“16. yüzyıldan itibaren bulduğumuz belgelere göre, Sison ailesinin kökeni Çin’e dayanır. Büyükbabam Serrano ve onun soyundan gelen tüm erkek çocuklar ABD emperyalistleri tarafından Marianen Adası’na sürülür, katledilir. Diğer büyükbabam ise 1899’da, ABD emperyalistlerinin ilk Belediye Reisi’ydi. Çocukluğum tüm bu tarihlerin anlatılarını duyarak geçti. Belediye reisliği yapmış bir büyükbaba bizde bir rahatsızlık yaratırken, ailenin tamamına baktığımızda; hepsi Filipin Halkının mücadelesiyle dayanışma içerisindeydi ve emperyalizme karşı duruş çok netti. Bizler de bu duruşla beslendik ve büyüdük...” - José María Sison-Rainer Werning: Emperyalizm, Sosyalizm ve Özgürlük Üzerine Söyleşi kitabından-
Filipinler Komünist Partisi’nin kurucu önderi José María Canlás Sison, 16 Aralık 2022 Cuma günü zorunlu sürgünde yaşadığı Hollanda'nın Utrecht kentindeki bir hastanede, 83 yaşındayken hayatını kaybetti.
Biz bu haberi Sison’un fahri başkanı olduğu Uluslararası Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS), Sison’un siyasi danışmanı olduğu Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi'nden (NDFP) aktardığı haberle öğrendik. Ardından Samidoun Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Ağı da, kendileriyle sürekli dayanışma içerisinde olan Sison hakkında geniş bir arşiv yayınladı.
7 binden fazla adacıktan oluşan bir ülkede mücadele
1939’da Filipinlerin Cabugao bölgesinde doğan José María Canlás Sison, 1968'de Filipinler Komünist Partisi'nin (CPP) kurucusu ve ilk önderiydi. CPP, kuruluşundan sonra hızla genişledi ve 1969'da Filipinlerin tüm adacıklarında-kentlerinde örgütlenebilen, neredeyse dünyanın en uzun komünist silahlı devrimlerinden birine önderlik eden Yeni Halk Ordusu’nu (NPA) kurdu.
Sison, sürgündeki tüm hayatı boyunca Filipinlerdeki çiftçiler, işçiler, gençler, kadınlar, yerli halklar ve Filipinliler de dahil olmak üzere düzinelerce kitlesel devrimci örgütün birleşik cephesi olan Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi'nin (NDFP) siyasi danışmanı olarak faaliyet yürüttü. Sison, Samidoun'un da bir onur üyesi ve her kıtadan yüzlerce anti-emperyalist örgütü bir araya getiren Uluslararası Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) fahri başkanıydı.
9 yıl tek hücrede, 9 yıl tam tecrit: Sumud
Sison, kendisi de 1977'de faşist Marcos Diktatörlüğü tarafından tutuklanıp dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldığından, tutsakların mücadelesine ilişkin doğrudan deneyime sahipti. Şiddetli bir şekilde işkence gördü ve zamanının çoğunu hücre hapsinde geçirdi. Sison, o yıllarda nasıl hayatta kalmayı ve Filistinli mahkûmların sumud olarak bildikleri sebat etmeyi nasıl başardığını şöyle anlatır:
“Dayak ve su banyosu gibi ağır fiziksel işkencelere maruz kaldığımda, sürekli olarak direnmeyi ve bedenim bu işkenceye daha fazla dayanamazsa en fazla bayılabileceğimi düşündüm. Yakalandığım andan itibaren, işkence için başkalarına ve kendime ihanet etmenin utanç verici-onur kırıcı olacağını düşündüm. Yapabilirdim ve ayrıca düşmanı yenmeye çalıştım. Elbette halkın ve devrimci hareketin yanında durma görevimin her daim bilincindeydim.
En zor işkence biçimi, psikolojik işkenceydi. Fiziksel işkence ikincildi. Bir karyolaya zincirlenip küçük bir hücrede tek kişilik hücreye kapatılmak, koşullarımın ne zaman değişeceğini bilmemek ruhumu müthiş bir şekilde zorladı. Her saniye, her dakika, her saat, her gün ve her hafta beynime tonlarca kurşun yağdığını hissettim.
Ama akıl sağlığımı korumak ve hatta daha da fazla bilemek için şiir yazarak, deneyimlerimi ve düşüncelerimi analiz ederek ve asla yazamayacağım romanlar uydurarak mücadele ettim. Savaşma isteğim vardı. Çünkü ben yalnızca kendim için değil, halk için, özellikle de emekçi işçi ve köylü yığınları için savaşıyordum.
