BUGÜN TAYYİP'İN BAŞINI ÇEKTİĞİ SÜRÜNÜN SABIKA KAYDINDANDIR…

1967'nin Eylül-Ekim aylarında ABD'nin Türkiye'deki varlığını güçlendirme yolunda yeni girişimler birbirini kovalıyordu. Doğu Anadolu'ya nükleer mayınlar yerleştirilmesi konusunda ABD Savunma Bakanı Mac Namara ile Ankara'da yeni pazarlıklar yapılmış, NATO'nun düzenlediği bir tatbikat için Vietnam'da savaşmış binlerce ABD askeri havadan Anadolu topraklarına indirilmişti. ABD üslerindeki işçi grevleri de NATO Komutanlığı'nın isteği üzerine hükümet tarafından ertelenmişti.


Dahası, ABD 6. Filosu'nun İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşunun 45. yıldönümünde Boğaz'a demirlemesi bardağı taşıran damla olmuştu.
TİP Genel Başkanı Aybar Ant'ta yayınlanan demecinde "Amerika Türkiye'den çıkartılmalıdır" diyordu.


Bu gelişmeler karşısında, Ant'ın 10 Ekim 1967 tarihli 41. sayısını "Go Home" sloganlı bir kapakla yayınladık, iç sayfalarda ABD aleyhtarı son eylemlere ve açıklamalara geniş yer verdik.


"Go Home" sayısı, Ant'ın Tan tesislerinde çıkan son sayısı oldu, matbaayı satınalmış olan ümmetçi işadamları grubu dergimizin bu tesislerde dizilip basılmasını yasakladı.


2000'li yıllarda anti-Amerikan havalara giren ümmetçiler ve aşırı milliyetçiler o yıllarda ABD emperyalizminin gönüllü fedaileriydi. Gazetelerinde anti-emperyalist yazar ve eylemcilere en aşağılık ifadelerle saldırıyor, ölüm fermanları çıkartıyorlardı.


Örneğin ümmetçi işadamlarının yatırımıyla yayınlanan ve akıl hocalığını süpermürşit Necip Fazıl Kısakürek'in yaptığı Bâbıâlide Sabah Gazetesi, 10 Ekim 1967 tarihli sayısında açıkça şu tehditleri yayınlayabiliyordu: "Ey Allahsız, kitapsız, dinsiz, imansız, kızıl köpekler! Ölüm, sizlere ölüm... Ey kızıl sürüleri! İslam arslanları, Türk yiğitleri kükredi. Hudutlarımızın içinde size ve sizin bütün şer organlarınıza ölüm yağdıracağız, ölüm!

***
17 Ekim 1967 tarihli 42. sayının tamamını Amerikan güdümlü hacıların sabotajına ayırmıştık.


"Sabotaj" kapaklı sayının "Susturamayacaklar!" başlıklı yorumunda şunları yazmıştım:


"Değil mi ki Ant egemen sınıflara ve Amerikan emper-yalizmine karşı çıkmıştır; değil mi ki Ant 'Yankee'lere ve onun Türkiye'deki uşaklarına 'Defol!' demiştir... Hepsi hepsi olacaktır... Bu, sadece Ant için değil, Türkiye'de sosyalist eyleme katılan her insan için mukadderdir. Çünkü, Amerikan emperyalizmi ve işbirlikçileri, halkın uyanışı karşısında kendileri için 'olmak ya da olmamak' saatinin yaklaştığını görmektedirler. Onun için her sosyalist eyleme ve her sosyalist yayına en kahredici silahlarıyla saldıracaklardır. İşte Ant bugün bu saldırıyla karşı karşıyadır. Ama, herşeye rağmen, bir avuç insanın yarattığı bu dergi susmayacaktır. Bu dergi susturulsa bile, nöbeti başkaları devralacak, onun sloganları ağızdan ağıza, kalemden kaleme, ta ki bir koronun haşmeti içinde yalan fetvalarını boğuncaya kadar yankılanacaktır.

Bizim bu tepkimize, Necip Fazıl'ın Büyük Doğu Dergisi'nde verilen yanıt Kanlı Pazar'ın habercisi gibiydi.


"Basit bir müslümanın bile takdirinden kaçmayacak bir vazife olarak, kiraladıkları müesseseden bu gibi necasetleri temizlemekle işe başlamaları, ilk doğru ve faziletli adım­­lardır. Ve bundan böyle onu takip edecek adımlardan bir işarettir. Moskova lağımının fareleri, nasıl bilsinler ki, kendilerinin karanlık dediği her yerde nur ve pis gördüğü her noktada temizlik vardır. Moskof lağımının igrenç farelerine tatbik edilecek muamele, onları, çoktan beri müstemlekeleştirdikleri 'Tan' matbaasından atmak değil, büyük bir kapan içinde Marmara'ya sarkıtıp boğmaktır.

Aynı grubun yayınladığı İttihad Gazetesi'nde de med-yanın nasıl ümmet kontroluna alınmakta olduğu müjdeleniyordu:
"Daha dur bakalım, büyüğü geride. Artık isteseniz de, patlasanız da, çatlasanız da, Bâbıâli'ye el attık. Rotatifler, Kur'an ve iman hakikatlerinin neşrinde çalışacak. Müslüman gazetelerin sayısı daha da artacak; matbaaların, dağıtım şirketlerinin en yenisi, en moderni müslümanlara hizmet edecek. Tekniğin meşru dairedeki herşeyi islamiyete, onun hadimlerine hizmet edecek.

Bu kanlı tehditler başka ümmetçi gazetelerde de sürdürülecekti. Örneğin Bugün'de Mehmet Şevket Eygi açıkça katliam fetvası veriyordu:
"Türkiye'de komünizmin himaye edildiğine, islamiyetin ise baltalandığına dair apaçık deliller vardır. Artık müslümanlara düşen vazife, uyanık ve hazırlıklı olmaktır. Önümüzde taze ve ümit verici bir örnek vardır. Endonezya'daki komünist kıyımı. Yüzbinlerce komünist öldürüldü. Karada vahşi hayvanlar, denizde balıklar insan etine doydu. Korkunç bir komünist kıyımı oldu. Fakat Endonezya kurtuldu.

(Doğan Özgüden, "Vatansız" Gazeteci, Cilt I, Sürgün Öncesi, Belge Yayınları, 2010 İstanbul)