Geçtiğimiz günlerde Fransa’da başka ülkede benzeri az görülecek bir olay yaşandı: Ocak ayından başlayarak Avrupa Birliği başkanlığını altı ay süreyle Fransa yürütecek. Bu başlangıcı belirtmek için Paris’teki Zafer Takı'na AB bayrağı asıldı ve yer dar geldiği için de Fransa bayrağı bir süre için kaldırıldı.
Kıyamet koptu:
Fransız sağcıları Fransız kimliğinin hiçe sayıldığını açıklayarak ülke bayrağının hemen yerine konulması için kampanya açtılar. Nasreddin Hoca’nın eşekten düşünce, zaten inecektim, demesi gibi, hükümet de bayrağın geçici olarak kaldırıldığını açıklayıp hemen yerine koydu.
Sanki AB kimliği gibi bir kimlik varmış da bu kimlik Fransız kimliğini siliyormuş!
Benzer bir durum Almanya’da düşünülemez. Almanya AB başkanlığını yürüttüğü dönemde her tarafta AB bayrakları vardı ve kimse de “Alman bayrağı nerede?” diye sormadı.
Soracak olana da “bu Nazi galiba!” diye bakarlardı.
Fransa’da Almanya’ya karşı açık bir eziklik bulunuyor ve zamanla da artıyor.
Bazı Fransız aydınlarının da belirttiği gibi AB içinde kültürel alanda da öncü Almanya’dır. Fransa’nın bu alandaki birinciliği eskidendi.
Fransa’da bu yıl devlet başkanlığı seçimi var ve milliyetçilerin itirazı etkili olduğuna göre demek aynı anlayış önemli oranda halkta da etkilidir.
Milliyetçiliği sadece belirli politikacılardaki bir özellik olarak görmemek gerekir.
Almanya da Fransa da şunu iyi biliyorlar: AB’nin ekseni bu iki ülke temelinde kuruludur. Fransa’da Ulusal Cephe gibi aşırı sağcı örgütler AB’den çıkılması gerektiğini savunuyorlar ama günün birinde iktidara gelirlerse eğer yapabilecekleri hayli şüphelidir.
Şurası da açıktır: AB üyesi ülkeler içinde herkesin durumunu bilmiyorum ama Almanya için “önce AB’li sonra Alman” belirlemesi esastır.
Fransa’da bunun tersi esastır.
Bu anlayış aynı zamanda kendini Almanya’ya karşı ispatın yollarından da birisidir.
AB kimliği oluşmadı ve yakın dönemde oluşacakmış gibi de görünmüyor.