Hapishaneyi ve hatta küçük hücremi ulusal kurtuluş ve demokrasi mücadelesi alanı olarak gördüm. O zamanlar, halkı silahlı devrim için daha fazla seferber etmek amacıyla ABD emperyalistlerine ve faşist Marcos Rejimi’ne meydan okumayı özel görevim olarak görüyordum.” - Samidoun Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Ağı arşivinden-
Pasaportu iptal edilir ve Hollanda’da yaşamak zorunda bırakılır
Sison, 1986 yılında hapisten çıktıktan sonra uluslararası bir yolculuğa çıkar. Dünyanın dört bir yanından yoldaşlar ve devrimcilerle tanışır. Ancak Hollanda’ya yaptığı bir ziyarette Filipin Hükümeti tarafından pasaportu iptal edilir ve anavatanından 10.000 kilometre uzaktaki bir ülkeye zorla sürgüne gönderilir. İşte o zamandan itibaren yaşamını yoldaşı Julie De Lima ve diğer Filipinli devrimcilerle birlikte Hollanda’da, tam bir sürgünde sürdürür.
Hollanda’da da gözaltına alındı ve yurtdışı yasağı aldı
İşte tam 2007! Buralardaki yeni zamanlarımız. Yine tam da bir aralık ayı. Filipinli insanları görmek ve onlarla politik tutsaklar için ortak etkinliklere katılmak benim gibiler için henüz bir mucize. İki Filipinliyi karşılıyoruz. Onlarla sadece bir gece konaklayacağımız ev tek oda. Bu odada bulunan yastık, çarşaf, ceket, kazak, yani ne varsa! Hayretler içerisinde izliyoruz onları. Resmen yoktan var etmeyi öğrenmişler sürekli. Tüm malzemeleri büyük bir hamaratlıkla yatağa dönüştürüp uzanıveriyorlar. “Biz tamamız, rahatsız olmayın” diyerek işaretler yapıyorlar.
Nasıl gösterişsizler. Nasıl mütevaziler. Nasıl çalışkanlar. Onlardan öğreniyoruz, José María Canlás Sison tutuklanmış. O’na özgürlük kampanyasını tüm politik tutsaklarla ortak bir kampanyaya dönüştürmek üzere karınca gibi çalışmaya başlamışlar. AB’nin aksine, ABD onu hiçbir zaman terörist listesinden çıkarmamış.
İşte tam 2007! Amerika Birleşik Devletleri'nin baskısı ile birlikte Hollanda polisi Sison'u tutukladı ve 16 gün boyunca alıkoydu. Taciz etti ve ilaçlarını kullanmasını engelledi. Sison, Filipinler'deki devrimci hareketi ve onun uluslararası mücadelesini zayıflatmak isteyen emperyalist güçlerin terörist listelerine alınmıştı. Kanıtı dahi olmayan, uydurma suçlamalarla birlikte iletilen tutuklanma talebi mahkeme tarafından reddedildi. Ancak Sison’un Hollanda’dan çıkması da yasaklandı.
Bu deneyim bizler için de öğretici olan ilk deneyimlerden biriydi. Ve bu örnekler giderek daha da fazlalaşmaya devam etti.
Samidoun Filistinli Esirleri Savunma Ağı’nın mesajıyla: “Mabuhay, Ka Joma!”
Sison’un onur üyesi olduğu ve hayatının sonuna dek dayanışma içerisinde yaşadığı Samidoun Filistinli Esirleri Savunma Ağı’nın mesajındaki sevgiyle, saygıyla, sancıyla:
“Sison sürgünde yaşadığı yıllarda Filipinlerin ulusal ve sosyal kurtuluşu için kampanyalar yürüttü. Sözlerini ve eserlerini okuyan, dinleyen herkesin bildiği bir devrimci enerji mirası bırakarak, son nefesine kadar tutkuyla ve yorulmadan bu mücadelede yer aldı. Hollanda'nın Utrecht kentinde küçük bir işçi dairesinde, her gün şafak atarken başlayıp gün batımına dek sürdürdüğü bir çalışmayla, diri-ayık bir hayat sürdü. Yoldaşlarla vakit geçirmekten, onların deneyimlerini dinlemekten ve tavsiyelerini paylaşmaktan keyif alan, alçakgönüllü ancak tutkulu bir insandı.
Hayatını Filipinler ve Filipinlilerin ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesine adamış bir önder yoldaş olarak José María Sison'u, Ka Joma'yı unutmayacağız. Filistin Kurtuluş Hareketi’ne ve Filistinli tutsakların mücadelesine verdiği sarsılmaz desteği her zaman hatırlayacağız. Mabuhay, Ka Joma!”