Almanya’ya geliğim yıllarda henüz 10-12 yaşlarında olan kız çocuklarından bazıları, daha liseyi dahi bitirmeden küt diye çocuk sahibi oluverdi. Ya da büyüyüp de “üniversiteye başladıııım” diyerek sevinçle kucağıma atlayan genç kızlarımızın bir kısmı, küt diye üniversiteyi bırakıverdi. Bir süre sonra çocuklarıyla gördüm onları.

Hamile kızlarıyla birlikte Köln’e koşturup, çaresizce dönen anneleri hiç anlayamadım. Kızları baskı görmesin diye eşlerinden ayrılanlar da oldu, kızlarını torunlarının babasıyla evlenmeye zorlamayanlar da! Yardımıma ihtiyaçları olduğunda yanlarındaydım, ancak “neden böyle yaptınız?” gibi, yargılayıcı bir soru yöneltemekten kaçındım bu annelere. Anlatmak istemedikleri bir zorluğu aşmak için deli danalar gibi koşuştururlarken, daha fazla acıtmak istemedim onları.

Daha yeni, şimdi öğrenebildim neden böyle yaptıklarını! Neden Köln’e koşturup durduklarını. Yani ancak 219a’daki kısmi değişikliklere dayanarak, ilk kez yasal-açık bir toplantı yapılana dek bilmemiz dahi mümkün olmayan şeyleri öğrendim. Daha yeni!!!

***

219a’nın kaldırılmasına yönelik bir kadın hareketi, yaşadığım şehir Giessen’de bulunan Dr. Kristina Haenel’in; kürtaj hizmeti de veren bir muayenehane açması ve bunu kamuoyuna açıklaması ile yeniden başlamıştı.

Kristina Haenel bir aile hekimi olmasının yanı sıra; kız çocukları ve kadınlara yönelik cinsel istismarlara karşı mücadele eden, bu tür istismarlara uğrayanlara her türlü yardımı yapan Wildwasser adlı kurumun da kurucusudur. Kendisi 63 yaşında. Ve en küçük çocuğu da bağımsız olarak yaşamaya başladığı andan itibaren; “artık ceza da alsam gebeliği hayatlarının mağduriyeti haline gelen kadınlara açıkça yardım edeceğim” der. Kürtaj eğitimi alır. Bu eğitim sertifikasıyla; 68 kuşağı kadınlarından bu yana, kadın bedeni üzerindeki yasal tasarruflara karşı mücadele eden kadın kurumlarıyla birlikte ortak bir karara varır: 219a’ya karşı fiili bir mücadele verebileceği, kendi adına bir muayenehane açmak; bu muayenehanede kürtaj hizmeti vermek! Ve bununla birlikte iki yılı aşkın bir süre mahkemeden mahkemeye koşturmasının ardından; iki yıllık bir hapis cezası yerine, 6000E.luk bir para cezasına çarptırılır.

***

Evet Kristina Haenel: “Ben kürtaj yapıyorum. Bugünkü sunumumda bana, çok genç bir kadın doktor da eşlik edecek. O da bu konuda eğitim görmek üzere önceki gün geldi buraya. Bugün ilk kürtajını gerçekleştirdi” diyerek başladı konuşmasına. Muayenehanesinin önünü AfD’lilerin işgal ettiği günleri yaşadı. Ölüm tehditleri aldığı zamanlar oldu. Ve en önemlisi, 219a biraz yontulmadan önce, yasal olarak “ben kürtaj yapıyorum” demesi bile suçtu. Ve ilk söze başlayışı da, yasanın değişmesiyle gelen kısmi özgürlüğünü kullanmak oldu. Birçok şeyi anlatırken ve sorulara yanıt verirken, büyük bir sıkıntıyla susuverdi. “Konuşmamızın yasak olduğu çok şey var daha. Bir doktor olarak, kamuoyunu bilgilendiremememin, yasakların sıkıntısını tarif etmem dahi mümkün değil” diyerek özür diledi bizlerden.

