12 Eylül faşizminin unutturmak ve onun şeriatçı versiyonu olan AKP'nin hafızalardan tamamen silmek istediği cumhuriyet değerlerimizden biri olan şairlerimizden rahmetli Enver Gökçe, “Dayan Ha Yıkılma...” başlıklı şiirinin ilk mısrasında, 2017 yılının “Yeni Türkiye”sini tarif ediyor gibi:
“Dayan Ha Yıkılma...
Acı Bir Rüzgârdır
Eser Dağlardan
Ovalardan
Kapkara Kanını
Kurutur Yoksulların
Kurutur Yoksulların
Sonra Kıtlık Pahalılık
Ve Faşizm
Dayan Ha Yıkılma...
Dayan Ha Yıkılma...
Ülkemiz Yoksul
Ülkemiz Fakir
Ve İşçiler Öğrenciler
Düşer Yanyana
Düşer ya..Vatanın
Bir Yanı da Ölür.”
Türkiye'de, 20002 kasım ayından beri AKP hükümetlerinin adım adım kurumsallaştırdığı faşizan icraatlarıyla dağlarımızda, ovalarımızda, köy, şehir ve mecralarımızda halkımıza zulüm ediliyor. Bu zulüm ile beraber Türkiye, tarihinde hiç görmediği en karanlık bir sürece sürükleniyor. Türkiye halkı, Ardahan'dan Edirneye kadar, hayatın her alanında giderek fakirleşiyor, yoksullaşıyor, büyük bir travma yaşıyor ve evlatlarını AKP dinci faşizminin kurşunlarıyle kara toprağa gömüyor. Bu acı gerçek yandaş basın tarafından sadece görmezlikten gelinmiyor, aynı zamanda dinciler vasıtasıyla yaygınlaştırılan ahlâksızlığın el üstünde tutulur hale getirilmesi sürecinde de temel bir işlev görüyor. Bir yandan Türkiye AKP dinci Faşizmi tarafından cayır cayır yakılıp yıkılırken, diğer yandan, öz annesine, öz kızına şehvet duyan, 6 yaşındaki kız çocuklarla nikah helâldir diyen, sözde öğrenci yurtlarında 'barındırılan' yoksul ailelerin erkek çocuklarınız ırzına geçen dinci vakıflar ve camileri ibadet hane olmaktan çıkartarak AKP'nin miting alanına çeviren Emevi zihniyeti tarafından göz göre göre talan ediliyor.
Uluslararası çete (Emperyalizm)´nin bir projesi olan AKP ve bu çetenin her türlü çıkarlarını koruyup kollayarak yürüttüğü iktisat politikaları ve dış ilişkilerde izlenen ırkçı, mezhepçi, akıl dışı ve şovenist politikalar sonucu artan hayat pahalılığına ek olarak, cahiliye dönemi İslâm anlayışı ve İslâm dini kurucusu Hz. Muhammed'in soyuna (Ehl-i Beyt) katleden Yezid-Muaviye ikilisinin İslâm anlayışıda eklenince, ortaya çıkan tablo, Türkiye açısından tam bir yıkımdır. Dinciler Türkiye’yi bir bütün olarak yıkıma sürüklüyor.
İslâm dininde olmayan ve Ehl-i Beyt´in katliamı ile peydahlanan “İslâm mehzepleri”´nin yarattığı en büyük yıkımlardan biri de; hiç kuşkusuz sosyo-ekonomik sefalete sürüklenen ve büyük ahlâki çöküntü yaşayan müslümanların iki yakasının bir araya gelemiyor olmasıdır. Benzeri ve hatta daha da beter bir yıkım, RTE liderliğindeki AKP tarafindan, Türkiye´de sahnelenmektedir. Bu yıkım, Alevi-Sunni demeden, T.C yurttaşlarının etnik kimliklerine bakmadan, cinsiyet ve sosyal statüsünü dikkate almadan herkesi kapsamaktadır.
