Günümüzde olduğu gibi geçmişte ve gelecekte de (değişmeyeceğine inanarak) kız evlat olmak, evin direği olmak ve en önemlisi anaç kadın olmak kadar önem taşıyan ne vardı ki!?
Dünya da yaşayan insanların yarıdan fazlasını oluşturan kadınlar nasıl oluyor da diğer yarısı tarafından eziliyor, baskı altına alınıyor! Ve en önemlisi de o yarıyı kadınlar kendileri doğuruyor, yetiştiriyor ve sonra da yetişmekte olan hemcinslerini Dünya'ya geldiklerine pişman edecek duruma getiriyorlar, kadın milletine neden zindan ediyorlar acaba!?
Kadın „Anaç“ bir yaratıktır.
Anaç; yavru verecek duruma gelen, yavru veren, çok şey bilen, deneyimli, olgun ve ergin yani ana olandır, gelecek nesilleri yetiştirendir.
Anaç kadın, doğuran, doğurduğunu kanatlarının altına alıp koruyan ve kollayan, evini, ailesini, çevresini huzur içinde yaşamasını sağlayabilecek güçte bir canlıdır ama…bunca yeteneğe sahip olan ve Dünya´nın yarısını oluşurduğu halde baskıyı gören, ezilen ve meta gibi alınıp- satılan neden kadınlar oluyor acaba!?
Doğduğu, yetiştirdiği canının bir parçası gördüğü, çok sevdiği kız ve erkek evlatları yetişince erkek neden baskıcı, baskın olabiliyor!?
Kadının doğası gereği oğlunu, babanın da kızını kendine yakın gördüğü bilimsel olarak açıklanıyor. Öyle olunca eve hakim olan kadın belirli bir yaştan sonra oğlunu evlendirmeyi ve evde kendine yardımcı getirmeyi istiyor ama gelen gelinin oğluyla bütünleşmesini kabul edemiyor, kısacası kıskançlık duyguları aklını alıyor; duygularının esiri ve oğlunun eşine karşı her turlü baskısına destek oluyor. Oysa kendisi de kaynanası, eşi tarafından aynı sorunları yaşamıştır ama kendisine ders çıkarıp, gelinine destek olmayı alışkanlık haline getirmemiştir. Evdeki bu anaç ananın, gelinini, kadının kadını kıskanmasıyla yani kadın dayanışması olmamasından dolayı ve de kadınların desteğiyle ortaya güçlü bir erkek manzarası çıkmaktadır. Bu güçlü erkek alışkanlığı dışarıda da hükmünü sürdürmektedir; çünkü artık alışmıştır. Kadınların kendi elleriyle büyüttüğü bu güç dünyayı kasıp kavurmakta, kadınlara dünyayı zindan etmektedir.
Böylelikle kadınların kendi yaptıkları hatalarla Dünya'da erkeklerin hakimiyeti kuruluyor.
„Çuvaldızı kendine, iğneyi erkeğe batırma,“ gerçekleşmediği ve kadının aklını başına alıp kendine çeki-düzen vermediği sürece, istenildiği kadar kadın günleri kutlansın, erkeklerden hesap sorulsun bu devran böyle devam edeceğe benziyor.
Ancak, ANAÇLIK duygularını mutlulukla sarmalayarak ve kıskançlığının esiri olmayıp gözlerini açmasıyla, aklını öne çıkararak hareket etmesiyle hemcinsini ve karşı cinsini eşit insan görmesiyle hem kadınlar hem de insanlık huzura kavuşabileceğine inanmak ve o doğrultuda çalışmak gerekmez mi!?
Nebahat S. Ercan
HH, 07.03.2018