Ermeniler, Osmanlı’nın yasal zemininde bütün isteklerine kavuşacaklar ve emin olsunlar ki fazla olarak Osmanlı tarihinde de daima okunacak bir şükran sayfasında yer alacaklardır.” Minber gazetesindeki yazı bu cümle ile bitiyordu.


Ermenilere karşı işlenen cinayetler üzerine söylenen bu sözler, eğer istenirse bugün sorunun çözümü için bir başlangıç noktası olarak bile kabul edebilir. “Yasal zeminde bütün isteklerine kavuşma”yı, Ermenilerin uğramış oldukları zararları tazmin edilmesi, “tarihte okunacak bir şükran sayfasında yer alma”yı da, Ermenilerin bu toplumda hak ettikleri yerin tanınması olarak okuyabilirsiniz.

Sayın Erdoğan’a kullanabileceği kaynakları sunmaya devam edeyim.


Önemli bir kaynak Amasya Protokolleri ve bu protokollerin imzalanmasından önce yapılan bazı yazışmalardır.


Bilindiği gibi Protokoller 20-22 Ekim 1919’da İstanbul’daki Ali Rıza Paşa Hükümeti ile M. Kemal önderliğindeki Heyet-i Temsiliye arasında imzalanır. Konu esas olarak, hem Osmanlı Anayasa’sına göre yapılması gereken parlamento seçimleri, hem de Paris Barış Görüşmeleri’dir.


Amasya görüşmeleri başlamadan önce, 9 Ekim 1919’da, İstanbul’a çektiği bir telgrafta Mustafa Kemal, İttihatçı yöneticilerin savaş sırasındaki suçları nedeniyle cezalandırılması gerektiğini savunur.


Üstelik, ona göre, cezalandırma kâğıt üstünde kalmamalı, dosta düşmana gösterecek tarzda doğrudan eylem biçiminde olmalıdır.


Kendi ifadesiyle: “Savaş sırasındaki kötü yönetimleri ortaya çıkarıp cezalandırmak, vatanımızda sorumluluğun büyük ve küçüklere eşit yüklendiğini, kanun döneminin tam yansızlık, adalet ve hak düşüncesiyle başladığını görmek en içten dileğimizdir. Ama biz bunu birçok tartışmalara neden olacak kâğıt üzerinde reklam biçiminde yayınlardan çok doğrudan tatbik edilen uygulamalarla dosta düşman gösterilmesini daha uygun ve yararlı görüyoruz.


20 Ekim 1919’da başlayan Amasya görüşmeleri 22 Ekim’de biter. M. Kemal’in sözleriyle, “üç gün süren görüşmeler sonunda ikişer nüsha olmak üzere beş tane protokol” düzenlenir. “Bu beş protokolden üçü –Salih Paşada kalanlar bizim tarafımızdan ve bizde kalanlar Salih Paşa tarafından– imza” edilir. “İki tane protokol gizli sayılarak imza edilme(z).


21 Ekim 1919 tarihinde imzalanan birinci protokolün bir ve dördüncü maddeleri konumuzla ilgilidir:


1- İttihatçılığın, İttihat ve Terakki fikrinin memlekette tekrar uyanması, hatta bazı bir takım belirtilerinin görülmesi siyaseten zararlıdır. (...) 4- Tehcir dolayısıyla suç işlemiş olanların kanunen cezalandırılmaları adalet ve siyaset açısından kaçınılmazdır.


M. Kemal’e ait aktarılacak bir başka ifade, 24 Nisan 1920’de Meclis’in açılması meselesiyle yaptığı uzun konuşmada söyledikleridir. Ermeni kırımından “fazahat” (utanılacak bir eylem) olarak söz eder.


Hatırlayan hatırlar, 2006 yılında Ertuğrul Özkök, Atatürk’ün böyle bir sözü yoktur diye bana saldırmış, olmadık hakaretlerde bulunmuştu. Sonra tükürdüğünü yalamak zorunda kalmıştı.


Mustafa Kemal’in, 1915’de Ermenilere yapılanları kınadığı daha çuval dolusu başka sözü daha var.


Bir dahaki yazıda onlardan bir demet daha sunayım.


Dedim ya, 1915’e ilişkin açılım yapmak isteyip de, durumlarını sıkışık görenleri rahatlatmak amacım.


[email protected]