“Kürtaj bilgileri sayfaları” başlığı altında; yasal izinle yayın yapan sayfaları gösterdi bize. Sayfaların hepsi kan gölüydü. Ciyak ciyak ağlayan 3-5 yaş çocuk resimleri, kopmuş küçük çocuk elleri-ayakları ve bir embriyon hakkında gerçek olmayan yığınla bilgi! Ve bu yanlış bilgilendirmeleri yapan hiçbir sayfa mahkemelik değil! “Evet evet, bütün bunların olduğu yer, Hindistan değil, Eritre değil, Afrika ülkeleri değil, Almanya” sözlerini yineleyip durdu Haenel. Bir embriyon resmi gösterdi bize; tavaya attığınız bir yumurta beyazı düşünün, hafif piştikten sonra alabileceği hali, sadece o kadardı. Yani kürtajla alınan bir embriyon; bazı yumurtaları kırdığımızda rastladığımız bir civciv oluşumu düzeyinde bir canlı ya da yemek için öldürdüğümüz küçük bir balık ya da bir kuzu gibi canlı değil!!!! “KÜRTAJLA BİR İNSANIN CANINA KIYILIYOR” bilgilendirmelerinin hiçbiri doğru değil!

***

219a’nın tamamen kaldırılması için 29 Eylül’de Almanya çapında tekrar bir eylem yapılacak ve bu eylemler devam edecek. Bilgilendirme toplantısında ise sürekli: “Belki de bu İLK ve SON bilgilendirme toplantımız olacak. Ancak biz bunu göze aldık” açıklamasında bulunuldu..

***

Peki Almanya’da “kadınların kendi bedenleri üzerindeki hakları” bu yasayla nasıl sınırlandırılmış, neden 219a’nın tümden kaldırılması isteniyor:

-Yasadaki sınırlı değişiklik, yani bilgi alma hakkı şöyle resmileştirilmiş: “Hamile kadın, kürtaj hakkında bilgilenmek istiyorsa, bulunduğu eyaletin Tabipler Odası’na başvurabilir”. Ve şu soru yöneltiliyor: “İlk gebeliğini yaşayan hangi genç kız, uyuşturucu-alkol bağımlısı hangi kadın, Almanca bilmeyen hangi kadın, eşi izin vermeyen hangi kadın, AIDS virüsü taşıyan hangi kadın vd. kalkıp da eyaletin Tabipler Odası’na başvuracak?”

-Katolik Hastahaneleri’nin hiçbirinde kürtaj hizmeti verilmiyor.

-Üniversite Hastahaneleri’nin hepsinde jinekoloji uzmanlarının başhekimi erkek. Ve Almanya çapında Üniversite Hastahaneleri’nin ağırlıklı bir bölümünde kürtaj hizmeti verilmiyor. Verilmeyiş sebebi politik-dini tercih!

Bu yüzden; şehrinde kürtaj hizmeti verilmeyenler ağırlıklı olarak Hollanda’ya gidiyor. Almanya içerisinde ise Köln ya da Duisburg’a.

-Özel Hastahaneler’in ağırlıklı bir bölümü kürtaj hizmeti vermiyor. Verilmeyiş sebebi politik-dini tercih!

-Gebe kalan, reşit olan ya da olmayan genç kızlara danışmanlık yapan resmi kurumlar var. Ancak bu kurumlar sadece gebeliğini doğumla sonlandırmak isteyen genç kızlara her türlü danışmanlığı ve yardımı yapıyorlar. Gebeliğini kürtajla sonlandırmak isteyenlere yardım etmeleri yasak.

-Almanya’da kürtaj operasyonunu yapmak için jinekolog olmak gerekmiyor. Hekimlik yapabilme izni almış, herhangi bir uzmanlık dalını bitirmemiş, Tıp Fakültesi mezunu bir doktor; “Ausbildung” olarak tanımlanan bir eğitim alıp kürtaj yapabiliyor. ANCAK BU AUSBILDUNG OLANAĞI DAHİ ALMANYA’DA YENİ YENİ SAĞLANABİLİR HALE GELMİŞ! Bu Ausbildung’u yapmak isteyen hekimlerin neredeyse tamamı, eğitim almak üzere Hollanda’ya gitmiş!

