Gün geçmeden tanıdığımız, bildiğimiz arkadaşlarımızın polis tarafından gözaltına alındı haberlerini duyuyoruz. Türkiye'de gelinen son nokta :,
Gün geçtikte eskiyi aratır hale geliyor. Bir mikrofon karşısında görüşlerini bildiremeyen sadece iki kol hareketiyle anlatmak isteyen bir insan haberi vardı Türkiye'den.
İktidar kendisi gibi olmayan tüm kesimlere savaş açmış durumda.
Yaklaşan 31. MART seçimlerini hile ve baskı yöntemi ile kazanmanın derdinde olan Bir AKP var.
Dernekler, partiler, milletvekilleri, ve neredeyse tüm STK lar (sivil toplum kuruluşları) ya kapatılmış tutuklanmış yada büyük bir baskı sonucu elimine edilmiştir.
Baskı, sindirme, gözaltı, ölüm ve tutuklamalarla iktidarını sağlamlaştırmak isteyen ve bu amaçla bütün haksız ve hukuksuz uygulamayı yapmaktan geri durmayan kolluk kuvvetleri var.
Bir polis devleti.
Ülkenin polisini, askerini, en önemli olan yargı işleyişini elinde bulunduran, ülkenin yüzde ellisini seferberliğe kadar çağıran bir Erdoğan politikası var.
İktidar paramiliter güçlerini ellerinde muhaliflere karşı bir tehdit unsuru olarak kullanıyor. Her gün duyduğumuz ve gördüğümüz haberlerde olduğu gibi halkı ve muhalefeti tehdit etmekten geri durmuyorlar.
İfade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede ve hatta Wikipedia'sı engellenen bir ülkede demokrasi ve özgürlükler konusunda söz etmek isabetsiz bir atış olur.
Parlamenter, akademisyen, sanatçı, gazeteci ve neredeyse bir toplumun bütününü oluşturacak tüm kesimler asılsız iddialarla özel eller tarafından hazırlanmış gerekçeli kararlarla cezaevlerinde rehin tutuluyorlar.Türkiye'de, cezaevlerinin yetersiz olduğunu söyleyen yetkililer kendi medya araçları ile utanmadan sıkılmadan acilen yeni cezaevlerine ihtiyaç vardır açıklamaları yapıyorlar. Bu durum bir ülkenin ayıbı olarak bilinirken Türkiye için bir gurur kaynağı oluyor.(!) Kurban keserek cezaevleri açıyorlar.
Ne demek lazım?
"Vatana millete hayırlı mı olsun?"
Türkiye'de diğer ülkelerde olduğu gibi 2 çeşit cezaevi vardır. Tutuklu ve hükümlü cezaevleri.
Fakat günümüz koşullarındaki Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olanlar bir arada tutulmaktadır.
Türkiye'de yarı açık cezaevi modeline son verilmiş ve neredeyse bütün cezaevleri yüksek güvenlikli bir F tipine dönüştürülmüştür.
Bütün bir hayatı F Tipine dönüştüren baskıcı ve diktatör yönetim örneğinin bir sonucudur.
Geçmişte ıslah evleri olarak bilinen çocuk eğitim evleri de günümüzde Ceza İnfaz kurumlarına verilmiştir.
Avrupa Konseyi'nin Türkiye'de bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından Avrupa'da 43 ülke arasında 1. sırada yer aldığı açıklaması bir şehir efsanesi değildir.
Raporlara göre Türkiye'de cezaevlerinde kapasitesi üstünde 3 kat insan bulunuyor.
Buradan da anlamak güç olmuyor yeni cezaevlerine duyulan acil ihtiyaç.
Yani rakamlara göre Türkiye'de her 100 bin kişiden 245'i cezaevinde bulunuyor.
Gürcistan'ın ardından Türkiye bu rakamla yine başı çekiyor.
İnsan hakları inceleme komisyonunun verileri ise 385 cezaevinde 260 bin kişinin olduğu yönündedir 385 cezaevi kapasitesi ise 220 bindir.
40 bin insanın sadece bu iki yıl içinde alınıp tutuklandığını söylesek yeridir.
Uydurma bir terör örgütü ismi olarak verilen 'FETÖ' davasında 38,470 kişi cezaevlerinde bulunuyor.
İktidara göre hepsi vatan haini. 15 Temmuz darbesinin sorumlusu, planlayacısı olarak tutuluyorlar.
Çok değil yakın zamanda gördüğümüz örnek davalar ile aynı sonucu taşıyacaktır.Bir pardon denilerek olaylar unutulmaya çalışılacaktır.
Davaları açan hakimlerin bile fetöcü olarak çıkıyor olması dünyada eşi benzeri olmayan bir yargı skandalıdır.
Ve yine fetö diye adlandırılan uydurma bir isim kapsamında tutuklu bulunan Eren ERDEM.
Tabiki bu durum Eren özgürlüğüne kavuştuktan sonra soracağı ayrı bir haklı davası olacaktır.
Asılsız iddialarla özgürlüklerinden mahrum edilen tutsaklar rehine olarak tutulmaktalar.
Erdoğan'ın rehineleri.
Kendi gölgesine savaş açmış bir iktidarın, kendi kuyruğunu ısırması an meselesidir.
Silivri F tipi cezaevinde Adalet ve Hukuk için Açlık grevi yapan Eren ERDEM sözleri ise dönemin sözleri olarak hayat bulacağı günü beklemektedir.
İşte Erdem'in sözleri:
"Ben adalete susayan herkes için adalet orucuna başladım.
Adalet orucu, masumiyete leke sürülme çabasına karşı direniştir.
Talebim adil yargılanmak, özgürlüğümü geri almaktır.
Oğluma kavuşmak.
İşsiz kalan babamın demokrasi davasına omuz verebilmektir.
Bu kararımdan asla dönmeyeceğim.
Sıvıyı kestiğimde belki de bir Eren ölür, bin Eren doğar.
Adaletsiz kalmış, adalet için ölmek daha şereflidir ve ben varlığımı Türkiye halkına halkına armağan ediyorum.Eren ERDEM."
Evet bu sözler Türkiye'de adaleti ve hukuku anlatan bir gerçektir.