Başkanlık seçimlerinde H. Clinton’un seçileceğini öngören tüm tahminler yanıldı – bu satırların yazarı da. Şimdi ise sosyal medyadan burjuva medyasına felaket senaryoları yazılıyor, işçi sınıfının »faşizmi tercih ettiği«, »cahillerin saltanatının kurulduğu« veya »ABD dış politikasında belirsizliğin arttığı« iddia ediliyor. Kimi naif Kürt miliyetçisi ise, Trump’ın »Kürtlere yardım edeceği« hayallerine kapılıyor.
Öncelikle »işçi sınıfı faşizmi seçti« safsatasını ele alalım: Faşizmin ana taşıyıcısı, dünyanın her tarafında refah şovenisti, korkak küçük burjuva katmanlardır. Trump’ı seçenlerin ana kütlesini bu katmanların oluşturduğunu seçmen analizleri gösteriyor. Ama bu aynı zamanda egemen blokun her zaman her istediği sonucu alamayacağını da kanıtlıyor. Gerçek alternatifin olmadığı hâllerde, ki Clinton sosyal bir alternatif değildi, demagoglar öne geçer. Ancak her halükârda, bu da kapitalizmin yasallığıdır, seçmenlerin değil, egemen sınıfın çıkarları belirleyici olur. Yani Trump, alt yapı yatırımları gibi bazı kırıntılarla seçmeninin gönlünü »hoş«tutsa da, burjuvazinin çıkarlarını kollayacaktır. Bu da halk kitlelerinin çıkarına değildir.
Egemen blok, Neoconlar ile »liberal müdahalecilerin« ortaklığı altında Clinton’a oynadı, çünkü dış politikadaki saldırganlığa böyle ivme kazandırmayı umuyordu. Şimdi ise bu saldırganlığı Trump yönetimi altında farklı yollardan geliştirmek zorundalar. Trump, belirli sermaye fraksiyonları için »daha kârlı« olacak. Seçim akşamı Dow Jones İndeksi göklere çıktı, ilaç tekellerinin, banka ve silah tekellerinin hisse senetleri tavan yaptı. Avrupalı otomotiv tekelleri ise borsada düşüşler yaşadılar. Klasik sanayi branşlarında canlanma yaşanacağı açık.
Trump, F. Alman emperyalizminin favorize ettiği serbest ticaret antlaşmalarını ABD lehine değiştireceğini, gümrükleri artırarak ABD ekonomisini koruma altına alacağını ve müttefiklerinden kendi savunmalarına daha fazla bütçe ayırmalarını isteyeceğini deklare etmişti. İşte Trump’ın seçilmesinin ardından F. Almanya ve Fransa’dan verilen hoşnutsuzluk sinyallerinin asıl nedeni bu deklarasyondur. Avrupalı tekeller ABD piyasasında ciro kaybına hazırlanırlarken, AB’nin emperyalist güçleri istemedikleri bu sonu dünya gücü olma planları için bir fırsata çevirmek istiyorlar. F. Savunma Bakanı von der Leyen neredeyse her saat çıktığı TV programlarında, Avrupa’nın »kendine ait askerî gücünü oluşturmasının ivediliğini«, ABD ile »eşit göz hizasında« görüşebilmek için »uluslararası alanda daha fazla sorumluluk üstlenilmesinin gerekliliği« vurguladı. Hollande, Juncker ve bilumum AB’li elitler de aynı vurguyu yapmaya devam ediyorlar.
Bu açıdan Trump’ın seçilmesinin Avrupa’nın daha da militaristleştirilmesine yol açacağı ve emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin derinleşeceği söylenebilir. Trump’ın gölgesi, sadece Avrupa’yı değil, tüm dünyayı karanlıklaştıracak.
Trump’ın »Kürt sevgisine« gelince; kimse kendini kandırmamalı. Trump, Kürtlerin veya Türklerin değil, temsil ettiği sermaye kesimlerinin çıkarlarına göre kararlar alacak. O ya da bu tarafın lehineymiş gibi görünen adımlar, özünde ABD emperyalizmine yarayacak. Kısacası: emperyalizme güven olmaz! Trump’a da!
12 Kasım 2016