26 Eylül seçimlerinde; Merkel döneminin bitişi, Almanya açısından güçlü bir politik geleneğin kime devredileceği gündemi basit bir gündem değildi.

Pandemi sürecinin, insan hayatını gerçekte hiçe sayan çok yoğun bir “yaşanmışlıklar demeti”ne izin verildi. Hastalığın yayılma oranlarının tekrar arttığını, dün merhabalaştıklarımıza dahi bulaştığını duyar olduk.

Bu dönem, çok yönlü bir ağır kışa gebe!

***

Seçimler öncesi, en ileri kesimlere çok yoğun saldırılar gerçekleştirildi. Bu saldırılar, yoğun hukuki mücadeleler ve kampanyalarla geçici olarak da olsa püskürtülebildi.

Seçimler öncesi, zaten var olan “radikal” kavramı tartışması daha da boyutlandırıldı. Bu “radikal” kavramı, “radikal sağ” olarak ifade edilse de, asıl darbeler sola vuruldu.

Bir panayır görünümünde gerçekleşmesine izin verilen son aylardaki eylemlerin öncesi, sayısız gencin 129a maddesiyle yargılanmaya başlandığı bir dönem oldu.

Seçimler öncesi, “Kişiler mi, parti politikaları mı önemseniyor?” yönlü sayısız program düzenlendi. Komedi dünyası ve ünlü sanatçılar da buna katıldı. Ve sosyal medya vasıtasıyla büyük bir halüsinasyon dünyası beslendikçe beslendi.

Ve tam da bu seçimler öncesi köke kadar inilerek, anaokullarındaki çocuklara dahi “demokrasi”yi öğretmek adına seçim gündemi sınıflara dek sokulabildi!

***

Genel olarak parti isimlerini, aldıkları oyları, kuracakları hükümet bileşimi tahminlerini sıralıyoruz. Tıpkı her seçim sonrası gibi!

CDU oylarında bir azalma görülse de, esas olarak her platformda ifade ettiği; “Bahsettiğiniz talepleri, Yeşiller ve Sosyal Demokratlar’ın kitlelerle haykırdığı talepleri bu dünya gerçekliğinde yerine getirmemiz mümkün değil. Onlar da bunları yerine getiremeyecekler. Göreceksiniz. Kapitalizm bir rekabet sistemidir. Bu rekabette Almanya’nın bulunduğu yer gayet önemlidir. Bütün bu konumumuzdan vazgeçip, dünya sistemini-çarklarını yok sayıp ilerlememiz bizi Almanya olmaktan çıkarır” görüşlerinde muazzam bir istikrar vardı. Bunları ifade etmekten kaçınmadı. Bu istikrarın parsalarını ileride toplaması kaçınılmaz!

Ağır bir kışa gireceğiz. “Demokrasi” öğretilerinin anaokullarına dek girmek zorunda kaldığı bir sistemdeyiz. Ve bu “demokrasi” yeni bir dizi yasaya da istisnasız olarak itaat etmeyi kanıksatacak bir “demokrasi”.

Bu ilkbahar ve yaz dönemleri, belirli bir kesim için oldukça ağır saldırıları göğüsleme dönemiydi. Bunu bir avuç insan farketti ve bu bir avuç insan sürekli direndi. En yakınlarımızdaki, en “sol” kesim dahi bunları gündeme getirmemeyi yeğledi.

Yani daha ağır bir kışa gireceğiz!

Direnenlerin ışığına gözlerini kapatmayanların çoğalması umuduyla...