Geçen hafta Köln’de TÜDAY’ın Kuzey Ren-Vesfalya Rosa Luxemburg Vakfı ile ortaklaşa düzenlediği konferansa geniş katılım oldu. Prof. Kaboğlu, Prof. Erşanlı, Meral Danış Beştaş, Sezgin Tanrıkulu, Nuray Mert, Andrej Hunko, Gezi aktivisti İpek Orsay ve antikapitalist Müslüman İhsan Eliaçık’ın katıldığı konferans başarılı geçti denilebilir.
Hazır Eliaçık’ı bulmuşken, Rosa Luxemburg Vakfı’nın dergisi için bir röportaj yapalım dedik. Röportaj muhtemelen 2014 Ocak’ında yayımlanacak, ama bazı bölümlerine burada değinmek iyi olacak. Görüşleri, »Demokratik İslam Konferansı« tartışmalarının sürdüğü bir dönemde, hayli yol gösterici de olabilir.
Eliaçık 19 günlük Gezi deneyiminden dört ana figür çıkardığını söyledi: ağaç, yani »doğa sevgisi«; çadır, yani »özgürlük ve saygı«; dayanışma masaları, yani »sosyal adalet« ve AKM üstündeki renk cümbüşü, yani »çoğulculuk«. Eliaçık’a göre, bunlar Gezi ruhunun dört temel figürü ve görülen bir rüya, ama gerçekleşebilecek bir rüya. »Birisi bir rüya görür, başkaları buna inanır ve dünya bu rüya temelinde yeniden şekillenir« diyor.
Antikapitalist Müslümanlar Hareketine esin kaynağı olan Eliaçık’ın, bilhassa etnik köken, din, cins ve cinsel yönelim konusunda »ötekileştirilenlere« yönelik olan yaklaşımı, kendini liberal veya demokrat olarak ilân edenlerin yaklaşımından çok daha radikal. »Şahsen LGBT bireylerinin, başörtülü kadınlardan daha çok haksızlığa uğradıklarına inanıyorum. O zaman haksızlığa uğrayan bu insanları desteklemeyeceğiz de kimi destekleyeceğiz« diyen Eliaçık’ın radikal demokrat yaklaşımı kanımızca samimi.
Bu yaklaşım, İslam dünyasında az görülen bir din ve Kuran anlayışına dayanıyor. »Otorite«, »Güç« ve »Para« putlarından bahseden Kuran’da bir sınıf perspektifi olduğunu söyleyen Eliaçık, yaptığı araştırmalar ve yazdığı kitaplarla devletsiz, iktidarsız, hiyerarşisiz bir toplumun; insanın beslenme, konut, eğitim ve sağlık gibi »temel ve zarurî ihtiyaçlarının« toplumun kendisi tarafından ücretsiz karşılanacağı bir düzenin olanaklı olduğunu, hatta bunun Kuran’a göre asıl cennet anlamına geldiğini iddia ediyor. Eliaçık, Kuran’ı sınıf perspektifinden ele aldığımızda »sosyalizme, hatta komünizme yakın olduğunu« görebileceğimizi söylüyor ve »sosyal İslam« anlayışını buraya dayandırıyor. Böylece kutsal kitaplarda yazılı olan »iki efendiye tapamazsınız, ya tanrıya tapacaksınız, ya da [para tanrısı] Mammon’a« sözü apayrı bir anlam kazanıyor.
Antikapitalist Müslümanların İslam anlayışında »Mülk Allah’ındır« sloganı belirleyici. Bu açıdan antikapitalist Müslümanların web sayfalarında yayınladıkları »Manifesto«larını okura şiddetle tavsiye etmeliyiz. Eliaçık mülkiyet sorununu şöyle açıklıyor: »Mülkiyetin görünür olmayan bir güce ait olması demek, görünür olanlar [yani insanlar] mülkiyet sahibi olamaz anlamına gelir. Bu bir şekilde ›mülkiyet toplumsaldır‹ demektir« diyor. Eliaçık’ın yorumlarını bir tür Kurtuluş Teolojisi olarak da tanımlayabiliriz, çünkü Eliaçık ve antikapitalist Müslümanlar ezilenler ve sömürülenlerin perspektifinden Kuran’ı yorumlayarak, egemen iktidar ve mülkiyet ilişkilerini sert bir eleştiriye tabi tutuyorlar.
Zaten Eliaçık ve antikapitalist Müslümanlara AKP ve bilumum dinî cemaat tarafından ateş püskürülmesinin temel nedeni bu eleştiridir. Eliaçık, »biz ateizmden önceki son durağız« diyor ve akıllı Müslümanların bugün »din« diye tanıtılan gericiliğe inanamayacaklarını, araştırıp çıkış yolu bulamadıklarında da »doğrudan ateist olacaklarını« belirtiyor ve vurguluyor: »biz onlara ateist olmanıza gerek yok, bakın gerçekler bunlar diyoruz«.
Müslümanlara akıllı olma, onurlarını, şahsiyetlerini, emeklerini savunma çağrısı yapan antikapitalist Müslümanları anmak yerine, Kürt halkını asimile etmeye çalışan sözde »Hizmet« hareketini, Türkiye »Hizbullahını« ve feodal gericiliğin kimi temsilcilerini Kürdistan’da yapılacak olan »Demokratik İslam Konferansı’na« çağıranları düşününce, bir durak geriye gidesimiz, BDP saflarındaki kimi Müslümanı akıllı olmaya çağırasımız geliyor.
Ama ateist olarak bir şey söylememiz ayıp kaçar, çünkü durduğumuz duraktan geriye dönüş yolu yok. Ama İhsan Eliaçık diyeceğini demiş - »Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az«...
26 Ekim 2013