-Almanya’da resmi olarak bir yıl içerisinde gerçekleştirilen kürtaj sayısı 15.000 iken, illegal olarak gerçekleştirilmek zorunda kalan kürtaj sayısının bundan katbekat fazla olduğu tahmin ediliyor.

-Kürtaj yaptırmak isteyen yabancı kadınlara daha farklı kolaylıklar sağlanmaya çaba gösterilirken, Alman vatandaşı olan kadınların kürtaj yaptırmamaları için; “gebeliğin ilk 10 haftası” resmi süresini istem dışı geçirmeleri için çıkarılabilecek ne zorluk varsa çıkarılıyor (bunları yazmaya sayfalar yetmeyeceği için geçiyorum).

Kısacası: Almanya’da kürtaj tam bir tabu ve 219a bu tabuyu koruma yasası olarak korunmak zorunda.

***

İlk kez açık bir toplantıda “ben kürtaj yapıyorum” diyorum. Bize katil olarak bakanlar, kürtajı tarihi bir tabu olarak korumak isteyenler egemen. Doktorlar arasında bile konuşabildiğimiz bir konu olmadı bu.

Faşizmin hüküm sürdüğü dönemlerde, kadın bedeninde korunmak-çoğaltılmak istenen ırk zihniyeti bugün modern Avrupa’da, evet evet Almanya’da bir şekilde korunmakta. Dünyanın her yerinde kurşun sıkma sosyal rolü giydirilmiş genç erkek, mutfak ve annelik sosyal rolü giydirilmiş genç kadın imajı hafızalarda hep taze tutulmak istenmekte. Capcanlı çocukların kurşunlarla-bombalarla öldürüldüğü bu dünyada; kendilerinin ve doğuracakları çocuklarının geleceğini inşa edememekten korkan kadınların, kendi bedenleri ve kendi gelecekleri üzerinde karar verme hakları bir şekilde engelleniyor. Capcanlı çocukların öldürüldüğü bu dünyada; Almanya’daki spermlerin embriyona dönüşmüş hallerine bile dokunulmak istenmiyor. Bu, bir genç kızın ya da erişkin bir kadının kendi iradi kararına karşı durularak yapılıyor. Nerede? Evet evet! Bu Almanya’da! Kadın haklarından bahsedilse de; yıkılmak istenmeyen, ataerkil aile düzeneğinden gelen sosyal roller, ısrarla tarihin çöplüğüne atılmak istenmiyor! Sonuna kadar sizlerleyim. Bir anne olarak çocuklarımı uğurladıktan sonra, bir kadın doktor olarak sizlere bir yol açılsın diye herşeyi göze aldım. Bir yüzyıl daha mücadele etmek gerekecek belki. Biz pes etmedik, ancak en önemlisi hiçbiriniz bizi yalnız bırakmadınız. Bu mücadele artık benden çıktı, sizin oldu. Bunu kazandık, eminim! Bunu kazandık ve kaybedecek hiçbir şeyin önemi yok artık” dedi Kristina Haenel.

Neredeyse yarısı üniversiteli genç kızlarla, yarısı 70’ini-80’ini devirmiş 68 kuşağı kadınlarla dolu olan salon dinmeyen alkışlarla çınladı. Konuşamadığı-anlatamadığı şeylerin sıkıntısıyla “bu yetmez, katettiğimiz yol, gideceğimiz yolun binde biri bile değil” dercesine, oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü Kristina Haenel, alkışlar büyüdükçe büyüdü. Ellerini saygıyla, alkışlayan ellere uzatıp durdu....

29 Eylül’ü sabırsızlıkla bekliyoruz hepimiz!