Adana, Türkiye’nin bir zamanlar birçok ölçekte (nüfus, ekonomik gelişmişlik vs.) dördüncü büyük kentiydi. Silifke’den Osmaniye’ye, İskenderun’dan Toros'ların eteklerine kadar geniş bir tarımsal potansiyel üzerindeki Çukurova’nın ana merkezini Adana kenti oluşturuyordu. Tarıma dayalı sanayileşmenin ilk deneyinin filizlendiği kent, giderek ağır sanayiye doğru da evrilerek 1990’lı yıllara kadar ciddi bir büyüme ve gelişme göstermiş, güneyin incisi olarak ilgi ile izlenir olmuştu. Ancak aynı şekilde son yıllarda Adana’da tarım, ticaret ve sanayide gerilemelerin yaşandığı gözlendi ve halen de bu gerileme sürmektedir. Göç kötü değildir ancak gelen ve giden göçün niteliğine, sunulan olanaklara, kentin dönüştürücü gücüne de bakmak gerekmektedir. Adana daha niteliksizini alıp daha niteliklisini verir duruma gelmiştir. Geleni de yeniden dönüştürme potansiyeli oldukça zayıflamış bulunuyor. Kentin sosyal-kültürel etkinliklerinin zayıflaması veya yer yer olmaması nedeniyle göçle gelenin kent bilinci istenilen ölçüde gelişememektedir.
Adana bir zamanlar sanatçıların, edebiyatçıların merkezi olarak bilinirdi. Adana tam bir kültür kentiydi. Ne yazık ki bu alanda da gerilemeler yaşanmakta ve kent sanatsız bir şekilde “kimliksizleşmektedir”. Adana’nın sosyal ve sanatsal yönden kimliksizleşmesi en fazla gençliğin gelişimini etkilemekte, Çukurova Üniversitesine gelen öğrencilerin kentte ders dışı zamanlarda sosyal ve sanatsal etkinliklere katılma veya farklı bir etkinlik için uygun mekân bulması çok sınırlı kalmaktadır. Adana’ya yurtdışından bir misafiriniz gelse gösterebileceğimiz veya gezdirecek bir yer bulmada ayrıca sıkıntıya düşüyoruz.
Adana Estetistek Uzak Bir Kent Görünümde
Tarih, kültür, edebiyat, tarım kenti ne yazık ki bugün kurumuş ne bir festivali ne bir edebiyat günleri ne de bir tarihsel etkinlik düzenleniyor. Kentin Cumhuriyet sonrası Alman arkeologlar tarafından Tepebağ ve çevresinde coğrafi yapıya uygun olarak mimarileşmişti. Bugün kent göç olgusu ile Kuzey Adana’ya Mağfesığmaz bölgesine kaydırılmış, ancak ne bir park ne bir yeşil alan bırakılmış. Uçaktan Adana üzerinden geçenlerin üzüntü ile izledikleri tek olgu kutu gibi yan yana dizilmiş, şekilsiz, estetikten uzak, kibrit kutusu boyutlu binaların üzerindeki güneş enerjisi yığınından başka bir şey görülmemektedir. Bir yabancı misafirim, kentin düzensiz sokakları ve keşmekeş hali ile batılı bir kentten ziyade bir doğu kenti izlenimini yansıttığını belirtmişti, için burkuldu. Son yıllarda kent bilincinin artması ile birlikte yeşil ve çevre bilinci yavaş yavaş insanların gündemine gelmektedir. Ancak şehrin eski kısımlarının terk edilip yeni betonlaşmaların yapıldığı bir yer değiştirmenin ötesinde sağlıklı bir arayışa da rastlanmamaktadır.
Adana Stratejik Konumda Bir Kent
Adana 1800’lerden bu yana ciddi bir göç aldığı için çok kozmopolit bir “metropol” sayılır. Adana 8000 bin yıldır Akdeniz kıyısında tarihe önemli tanıklık etmiş, Doğudan Batıya geçişin en önemli geçiş noktalarından biri, bir “köprü” konumunda olmuştur. Kara-deniz hava ulaşımı Akdeniz çanağının enerji ve taşımacılık için önemli lojistik merkezlerinden biridir.
Son yılarda Ortadoğu’da esen değişim rüzgârları nedeniyle halen ciddi bir iletişim ve jeopolitik kent konumundadır. İncirlik NATO üssü (Kuveyt-Irak savaşı) nedeniyle aynı zamanında dünya’nın da bildiği bir bölgedir.
Adı Tarımla Anılan Kent Pamuğun Güneydoğuya Kayması İle Tarımsal Ağırlığını Kaybetti
Çukurova’nın tarımın kalbi olması nedeniyle yakın geçmişe kadar ekonomi, sanayi, ticaret sektöründe öncü bir konumdaydı. Borsasının sembolü olan pamuk (ak altın) bugün Adana’da neredeyse ekilmemektir. Pamuğa dayalı birçok sanayi sektörü de artık gerilemiş durumdadır.
Soru şu ki, Adana neden mevcut ekonomik gücünü ve büyüklüğünü koruyamadı ve bugün ilk on büyük kent sıralamasında yer almamaktadır?
Adana’nın bugün geldiği konumdan sıkça şikâyetçi olan kesimler, mülki ve yerel idare de dahil, ciddi bir şekilde konuyu analiz etmekten ve önlem almaktan çekindikleri görülüyor.
