Can Şafak'ın kaleme aldığı "Necmettin – Bir Devrimcinin Hatırası" eserini büyük beğeniyle okuyup bitirdim. Eser 60'lı, 70'li yıllar hakkında pek çok gerçeğin altını çizmektedir.

Ağırlıklı olarak emek tarihi, sol siyasi tarih ve toplu pazarlık konularında, kitaplar, broşürler, dergi ve gazete makaleleleri yazan C.Şafak'ın önemli eserleri arasında 'Büyük Grev 1977', 'Ereğli 1965 -1980 Çelik İşçileri', 'Kuruluş Yıllarında Haydarpaşa Sendikası', 'Maden-İş Tarihine Tanıklıklar (2 Kitap)', 'Morrison'un Yapı İşçileri' de sayılabilir.

Pek çok kaynakçadan yararlanan C.Şafak bu eseri, Necmettin Giritlioğlu'nun ablası, abisi ve yoldaşlarıyla uzun görüşmeleri kayda aldıktan sonra yazmış. "Necmettin" eserinin yayımlanması, sadece işçi sınıfının sendikal mücadelesi açısından değil, aynı zamanda '68 sonrasında oluşan THKP-C, THKO ve TİKKO'nun oluşum süreci açısından da katkı sunmuş.

Necmettin Giritlioğlu Aliağa Rafinerisi'nin şantiye kapısında tek kurşunla katledildiğinde 26 yaşındadır. YİS (Yapı İşçileri Sendikası) Genel Başkanı Necmettin Giritlioğlu, Aliağa Grevi'nin başladığı 22 Ağustos 1970 günü, "Bu İşyerinde Grev Var" pankartının asıldığı sırada katledildi.

Lise mezuniyeti sonrasında öğrencilikten kopmasına karşın, Ankara SBF kantinine gidip gelen, ODTÜ'lü devrimcilerle tanışan Necmettin, öğrenci gençlik hareketinden etkilenmiştir.

15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi'nin yaşandığı dönemlerdir. Kavel, Kozlu, Paşabahçe, Singer, Gamak, Demir Döküm'de grevler, direnişler döneme damga vurmaktadır. Necmettin, 1967 yılında Ereğli Demir Çelik Fabrikası'nda işe girdiğinde devrime gönül vermiştir. Ereğli Demir Çelik'te ilk tanıştığı kişi, vurulduğu zaman da yanında olan Bingöl Erdumlu'dur. Kısa sürede sendikacılarla tanışan Necmettin, çok geçmeden TİP İlçe Sekreterliği (1968), T. Maden-İş Gençlik Kolları Başkanlığı yapar. Ereğli Demir Çelik grevinin en önünde yer aldığından, hedef haline getirilmiştir.

Sınıf mücadelesi içinde uzun bir süre yer alamasa da, Ereğli Demir Çelik Fabrikası'nda T.Maden-İş üyesi işçiler arasında o kadar çok sevilir ki, onların güvendiği, inandığı yol göstericilerinden biridir. Öğrenci gençlikten gelen Bingöl Erdumlu, Ereğli'ye işçi sınıfı mücadelesine katılmak üzere gelmiştir. Necmettin ile birlikte hareket ederler. Necmettin, nerede eylem varsa oraya giden yiğit, gözüpek biridir. Haksızlığa dayanamayıp müdahale eden biridir. Onu devrimci mücadelenin içinde yer almaya iten etkenlerden biri de budur. Necmettin işçiler arasında eğitim çalışması yapan, Ankara Sanat Tiyatrosu'nu Ereğli'ye getirip oyun sergileten, 'Sömürücüye Yumruk' dergisini çıkartıp orada yazılar yazan biridir. "Kanlı Pazar"da yürüyüşteki bir kızı kurtarmak isterken birkaç yerinden yaralanır.

