Aydınlık Gazetesi'nde yazarlık yapan, Mehmet Bedri Gültekin, ar damarı çatlamış olarak karşımıza çıkmayı ihmal etmemek için uğraşmaktadır. 6 Kasım'da Aydınlık'ta yayınlanan yazısında, AKP, R.T. Erdoğan'a taş çıkaracak cinstendir.
Ruhunu asker postallarına teslim etmiş bir şahsın, Aleviler hakkında ileri geri yazı yazma girişiminde bulunması, asla kabul görecek bir durum değildir.
M.B. Gültekin, Alevileri Cumhuriyetin ve Kemalist, ulusalcı gerici kesimin, arka bahçesi olarak görme eğilimdedir. Bu girşimini topluma empoze etmek için Aleviler hakkında, Alevilerin asla kabul etmeyeceği savlar ileri sürmektende geri durmamaktadır.
M.B. Gültekin, ''Alevilik, Ortaçağ'a ait bir dinsel inancı ve toplumsal örgütlenmeyi ifade eder. Cumhuriyet Devrimimiz, bütün toplumumuza ve Alevilere de Ortaçağ ilişkilerinin dışına çıkma yolunu açtı.'' demektedir. Aleviliği içinde bulunduğu koşullardan, tarihte oynadığı rolden koparma çabaları, M.B. Gültekini bayağı uğraştırmış olması gerek. M.B.Gültekin'in, ''Alevilik, Ortaçağ'a '' ait bir inanç ve ortaçağı temsil ettiği çıkarmasını yapmak, uğraş göstermesi, ancak kuş beyinlinin becerebilceği bir uğraş olabilir.
Bütün dinler, inançlar, ilk çağlarda ve orta çağlarda vücut bulduğu bir gerçek. Ama dini inançların, tümünün ortaçağı temsil ettiği anlamı çıkarmak, ancak M.B. Gültekin'e yakışır.
Alevi felsefe ve yaşam tarzının, ortaçağ olarak ifade edilen süreçte dahi aydınlanmayı ifade ettiğini anlmayan, fikir fukaralarına bazı gerçeklere hatırlatmada yarar var.
Alevi dünyasının önde gelen ulularından, Şeh Bedrettinin, “Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizin malıdır.” ''yarin yanağından gayri, herşeyin ortaklaştırılması' düşüncesi, geleceğin Komünal toplumunu ifade eden sözleri, 'ortaçağ' anlayışı mıdır?
Hace Bektaşi Veli'nin, ''ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır'' "hararet sacda değil nardadır. keramet tacda değil baştadır. her ne ararsan kendinde ara, kudüs'te, mekke'de, hac'da değil." Gültekine ortaçağı'mı, hatırlatıyor?
Nesimi'nin;
ondört bin yıl gezdim divanelikte
sıtk-ı ismin buldum pervanelikte
içtim şarabını mestanelikte
kırkların ceminde dara düş oldum
kırkların ceminde haydar haydar dara düş oldum
güruh-u naci'ye özümü kattım
insan sıfatından çok geldim gittim
bülbül oldum firdevs bağında öttüm
bir zaman gül için zara düş oldum
bir zaman gül için haydar haydar zara düş oldum kah çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi kah inerim yeryüzüne seyreder âlem beni kah giderim medreseye ders veririm hak için kah giderim meyhaneye dem çekerim aşk için ben melâmi hırkasını kendim giydim eğnime ar ve namus şişesini taşa çaldım kime ne Nesimi'nin yukardaki dizeleri, 'ortaçağı mı' çağrıştırıyor?
M.B. Gültekin, saçmalıklarına devam ediyor; ''Cumhuriyet Devrimimiz, bütün toplumumuza ve Alevilere de Ortaçağ ilişkilerinin dışına çıkma yolunu açtı.'' Cumhuriyet, Alevilerin, 'ortaçağ ilşkilerinin dışına çıkma yolunu' açmamış, tam tersine Alevileri Türkiye Cumhuriyetinin devlet dini olan, Diyanet tarafından denetlenen sunni islam tarafından asimile edilmesini hızlandırmıştır.
Alevilerin dergahları, inanç merkezleri, Cumhuriyet döneminde Kemalistler tarafından çıkarılan, adına 'devrim kanun' denilen, Tehvid-i Tedrisat kanunu ile yasaklanmıştır. Alevi Dergah ve tekkeleri, Aleviler arasındaki bağların koparılması ve asmilasyonun hızlanmasını sağlamıştır.