Türkiye´nin jeopolitik konumu, uluslararası çetenin iştahını hep kabarık tutmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ve bu cumhuriyetin yükseldiği değerler, başta siyasal İslâm olmak üzere onların ağa babası konumunda olan uluslararası çete tarafından hiç bir zaman kabul görmemiştir. Bünyesinde rüzgar, su, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının çok bol olduğu bir coğrafyada yer alan Türkiye, gelinen aşamada AKP ve onun lideri RTE tarafından, başta İsrail olmak üzere, bu coğrafyada ekonomik, askeri ve siyasi çıkar peşinde olan büyük devletlerin bir oyuncağı ve bir uydusu konumuna sokulmuştur. Adnan Menderes döneminde ve özellikle de 1946´lı yıllarından beri “Türkiye´yi küçük Amerika yapma” safsatası ile başlayan yıkım süreci, Türkiye'yi şu an fiilen uluslararası çetenin bölge temsilciliği statüsüne getirmiştir. 8 Temmuz 2017 tarihinde Almanya’nın Hamburg kentinde son bulan G20 Zirvesine Türkiye adına katılan RTE ve onun atadığı memurların uluslararası arenada gördükleri ‘muamele’, Türkiye’nin sözkonusu temsilciliğin pratikteki görüntüsünü gözler önüne sermiştir.
Enerjiye bağlı olan emperyalist çarkın dönmesi için, silah üretimi ve bunların satışı da şart. Silah satışı olmadan, emperyalist çarkın dönmesi mümkün değil. O halde kuresel çete açısından yapılacak en kârlı ve en akıllı iş; İslâm dininin toplum düzeni üzerindeki her türlü etkisini daha da artırarak, o toplumların tümünde kukla rejimler inşaa etmektir. Bu kukla rejimlerin birincil görevi, uluslararası çetenin başta ekonomik olmak üzere her türlü siyasi ve stratejik çıkarına uygun olarak dini kullanmak ve bu kullandıkları din vasıtası ile çoğulcu demokrasi, çağdaş eğitim, parlamenter demokrasi, laik yaşam, laik devlet düzeni ve kadın-erkek eşitliği gibi evrensel değerler yerine, „müslümanların“ bir birini boğazladığı, ulusal çıkarlarını üç kuruş karşılığı pazarladığı, her türden ahlâksızlığın, dinci yobazlığın, sosyal cehaletin, ülkenin tüm güzelliklerini talan etmenin olağan sayıldığı ve kanıksandığı yeni bir insan tipi ve bu tiplerin oluşturduğu birer uydu toplum yaratmaktır. İşte bu yeni insan tipi RTE liderliğinde AKP hükümetleri tarafından daha da etkin bir şekilde Türkiye’de yaratılmış ve sonunda Atatürk´ün kurduğu laik, çağdaş ve modern devletin eksikliklerini de tamamlayarak bunu zirveye çıkarma yerine, ülke bir bütün olarak uluslararsı çetenin uydusu olma durumuna gelmiş bulunmaktadır. Bu gerçek ama üzücü tablodan hareketle, İslâm dini adına hareket edenlerin tarih boyunca büyük ölçüde kana, katliama, talan ve yalana dayalı bir geçmişe sahip olduğu sonucunu çıkarmak hiç de zor değildir. Erkek çocuklara zinadan tutun, çocuk yaştaki kızları dedeleri yaşındaki sapıklara pazarlamaya kadar uzanan ahlâksızlık, İslâm coğrafyasının ayrılmaz bir gerçeği konumuna gelmiştir. Ve bu ahlâksızlığn temsilcileri, laik ve demokratik modern Türkiye Cumhuriyetinin altını oya oya Türkiye´yi de sonunda kendilerine benzeterek maalesef yok etme noktasına getirmişlerdir.
Yukarda özetle sunulan veher yurt severe büyük hüzün veren Türkiye gerçeği karşısında ne yapmalı sorusunun yanıtını bulmak, yurtseverlerin ivedilikli görevleri başında gelmelidir. Bu soruya şimdilik (bir başka yazıda bu sorun yanıtı aranacaktır) yine Enver Görçek´in yukarda adı geçen şiirinin bir mısrası ile yanıt vermede fayda var:
“Dayan Ha Yıkılma...
Ve Şahin Aydın
Kerim Yaman
Böyle Düşüyorsa
Bir Bir
İnsan Daha
Özgür Olsun Diyedir.
Dayan Ha Yıkılma...”
Özgür insan olmanın temel koşulu, dinin etkisinden kurtulmaktan geçer. İşte bu gerçeği asla unutma ve dincilerin her türlü yıkıcı etkisine ve dinci AKP Faşizmine karşı “Dayan Ha Yıkılma...”şiarını nakış nakış işlemeyi asla ihmal etme!
9 Temmuz 2017