Necmettin, Jack London'ın 'Demir Ökçe' kitabından o kadar çok etkilenir ki, işçi sınıfının yolunda yürür. Okumayı çok sever, yazılar, mektuplar, şiirler yazar. Küçük yaşta annesi onu çocuk filmine götürdüğünde, sinemanın kapısında dilencilik yaptırılan kendi yaşındaki çocuğu görünce "öldür Allah girmiyor sinemaya... Ağlamak sızlamak. Gerisingeri dönüyorlar." İlkokul çağında tezgah kurup kart sattıktan sonra elinde kalanları yanında çalışan çocuğa verebilecek kadar paylaşımcıdır.

Ablası Ayla Mermerci kardeşi için, "Çok kısa zamanda çok fazla şey yaptı," derken, yoldaşı B.Erdumlu, "yükselen hareketin temposunu aşan bir devrimci," değerlendirmesini yapar.

Bu eser, Necmettin Giritlioğlu hakkında çok şey bilmediğimiz gerçeğini yüzümüze çarpıyor. Eğer Can Şafak bu eserini, "Bu kitap, neredeyse yarım asır sonra bu büyük boşluğu doldurabilmek adına bir parça da olsa, umut olabilir mi?.. Bilmiyorum. Bugüne... olmazsa yarına, gelecek kuşaklara yazılmış bir mektup kabul ediyorum," diyerek kaleme almamış olsaydı, büyük boşluk doldurulmamış olacaktı.

Ereğli'de işçi olarak çalışırken siyasal gelişmeleri tam ortasında, yakından izlemektedir. TİP içindeki kopmalar döneminde ise, MDD (Milli Demokratik Devrim) çizgisi içinde yer alır. Sınıf mücadelesine değindiği 'Sömürücüye Yumruk' dergisindeki yazılarından birinde şunları yazar:

"Partilerüstü Politika yutturmacasını yapan bazı işçi sendikalarının da sınıflarına ve kendilerine ihanet ederek onu destekledikleri de su götürmez... Sendikaya siyaset sokmayalım... diyenler, bir yerde işçiye ve kendilerine ihanet ediyorlardır... Namuslu işçi sendikaları politika yapmak zorundadırlar. Hatta işçi sendikaları işçi sınıfının sosyalist bir siyasal örgüt etrafında birleşmelerini sağlamalıdır." (Sömürücüye Yumruk, Sayı 15, 26 Ekim 1968)

Necmettin Giritlioğlu, kaleme aldığı yazının dışında sendikacılık pratiği ile de sarı sendikacılarla çatıştığından, T.Maden-İş yöneticileri de ondan hoşlanmaz, hatta sendika başkanı ona silah çekip tehdit eder. Hatta etkilerini kırmak için T.Maden-İş Gençlik Kolları'nı kapatırlar. Bingöl Erdumlu işten çıkarılır. Sendika Başkanı'nın odasında MİT elemanlarıyla görüştüğüne tanık olurlar. Kısacası Ereğli MİT ile Emniyetin cirit attığı bir yer haline getirilmiştir. Sendika Başkanı her türlü kirli işi yapan bir sarı sendikacıdır. Necmettin silahla yakalanıp gözaltına alınınca işine son verdirir.

Necmettin ile Bingöl Erdumlu, 9-10 Ekim 1969'da FKF'nin adı ve tüzüğü değiştirilerek oluşturulan Dev-Genç'in içinde de birlikte yer aldıkları gibi, 1970 yılı sonunda kurulan THKP-C oluşumu içindedirler. THKP-C oluşumundan Ziya Yılmaz şöyle der:

"Evvela biz kimiz? (...) İşçi ve sendika çalışmalarında Bingöl Erdumlu ve Necmettin Giritlioğlu'yuz. Öğrenci hareketinde neredeyse tümüyle Dev-Genç'iz, öne çıkanlar olarak Mahir, Yusuf ve Münir'iz. Yine öğrenci kesiminde, bir kademe arka çeper olarak Sinan Kazım'ız, Hüseyin Cevahir ve Ulaş Bardakçı'yız, Ertuğrul Kürkçü'yüz. Şimdi bunları ortaya koyduğumuz zaman yedi tane ana unsur ortaya çıkıyor. Demek biz yedi ana unsurda varız. O halde ilk toplantı niteliğinde olabilecek bu yedi ana unsur ilk komitedir, reel-genel komite budur." (Barış Mutluay, "Ziya Yılmaz: TİP'ten THKP-C'ye Fatsa'dan Türkiye'ye", Nota Bene Yay., 2014, s.133-134)

