızanın bundan itibaren sadece zor kullanılarak oluşturulabilir olması, gerekse de her an derinleşmek üzere olan çoklu kriz ortamı, rejimin mezarını daha hızlı kazacak koşulları yaratacak, anayasa referandumundan bu yana seçimleri kazanabileceğini gören burjuva muhalefetinin de katılımıyla, toplumsal muhalefetin genişletilmesi olanaklı olacaktır. Öyle ya da böyle; AKP-Saray-Rejimi son demlerini yaşamaktadır.
Ama Post-AKP döneminin güllük-gülistanlık olmayacağını, salt iktidar değişimiyle burjuva demokrasisinin ve hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesinin otomatikman gerçekleşmeyeceğini söylemek için de kâhin olmaya gerek yok. Asıl değişim mücadelesi 25 Haziran’dan itibaren başlayacaktır. Kaldı ki, yeni hükümet müflis bir devleti ve iflas ekonomisini yönetmek zorunda kalacaktır. Ama açık faşist diktatörlük inşasının engellenmesiyle, ezilen ve sömürülenler lehine, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin önü açılacaktır. Önemli olan budur.
Tüm bunlara rağmen: bugünün ivedi görevi, parlamenter sisteme geri dönüşü sağlamak için tek bir oyun dahi kaybolmamasını sağlamak, sandıklara sahip çıkmak ve gerektiğinde sokağı boş bırakmamaktır. 16 Nisan akşamı evlerinden çıkmak için haber bekleyen kitleler, tek bir kıvılcımla sokakları dolduracak kıvama gelmişlerdir. Kof tehditlerden korkmayalım, cesur olalım. Gördüklerimiz, rejim için sonun başlangıcıdır. Hızlandırmak elimizdedir.
23 Haziran 2018