İnsanoğlu yaşamına yön vermeye çalışıyor, geleceği hatta çocukları için bile planlar yapıyor ama acaba ne kadarını başarabiliyor!?

Oturup düşünenlerden, "Hey gidi koca dünya hey!!! Ne idim, ne oldum!?" diyen çoktur.

Başarılı olanlar,“Nereden nereye geldik!.”, önceki konumunu yitirenler,“ Biz bu hale düşecek insanlar mıydık!?„ sözleriyle içinde bulundukları anı değerlendirirler.

Göçebeliği alnının yazısı olarak algılayan Türk Toplumu son yarım yy. lı geçen sürede Dünya´nın dörtbir yanına dağılmış durumda. Nereye gidilirse gidilsin, bir vatandaşla muhakkak karşılaşılıyor. Günümüzün yaşam koşulları alıp götürüyor insanları. Adını, yerini bilmedikleri, önceden akıllarına bile getiremedikleri yerleri mekan ediniyorlar. Çok engebeli yolları katederek başarıyı yakalayanlar hem kendilerine hem gittikleri yerlere ve hem de (eğer unutmadılarsa!) köklerinin bulunduğu yerlere yararlı bireyler oluyorlar.

„Ben Anadoluluyum, Kilisliyim Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin okullarına gittim. Yatılı Hava Harp Okulu'nda okudum. Tesadüf eseri sınavına girdiğim Amerika daki Üniversiteyi bitirdim, mühendis oldum. Buraya gelenler (duvarda çerçeve içinde asılı duran üç üniversiteyi bitirdiğini gösteren diplomaları göstererek) hemen soruyorlar, siz sormadınız. Onları pazardan almadım, üç üniversiteyi bitirdim. Bu ülkede başımı hep dik tututum. Hiç kimseye yalakalık yaparak konum kazanmadım. Ne yaptımsa, neye sahip oldumsa çalışarak, alnımın teriyle, emeğimle kazandım. Kimliklerini kaybederek, ülkelerini karalayarak ve halkının aleyhinde Amerikalılara yaranmaya çalışarak bir yerlere gelmeye çalışıyorlar ve geliyorlar da ama neye yarar!?„ diyerek kendisini tanıtmaya başlıyor Ofisinde bizleri karşılarken değerli bir kişi, işadamı Amerika´nın Calfornia Eyaletinin LAGUNA kasabasında yaşayan Cengiz Sarıkçıoğlu.

Cengiz Sarıkçıoğlu eşi Sevgili Dilek Hanımla birlikte ofisini kullanıyormuş. Her ikisi de sevecen insanlar; gelen konuklarını çok sıcak karşılıyorlar. Ofisin içinde sanki Türkiye sergileniyor; Atatürk´ün Türkiye de görmediğim fotoğrafı başucunda yerini almış; Cengiz Bey'in çalışmalarını kontrol ediyor gibi tepesine dikilmişcesine duruyor. Ofisinin üç duvarında Atatürk'ün savaşlarını ve devrimlerini hatırlatan fotoğraflar, Çanakkale destanını sergileyen resimler, yazılar ve de masasının üzerinde yine Atatürk Türkiyesinden minyatürler, sanki “Bizimle mutlu olun ve gittiğiniz yerde kökeninizi unutmayın,” diye mesaj veriyorlar.

Uzun yaşamına çok şeyleri sığdırarak inanılması güç yolları kateden Cengiz Bey bilgisiyle ve hoş sohbetiyle parlak bir zekaya sahip olduğu görülüyor.

“Amerikalılar medeni, Türkler insancıl,” diyerek iki ülkenin insanlarını kısa ve öz değerlendirmesini yapıyor. Sohbet Amerika, Türkiye ve Dünya insanları üzerine devam ederken politikaya bulaşılmaz mı? Konu konuyu açıyor; "Türkiye politikacıları istifa etmiyorlar, istifade ediyorlar. Günümüz Türkiyesi yanlış politikalarla Dünya'da yalnızlaştı. Bizim gençlik dönemimiz Türkiye'nin ALTIN dönemiymiş. Ben Doğu Anadolu'nun köyündeki ilkokulunda ve daha sonra da yatılı devlet okullarında okuyarak buralara kadar geldim. Çalışana her türlü kapı açılıyordu. Günümüzde herşey parayla yapılabiliyor; paran varsa politika yapmak için önün açılmaya çalışılıyor, becerine ve bilgine bakılmıyor,“ diyerek Türkiye´nin gidişatı konusunda kaygılarını dile getiriyor.


Hamburg, 24.03.2016