THKP-C'ye yönelik olarak yapılan klasik eleştirilerden biri şudur: Sınıf hareketi değildir, sınıfla bağı olmayan küçük-burjuva gençlik hareketidir. Dev-Genç'in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'nde yer alarak işçi sınıfının yanında yer aldığı unutulur. Ali Yıldırım "Belgelerle FKF, Dev-Genç, Cilt II"de şöyle yazar: “Askeri savcılık Dev-Genç’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ne aktif olarak katıldığını, her yerde örgütlenip yönettiğini iddia ediyor. Benzer iddialar gerek Ankara gerekse İstanbul Dev-Genç iddianamelerinde yer alıyor."

15-16 Haziran sürecinde Dev-Genç, kendisine bağlı 48 gençlik örgütü ile birlikte DİSK'in direnişini destekleme kararını duyurur; “Devrimci gençlik olarak yurtsever ve devrimci bütün kuruluşları, bütün grupları ve bütün kişileri ortaklaşa eyleme ve devrimci güç birliğini sağlam bir şekilde kurmaya çağırıyoruz.”

Geçmişi kavramak adına bunlar çok önemli veriler. Ülkemizdeki 68 Hareketi sadece bir gençlik hareketi değildi. 68 Hareketi öncesinde ve sonrasında büyük işçi/emekçi direnişleri, grevler yaşandı. Necmettin ile B.Erdumlu Ereğli Demir Çelik Grevinin en önünde yer alanlardır. Ereğli'den Aliağa'ya yöneldiklerinde de işçi sınıfı mücadelesinin içinde yetişip pişmiş işçi liderleridirler. Bingöl'ün işten atılmasının, Necmettin'in katledilmesinin temel sebebi budur. Necmettin'in katili onu tek kurşunla katleden bir piyon değil, ona bu emri veren patronların kapitalist sistemidir.

Aliağa Rafinerisi SSCB'nin sağladığı kredi ile yapılsa da, yapım aşamasında ABD de oradadır. Çok ilginç, SSCB'li elemanların başındaki iki isimden bir Putin, diğeri de Rusya'daki faşist partinin başındaki Jirinovski'dir. Kısacası Aliağa ABD ve Sovyet ajanları ile doludur. MİT elemanı Mahir Kaynak da Ereğli'ye gelenlerin arasındadır. Ajanların fink attığı bir yerde Necmettin gibi bir komünistin işçi liderliği yapmasına izin vermediler.

"Çok ciddi güçlerin çatıştığı bir yerde, bir de böyle solcu, komünist bir işçi lideri... ve aday, ülke çapında komünist hareketin liderlerinden biri olmaya aday birisi geliyor, orada sendika başkanı oluyor. Bak bakalım MİT'in gözüyle ya da CIA'nin gözüyle..." (age, s.154) (Erdumlu, 24 Ekim 2015)

THKP-C, THKO, TİKKO gibi siyasal hareketlerin sınıfla bağının güçlenmesini büyük bir tehdit olarak görenler, 12 Mart faşist cuntasını işbaşına getirdiler. O döneme damgasını vuran siyasal hareketlerin ana unsurlarını yok etmeye, 12 Mart öncesinde başladılar. Necmettin de bu operasyonların bir parçasıdır.

İşçi sınıfı mücadelesinde aramızdan ayrılanları saygıyla anarken, yazıyı Necmettin'in "Öfkem" şiiri ile bitireyim.

"Tuttum dağ yollarını bir bir,

Vurdum öfkemi dağlara, dağlara,

Alaca dağlara, güzelim dağlara,

Ateşler yaktım kentlere karşı,

Umutlar yeşerttim çiçekler gibi,

Yaktım tüm köprüleri, dağ yollarını tuttum bir, bir.

...

Ben bu dağlardan inerim, inerim ama,

Oraklarla inerim,

Yabalarla inerim,

Tırpanlarla inerim,

Yumruk yumruk inerim, hey

yumruk, yumruk inerim."