Van depremi barış için fırsat olabilir mi?



Uzun yıllardır deprem fay hattının geçiş bölgesi olarak bilinen Van’da Richter ölçeğine göre 7.2 şiddetinde bir deprem yaşandı.



Henüz ölü ve yaralı sayısının net olmamasına rağmen, ilk tahminlere göre 1000 civarı ölü beklenirken yüzlerce yaralının stadyumlarda ve yıkılmamış çeşitli hastahanelerde tedaviyi bekledikleri bilinmektedir. (Öncelikle bu depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.)



Denetimden yoksun yapılan özel ve resmi binaların altında kalan çaresiz insanlarımızın sanki kaderleriymiş gibi her defasında tedbirsizlik sonucu ölümleri yeni acılar yaşatmaktadır.



Geçmiş Erzincan,Niksar/Erbaa,Bolu/Gerede ve Yalova/ Kocaeli Marmara depremleri gibi onbinlerce insanımızın hayatına mal olan felaketlere nedense sessiz sedasız boyun eğilmektedir.

Kaçak yapılar ve depreme dayanıklı olmayan binaların inşa edilmesine yeterli özen gösterilmemektedir.

Siyasette olduğu gibi,ekonomide,yeni yerleşim alanlarını inşaa etmede ve günlük yaşamda da genellikle günübirlik düşünülmektedir.



1400 yılında yapılmış bir camii yıkılmazken, on-onbeş yıl önce yapılmış „modern“ bir bina kağıttan kaplan gibi çökmektedir.

Demek ki,malzemeden ve işçilkten açıktan çalınmaktadır.

Yeterli özen ancak dini, ibadet yerlerine mi gösterilmektedir sorusu aklımıza gelmektedir.

İnsana,yaşama ve doğaya saygı duyuluyorsa özellikle de fay hattı üzerine yeni kurulan tüm konutlara başta resmi kurumlar, izin vermede özel bir özen göstermek zorundadırlar.



İnsani kayıpları ve madi zararları en aza indirmeye azami dikkat etmek şehir idarelerinin temel görevleridir.

Depremin coğrafi yerleşim bölgelerine göre değişiklik göstermesi ceşitli firsatçı gruplara gereksiz malzemeler verebilmektedir.



1999 Marmara depreminin Gölcük-Karamürsel,Düzce ve Yalova’da yaşanması , kamuoyunda „Cüppeli hoca“ diye bilinen aklı -selim bir zat’a o zaman „oralar zaten fuhuş bölgesiydi“ ondan deprem oldu zırvalığını söylemişken,sosyete hocası gecinen Adnan hoca gibi bir başkası "depremler kıyamet alametidir" saçmalığını dile getirerek neredesiniz hurafelerden söz edecekti.

Günümüzdeki ırkçı zihniyet sahiplerinin bir kesimi ise ,Van'ın kürtlerin yaşadığı bir şehir olmasından dolayı, son asker ve PKK çatışmalarını dikkate alarak sözde allah „kürtlere ceza vermiş“.(!) çok bilmişliğini dillendirmektedirler.

Bu ortaçağdan kalma örümcek ve köhne kafalarla zor kalkınır benim ülkem demekten başka ne gelir elimizden.



Bilimin ve teknolojinin geldiği aşamayı yazmaya-çizmeye gerek yokken çeşitli web sayfalarında ve facebook’taki onlarca sosyal paylaşım sitelerinde bunu dile getirenlere tek kelimeyle zır cahiller ve iflah olmaz ırkçılar demekten başka ne denebilir ki?



Ülkemizdeki gelmiş geçmiş depremlerin daha az kayıplarla atlatılması acaba mümkün değil miydi?

1939 Erzincan’da da, 1942 Niksar depreminde, 1944 Bolu/Gerede’de, ve de 1999 Agustos Marmara depreminde onbinlerce insan kaybımızın yanında yerleşim alanları yerle bir olmuştur.

izin sezonlarında Bulgaristan-Türkiye arasındaki sınır geçişleri esnasında yakından tanığı olduğumuz „çorba parasını “ ver sorunsuz geç,anlayışı acaba Türkiye'de yeni binaların inşaat izini alınınca da geçerli bir kural mı dır bilmiyoruz.

Değilse neden gerekli dikkat gösterilmemektedir?



Hükümet ve Muhalefet Partileri tam tekmil deprem bölgesine gittiler.

Daha birkaç gün öncesine kadar birbirleri hakkında ağır ithamlarda bulunanlar, depremin ağır sonuçları sonucu siyasi değerlendirmeleri ve düşmanlık kokan açıklamaları geçici de olsa bir kenara bıraktılar.

Ümit ederiz bu deprem,yeni acılar yaratsa da ülkemizdeki barışın yeniden inşası için bir firsat yaratır.



Van ve Ercis’deki evlerin ancak yüzde 10’nun deprem sigortası yaptırdığı basına yansıdı .

1999 yılından beri Türkiye’de zorunlu hale gelmiş bir deprem vergisi bulunmaktadır.

Bakalım tahrip olan binlerce ev,okul,öğrenci yurdu , hastahane ve işyerlerinin yeniden onarımı için devletin topladığı vergilerden elde edilmiş birikimler mi kullanlıacak, yoksa yeniden „yardım“ adı altında geçmiş yıllarda yakından tanıdıgımız çeşitli resmi,yarı -resmi kurum ve dernekler -Deniz Fenerini unutmadık- yeniden kapılarımıza dayanarak veya ilanlarla yardım mı toplayacaklardır göreceğiz.

Bu konuda 1999'dan günümüze kadar ki "zorunlu deprem vergisinden" elde edilmiş olan 50 milyon doların nereye kullanılacağı hükümete sorulmalıdır.



Ümit ederiz ki,Van depremi son günlerdeki Türkiye ve Avrupa da yaşanan anlamsız kürt-türk düşmanlığının.gerilemesi ve yeni ölümlerden başka bir şey getirmemiş olan askeri operasyonların son bulması için yeni bir fırsat yaratır.

Yeni bir sürecin başlamasında bir Milat olur.

Karşılıklı silahların susmasına bir körprü olur.



Not;Sevgili dost Hikmet Karahan'ın -Süleyman- ani bir kalp krizi sonrası vefatı tüm dostlarını derinden üzmüştür.

Ailesine ,yakınlarına ve mücadele arkadaşlarına başsağlıgı dilerim.

- - - -