Sevgili okuyucular,
Ülkemiz politik arenasında filler, ‘tepişiyor’ çilekeş halkımız ise ezilmeye, horlanmaya ve sömürülmeye mahkûm ediliyor.
Uzun yılardır Kürt sorunu ile yatıp kalkarken, çözüm arayışlarının ivme kazandığı şu günlerde, iktidarı, ana muhalefeti ve muhalefet, ‘tepişmekle’ meşgul oluyorlar.
Türkiye halkı, son 30 yıllık savaş ortamından kurtulma çabası verirken, barışa bu kadar yakınlaşmışken, iktidar ve muhalefet partileri anlamı olmayan gündem yaratarak, beyhude uğraşlara girmektedirler.
Ülke gündemi belirlemede kendini, ‘utsa’ zanneden Başbakan R.T. Erdoğan ve AKP kurmayları sürekli olarak gündem değiştirme çabalarını yoğunlaşmaktadırlar.
Muhalefet partileri, başbakanın yarattığı suni gündemler peşinde koşmakta teredüt etmemektedirler.
Başbakan R.T. Erdoğan, ‘’Türk milliyetçiliğini ve Kürt milliyetçiliğini ayaklarının altına aldığını’ açıklamasını yapınca, ipler koptu. Sanki dünyanın ‘sonu' gelmiş gibi muhalefet partileri peş peşe açıklama yapmaya başladılar. Aslında başbakanın milliyetçilikle bir sorunu olduğuna inanmıyorum. Başbakan daha düne kadar, ‘tek millet, tek bayrak, tek din’ derken boş ve beyhude bir açıklama yapmak durumunda değildi.
Başbakan, aslında iyi bir ‘Türk milliyetçisidir.’ Yani ‘Türk İslam’ sentezinin en iyi savunucularındandır. ‘Türk İslam’ sentezi ise, Türkiye de faşizmin ideoloji zeminini oluşturmaktadır. Bu anlamda, Başbakan R. T. Erdoğan, ‘Türk İslam’ sentezinin savunucusu ve uygulayıcısıdır. Bu anlamda Başbakanın, ‘’Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına alması’’ sadece bir kurgudan ibarettir.
MHP’nin reflekslerinin anlıyorum, ideolojik olarak faşizme eğilimi olan bir örgütlenmenin, ‘milliyetçiliği’ ırkçı, şovenist bir algılamayla savunması yabancısı olmadığımız bir realitedir.
CHP, ‘aslan sosyal demokratlar’ ne hikmetse ‘milliyetçiliği’ ayakları altına aldırmam diyerekten ,ayak diretiyor. Hamurunda, ‘milliyetçilik’ olan bir partinin, ‘sosyal demokrasi ile milliyetçiliği buluşturması’ aslında manidardır.
Milliyetçilik, Ulusçuluk, Natsiyonelizm aslında aynı kelimin fraklı dillerde ifade edilmesidir. Hâkim Ulusun, Milletin, Natsiyonelin, ‘milliyetçiliği’ gericilik ve şövenizme tekabül etmektedir.
İçini farklı, ‘dolduruyoruz’ denilen şey gerçekleri gizlemek amaçlıdır. CHP’nin ve CHP içindeki kendine ulusalcı diyenlerin bütün çabalarına rağmen, çıkışları zihniyetleri, ırkçılık ve faşizme tekabül etmektedir. CHP’nin altı okunda yer alan, ‘milliyetçilik’ aslında farklılıkların inkarının sembolüdür. Hala, sosyal demokrat, ‘iddia eden’ bir partinin, ‘milliyetçiliğe’ sahip çıkması anlaşılabilir değidir.
CHP milliyetçilikle ilgili tartışmalar da, giderek daha fazla batağa saplanmaktadır. CHP’nin savunduğu Türk milliyetçiliği, farklılıkların inkârıdır. Türk olmayan, Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Gürcü, Laz, Çerkez vb. millet ve azınlık milliyetlerin inkâr edilmesi demektir.
CHP bu anlamsız inkarcılığına hala devam etmekle, ‘sosyal demokrat’ kimliği söylemlerinden de, giderekten uzaklaşmaktadır. CHP anlamsız tartışmalarla toplumun oyalanmasını sağlamak yerine, toplumsal sorunların çözümünde duyarlı davranmayı yeğlemelidir.
Yazımın da, başlığında yer verdiğim gibi, filler ‘tepişiyor’ halkımız eziliyor. Ülke siyasal olarak tek parti diktatörlüğüne doğru ilerlerken, anlamsız tartışmalar neyin alametidir. Gazetecilerin, Avukatların, Sendikacıların, Politikacıların cezaevlerine doldurulduğu bir ülke durumundayız.
30 yılı aşkındır Kürt coğrafyasında süren savaş, toplumda yarattığı travmalar, ekonomide yarattığı tahribat, gelir ve refah düzeyinin tabana vurduğu bir ülke durumundayız.
Bu ve benzeri gerçekler yaşanırken, kim daha iyi, ‘milliyetçi’ tartışması abesle iştigaldır.
Fillerin, ‘tepişmesine’ ve halkımızın ezilmesine dur demenin zamanı geldi ve geçmektedir. Bu güçleri kendi, ‘milliyetçilikleriyle’ baş başa bırakalım.
Kendi geleceğimizi, kendimiz kurma çabalarını yoğunlaştıralım!
26.02.13