Adana’nın Trafik Sorunu Öncelikli ve Trafik Alt Yapı Planlaması Kaçınılmaz
Her gün onlarca aracın trafiğe çıktığı Adana’da trafik başlı başına bir sorun. En ufak bir aksaklık trafiği felç ediyor. Sık sık belirtiliyor ki Adana’nın doğu yakasından batıya geçiş için trafik çok ciddi bu sorun en fazla Çukurova Üniversitesini etkileyecektir. Üniversiteye gidenler bilirler ki her sabah baraj seti ana geçiş hattında birkaç kaza yaşanır ve trafik kilitlenir.
Trafik alt yapı planlaması olmayan bir kentte trafik sorunu çözülmüyor. Kente uzun zamandır yapılmaya çalışılan ve ancak yarısına yakını tamamlanan metro trafiğin ana arterlerinin dışında estetikten yoksun model olduğunu ancak yakında gördüğüm Fransa’nın 350 bin nüfuslu Bordeaux şehrinin metrosunu görünce daha iyi analdım.
Siyasi ve Kent İçi Çekişmeler Adana’yı Çok Geriletti
Biraz duyarlı bir gözün kolayca algılayacağı, 2 milyon nüfuslu kentin fiziki ve sosyal olarak taşınamadığı ve yeni bir yönetim anlayışına ihtiyaç bulunduğudur. Siyasi çekişmeler ve iç sorunlardan dolayı iki yıldır belediye başkanlığı vekâleten yürütülmektedir. Bu bağlamda Adana’da yaşayan insanlar olarak çağdaş bir kentte, kent kültürüne uygun hizmet almak ve yaşamak istediğimizi belirtmek isterim. Eskisi de vekili de kalıcı düzenlemeler yapmaktan ve taşıyıcılıktan uzaktır. Mülki idare temsilcileri, Çukurova Kalkınma Ajansı, hatta Çukurova Üniversitesi gerekli katkıyı sunmaktan uzak, kısır bir döngü içinde, günü kurtarma peşinde dersek haksızlık etmiş olmayız.
Adananın Temel Sorunu Kentin Yönetilememesidir
Açıkçası 32 yıldır buradayım ve kentin içinde bulunduğu sıradanlık durumu gördükçe ciddi üzüntü duyuyorum. Her geçen gün, Adana daha bir beton yığınına dönüşüyor. Başta Üniversite ve çevresi, Real ve çevresindeki birinci sınıf araziler sürekli betonlaştırılıyor. Kentin merkezinde nerdeyse hiç yeşil alan kalmadı, küçük küçük alanlar da sağından solundan kırpılıyor.
1981 yılında öğrenci olarak geldiğim Adana’da son 32 yıllık gerilemeyi yaşayarak gördüm. Benim gözlemim ve son yıllarda özellikle kentin yönetilememesinin bir bütünlük içinde birçok alanda kendini hissettirdiğidir. Kiminle konuşsanız Adana’nın sahibinin olmadığı ve kentin çok kötü yönetildiği yönünde ifadeler duyarsınız. Adana’da uzun yıllardır ekoloji, arkeoloji, tarih ve kent bilinci olan toplumların dinamiğini algılayan “vizyon”, “liderlik”, ve “takım ruhu” ile çalışan yerel ve mülki yönetimler oluşturulamadı. Adana’ya halk ile bütünleşmiş, Adana’nın sorunları için canla başla çalışan güçlü mülki ve yerel yöneticilerin öne çıkamaması, üniversite-toplum, üniversite-sanayi ilişkisinin sağlanamaması, odalarla iletişim kanallarının yeterince açık olmaması, sanayici-tüccar-yatırımcıların küstürülmesi ve daha nicesiyle kocaman Çukurova, özgül olarak Adana hep daha küçüğüne razı olmak durumunda kalıyor, Adana bir bütün olarak güç kaybediyor.
Son 32 yılda yaşayarak gördüğüm-algıladığım Adana’daki sivil örgüt kuruluşları arasında da ciddi bir çekişme ve uyumsuzluğun olduğudur. Bölgede ki yetkili kişilerin proje üretmek yerine kendilerini siyasete endeksli konumlandırmaları nedeniyle Adana için yeni açılımlar ve gelişmeler sağlayamamaktadırlar, işbirlikleri ve eşgüdüm olanaksız hale gelmektedir. Mülki, yerel, sivil kurumlar arasında güçlü bir koordinasyonun olmaması, Adana’nın toptan yönetilemediği tespit ve algısını daha da perçinlemektedir. Bu durum insanları daha da atalete sevk etmektedir.
Bütün bu etkenler bir araya getirildiğinde Adana kentinin gelişememesinin tesadüfi olmadığı çok daha rahat görülüyor.
Osmanlı modernleşmesinin ve modern Türkiye’nin güzel ve taşıyıcı yüzü Adana keşmekeş içinde bir Ortadoğu kasabasına doğru yol almaktadır. Suriye’deki savaşın, bölgedeki çatışmaların etkisi daha da olumsuz olacak gibi görünüyor. Hep birlikte süreçle yüzleşmek, bu gidişata dur diyebilmek için hergün biraz daha geç kalmış oluyoruz.
El ele verip Dünyanın en önemli toprak, su, kültür ve insan havzalarından biri olan Çukurova ve Adana’yı yeniden taşıyıcı konuma getirmeliyiz.
Yaklaşan yerel seçimler kısır çekişmeler ve birbirini engellemeler yerine, verimli uzun erimli uygulanabilir projeleri öne çıkarırsa seçim süreci iyi bir fırsat sayılabilir. Ancak “eski tas eski hamam” havası, geleceğin de parlak olmayacağı duygusu uyandırıyor. Umarım yanılıyorumdur.
Umarım hep beraber Adana, Türkiye ve Dünya için bir şeyler yapabiliriz.