Almanya da göçmenler yaşamında ırkçı, milliyetçi faşistler tarafından yapılan saldırılarda çok sayıda yaralamalar ve öldürmeler olmuştur. Yine faşistler tarafından, göçmenlerin evleri ateşe verilerek çok sayıda mal varlıkları zarar görmüştür.

Günlük yaşamda çeşitli ırkçı, milliyetçi ve yabancı düşmanları tarafından aşağılanmış, kötü sözlere maruz kalmışlar ve hala da kalıyorlar. Saldırılara şöyle bir göz attığımızda; durum pek de iç açıcı olmadığı gibi, ırkçı-milliyetçi ve faşit saldırılara Almanya'nın her yerinde rastlayabiliyoruz.

Göçmenlere yapılan ırkçı-faşist saldırılarda hayatını kaybedenlere kısaca bir göz atacak olursak;

24 Temmuz 1985 yılında Hamburg da Neonaziler tarafından öldürülen Mehmet Kaymakçı, yine 21 Aralık 1985 de Hamburg da öldürülen Ramazan Avcı, 23 Kasım 1992 de Mölln de oturdukları evin gecenin geç saatlerinde Neonazi caniler tarafından ateşe verilerek 3 kişinin ölümü, 9 kişinin ağır yaralanması.

Vahşet boyutundaki saldırılar durmayarak devam etmiş ve Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te, aşırı sağcı faşistler tarafından Genç ailesinin evi kundaklanmış, saldırıda 5 aile ferdi yaşamını yitirmiştir.

2000-2007 yılları arasında 8'i Türkiye kökenli, 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü'nün (NSU) üyesi faşistler, saldırılarına devam ederek, Almanya'nın çeşitli şehirlerinde senelerce ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşmışlardır. Resmi çevrelerin desteği olmadan bu pervasızlık nasıl açıklanabilir?

19 Şubat 2020 Hessen eyaletinin Hanau kentinde sağcı faşist bir ırkçı, gözü dönercesine saldırılarak 9 göçmen kökenli genci öldürmüştür.
Alman tarihinde bu cinayetler bir kara leke olarak günceliğini koruyacak ve nesillerden nesillere anılarak devam edecektir.

Her dönemde olduğu gibi Devlet, "ırkçılar tek kişidir ve psikolojik hastadır" vb. diyerek bu sorunları ört bas etmeye çalışmıştır. Bu insanların mal ve can varlıklarını koruma ile sorumlu olduklarını unutmuşlardır. Sorumsuzca hareket ederek olayı unutturmaya çalışmışlardır. Irkçı faşist saldırıda şiddete kurban veren aileler hiçbir şey olmamış gibi normal bir yaşam sürdüremiyorlar. Ağır travma içinde olan tüm yaşamları alt üst olmuştur.

Irkçı-faşist şiddet kurbanları günlük yaşamda zorluklar çekerek zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılmıştır Zaman zaman bu da yetmiyormuş gibi davranılarak, ırkçı faşistler tarafından katledilen göçmenlerin aileleri, sanki katil onlarmış gibi, olayın içine çekilerek aylarca, defalarca ifadeleri alınmıştır.

Irkçı ve faşist saldırıların geride kalan kurbanları, devamlı devlet dairelerinde zorluklar ve sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır. Bu saldırılar hiçbir zaman durmadığı gibi, yine sığınmacı savunmasız zavallı insanlara her gün saldırılar devam ediyor. Devlet, bu zavallı insanların can ve mal varlığını korumakla yükümlü. Fakat onlar bu görevlerinin olduğunu adete unutur gibi davranıyorlar. Olayları sadece basında kınamakla yetinilirken, köklü tedbirler almada hala yetersiz kalınıyor.

IRKÇI ŞİDDET KURBANLARININ AİLELERİNE MAAŞ BAĞLANSIN

Bu ülkede milliyetçilik ve ırkçılığın, adeta kültürel bir fenomen olduğu, göçmenlerden kaynaklanmadığı hiç bir zaman unutulmamalıdır. Irkçılık-milliyetçilik bu toplumda her zaman vardır ve var da olacaktır ve bunun göçmenler ile hiçbir ilgisi yoktur. Irkçılar, milliyetçiler her dönemde düşman yaratarak, onları şamar oğlanı görerek, toplumun önüne suçlu olarak sürebiliyorlar.

Uzun yıllardır ırkçılık karşıtı çalışmalar yapan Ramazan Avcı İnisiyatifi kurucusu, avukat Ünal Zeran'ın, Mehmet Kaymakcı'nın anma tçreninde dile getirdiği “En yakınlarını kaybettikleri için ağır travma yaşayan, işini, gücünü kaybden veya yapamayan kurban yakınlarına devlet ‘kayıp maaşı’ bağlamalı” ifadeleri biran önce dikkate alınmalıdır.

Devlet bir an önce kurbanların ailelerine, yeteri kadar maaş bağlayarak onların acılarına yardımcı olmalıdır.

Bağlanacak maaşlar ile acılarının önüne geçilmemesine rağmen, onların travmalar içindeki yaşamlarına finansal yardım edip zor durumdan kurtulmalarına bir nebze olsun yardımcı olunabilinir.