Hatırlanacağı üzere Yeşiller şekilendiği yıllarda kendilerini iki kavram üzerinde tanımlamışlardı.Bu kavramlardan biri Alternatif olmak diğeri ise Proje üretiminde bulunmaktı.Hemen her soruna bir proje oluşturmak ve proje oluşturulan sorunlara alternatif olmak Yeşillerin bilinen karaktertistik özellikleriydi.
Yeşilleri, diğer düzen partilerinden ve geleneksel siyaset tarzından en fazla ayırt edici özellikleri ise sol bir söylem tuturmuş olmaları ve değişim talep etmeleriydi. Bu nedenle, kısa bir dönem sonra çok önemli bir merkez haline geldiler ve 1980 yılında partileştiler. Akabinde yapılan yerel ve eyalet seçimlerinde meclise girmeyi başardılar. Ancak, Yeşiller değişim ve dönüşüm anlamında önemli bir adım atamadılar. Alternatif olma iddasındaki Yeşiller her ne kadar sol bir söylem tuturmuş olsalar da, değişim istediği kurumlarda adeta alan açarak bu kurumlara uyum sağlamak oldu.Yeşiller,Doğu Almanya`daki Yeşillerle birleşince,sol görüntüyü koruma adına DDR siyasetini tehsşr etmeyi tercih ederek, Sol ile kendi arasına ciddi mesafeler koydular. Oysa bu birleşme öncesi Yeşillerde radikal ve sol görüşlere sahip ve kamuoyunda tanımış kimi isimleri – örneğin Jutta Dittfurt'u vs.- dışlayarak/tasfiye ederek,çevre,barış ve atom enerjisi karşıtlığı temelinde örgütlenen Yeşiler bu alanı kısmen terk ederek,merkeze kaydı.
 
Aslında,çevre ve enerji politikaları her halükarda konjüktur gereği kamuoyunu meşgul eden sorunların başında yer alıyor olması,Yeşillerin adeta oluşum gerekçesi sayılacak ve nükleer enerji karşıtlığı,atom enerjisinin tekelleri karşısında hayırhah bir tavırla olsa bile bu lobilerle uzlaşmasi sonucu söylemin tersine Yeşiller kamuoyunda inandırıcılığını yitirmesine neden oldu. Çevre ve barış hareketinin Yeşillere sağladığı güç ve bu gücün sermaye karşısında aldığı yeni tavır ve geliştidigi yeni argümanlar,Yeşileri sosyal bir hareket olmaktan da çıkardı.Böyle olunca,sermaye karşısında takındığı tavır yüzünden ,sermayenin talep ettiği reorganizasyonu sağlayacak en yatkın,en genç ve en dinamik bir potansiyele sahip partilerin başında Yeşillerin geliyor olmasıdır.

Atom enerjisi karşıtlığı ve çevrenin korunması temelinde örgütenen Yeşiller,savaşlara karşı çıkan,daha fazla demokrasi ve azınlıklara daha  fazla demokratik haklar talep eden Yeşiller, bugün geldiği nokta açısından bakıldığında,sosyal muhalefet hareketinin sola değil,daha da sağa kaymış haliyle karşı karşıyayız.Yeşiller,kuruluş sürecinde toplumsal değişim talepleri ile yola çıkarken,zamanla değiştirmek istedikleri toplumun merkezine kendileri yerlesmis oldular.
 Bu durumu firsat bilen kimi unsurlar Yeşillerde boy göstermeye başladılar. Halbuki bu tiplerin hiç biri Yeşillerin taban harekeinden gelmiyor, çevre,barış hareketi ve Atom enerjisi karşıtlığıyla hiç bir alakaları da yoktur denebilir.Yeşillerdeki, bu siyasi ve ideolojik erezyon, Yeşiller hakkında geleceğe dönük yeterince ip ucu verebilir. Zira,siyaseti  geçim kapısına dönüştürenler, bu davranışlarıyla bir hayli başarılı oldukları da söylenebilir.Yeşiller içinde yer alan bu tipler bir müddet sonra aynı şekilde SPD ve CDU de boy göstermiş,bununla yetinmeyenler bir müddet sonra soluğu Sarıgül`ün yanında almışlardır.
 Devletin teşhiri üzerinde şekillenen ve iktidar karşıtlığı temelinde hareket eden Yeşiller,kendi iktidarları döneminde Balkan/Sırbistan ve Afgan savaşını onaylarak ve bu savaşda bir fiil destekçi olarak rol almışlardır. 20l3 yılının sonbaharında parlamento seçimleri yapılacak.Ve Yeşiller parti gurup başkan vekillerini seçti. Hannover de yapılacak parti kongresinde ,Yeşillerin parti başkanlarını seçecekler.Tamda bu sırada,Yeşillerin eski Avrupa Parlamento temsilcisi Daniel Cohn-Bendit´den bir açıklama geldi. “CDU kendisini Yeşillere açmalıdır,Yeşillerle koalisyona hazır olmalıdır vb.“şeklinde sözler sarfetti. Aynı gün CSU başkanı Horst Seehofer de“Trittin`siz bir koalisiyon Yeşillerle olabilir“ şeklinde bir açıklamada bulundu. Her ne kadar grup başkan vekilleri, Katrin Göring-Eckhardt ve Jürgen Trittin, CDU ile bir koalisyona karşı çıksalarda,seçim öncesi böyle bir birlikteliğin tartışılıyor olmasının pek hayra alamet olmadığı belli değil mi? Oysa Yeşiller,belediyeler düzeyinde CDU ile zaten bir çok yerde birlikte koalisyon oluşturuyor. Böylesi bir birliktelik için hala yoğun tartışmalar yürütülüyor.Yeşiller,sol söylemi çoktan terk ettikeri için veya bu söylemin içini çoktan boşaltıkları için CDU ile bir koalisyon kurmalarının önünde ciddi bir engel bulunmuyor.Yeşiller açısından bakıldığında, AGENDA 20l0 da önemli sayılabilecek bir değişikliğe gidilmeyecek. SPD – Yeşiller koalisyonu esnasında emeklilik yaşının 67 ye çıkarılması hakkında Yeşillerden ciddi bir eleştiri yok.

Serbest Piyasa ekonomisine devam edilecek,Yeşiller kendi programatik görüşlerinden uzaklaşarak daha piyasacı bir Yeşillerle karşı karşıya kalacağımız günler yakındır. Bu beklenti şimdiden kesin gibi gözüküyor.
 
D.Ali Behrin