Kemalistler Tehvid-i Tedrisat kanunu'nu çıkarırken, Alevilerin asimilasyonunu ve sunni islam tarafından kuşatılacağını ve zamanla yok olacağını hesaplayarak gündeme getirmişlerdir. M.G. Gültekinin, Cumhuryeti aklama çabaları boşunadır. Aleviler, bu gerçekliği Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadıklarından, Malatya, Maraş, Çorum ve Sivas'ta yaşanan katliamlarla algılamışlardır. Cumhuriyet, Kemalistleri tarafından, Aleviliği Anadolu topraklarından silme çabalarının bir aracı olmuştur.
M.B. Gültekin devamla; ''Onları milletin bir parçası haline getirdi, eşit yurttaş yaptı.'' insanın kahkaha atarak gülmesi geliyor. eşit yurttaşlık, hala Alevilerin inanç merkezleri yasak, anayasal olarak Alevilikle ilgili hiç bir güvence yok. Türkiye'nin 81 ilinde, 81 vali, 1000'nin üzerinde kaymakam, emniyet müdürü var. Soralım, kaç tane Alevi kökenli, kimliğini ifade ederek, bu alanlarda yaşamını sürdüren var? Bu gerçeklik Cumhuriyet tarihi boyunca'da değişmemiştir. Bu da, Cunhuriyetin, 'eşit yurttaşlığı' olsa gerek!
Saçmalıklar bununla'da kalmamakta, ''Türkiye'de caminin karşısına cemevini dikmek, içine düşülebilecek en büyük tuzaktır.'' Alevilerin hiçbir dönem, 'caminin karşısına cemevini dikmek' çabaları olmadığı gibi, böyle bir talepleri de bulunmamaktadır. Kastedilen, Cami-Cemevi bir arada projesi ise, Alevilere ait değildir. Bu düşünce, Gülen cemaati ve sıkı bir Kemalist olan, İzzettin Doğan'a aittir. Gültekin yanlış adreste aramaktadır.
M.B. Gültekin gerçek niyetini açıklıyor; ''Cem toplantıları kültürel zenginliğimizin bir parçası olarak gerektiğinde şehirlerimizdeki salonlar başta olmak üzere uygun mekânlarda yapılabilir.''Gültekin, Cem evlerinin varlığından rahatsız. Aleviler Cem yapacaklarsa, kendi inanç merkezleri olan, Cem evlerinde değil, ''şehirlerimizdeki salonlar başta olmak üzere uygun mekânlarda yapılabilir.''
Bu mekänlar nerelerdir, yazısının devamında, Gültekin, asimilasyoncu niyetini açıklamakta. ''Öte yandan camiler en azından bugüne kadar Alevi-Sünni ayrımı yapılmadan bütün yurttaşlarımızın cenazelerinin kaldırıldığı mekânlar olarak hizmet verdiler. Bu özelliğin koruması önemlidir.'' M.B. Gültekin Alevilerin asimilasyonunu hızlandırmak için tpkı, R.T. Erdoğan gibi, Camiyi işaret etmektedir. Alevilerin camiye gitmemesini kendine, 'dert' edinmektedir.
Gültekin unutmasınki, yüzlerce yıldır Aleviler Cami'e, ibadet etmek için gitmediler. Bundan sonrada gitmeyeceklerdir. Aleviler Cami'lerin, sunni'lerin inanç merkezleri olduğunu bilmekte ve bunu'da saygı ile karşılamaktadır.
Alevilerin inanç merkezleri Cem evleridir. Böyle'de kalacaktır. Cenazelerin kaldırılmasına gelince. Bir zorunluluktan kaynaklanmaktaydı. Bu şehirleşmenin dayattığı bir zorunluluktu. Ama bugün Cem evlerinin yaygınlaşması, bu zorunluluğu ortadan kaldırmıştır.
Gültekinin, saçmalığı bununla da kalmıyor. Gültekin; ''Varacağımız yer Ortaçağ'a dönüş, genel olarak dincileşme, özel olarak Alevi dincileşmesi bizi nereye götürür?''
Anlaşılan, Gültekin ortaçağ'la kafayı ütülemiş. Yukarıda'da söz konusu yaptık, Alevilerin kendi inançlarına sahip çıkmaları ve gereği gibi yaşama çabaları, 'ortçağ' anlayışı değildir. As olan, Alevileri asimile çabaları, ortaçağ anlayışıdır.
Aslında M.B. Gültekin, söz konusu olan yazısında, savunduğu tezlerle, ortaçağ karanlığında kulaç attığının farkında mı? Bilemiyorum ama, umarım bundan sonra üslubunu düzeltir.Aslında, M.B. Gültekin'in zırvalıkları daha farklı ve geniş bir yazının konusudur. Ama burası ve bu yazının kapsamını aşmaktadır.