Nihayet, mültecilerin, 'bedelleri' biçildi, 'fiyatları' belli oldu. Aslında çok büyük bir rakam ortada bulunmamaktadır. Milyonlarla ifade edilen, Suriye, Irak, Afganistan, Libya, Pakistan ve Afrika'nın birçok  ülkesinden, Batı Avrupa ve Orta Avrupa bölgesinden gelmekte olan, mültecilerin bulundukları alanlarda, 'ıslah' edilmeleri için, 3 milyar euro bir, 'bedel' biçilmiştir.

Batılı emperyalist sermaye çevrelerinin çıkarlarını petrola bezemek için çıktıkları yollarda beklemedikleri, 'engebelerle' karşılaşmaları ve bu 'engebeleri' aşmak için euro'yu devreye soktukları  bilinmektedir. AB ülkelerinin 3 milyar euro ile değerleri satın alma işlemi, kamuoyunun konuya olan ilgisini artırarak tartışma zeminin yaratılmasına sebep olmuştur.

Türkiye'deki AKP devleti ve Saray ne zaman başı sıkışsa AB Avrupa Birliği simidine sarılmakta. Hem bölge coğrafyasında, hem de, ülkemiz coğrafyasında halklarımızı manipülasyonla idare etmeye yönelik girişimlere imza atmada 'mahir' olduğunu göstermektedir.

Özellikle Suriye ye yönelik savaş tam-tamları, ülkeyi parçalayarak  arzu ettikleri gibi yönetme talepler, duvara toslamıştır. Batılı sermaye grupları ve bölgedeki taşeron ülkelerin başını Türkiye ve AKP devletinin yer aldığı güçler tarafından savaş konsepti dayatmasıyla Suriye yaşanılmaz bir ülke konuma gelmiştir.

Yaşam koşullarının zorlaştığı Suriye, Irak vb. ülkelerden yüz binlerce insan seli Türkiye sınırlarına dolarak, 'yeni' yaşamlarına adım atmış oldular. Ülkelerini terk etmek zorunda olan milyonlarca insan, başta Türkiye olmak üzere birçok bölge ülkesine olduğu kadar, Batı Avrupa ülkelerine yönelmişlerdir.

Bu yönelmede göç dalgasının oluşmasında IŞİD, El Nusra gibi vb. katil, barbar tecavüzcü çetelerin rolleri ise tartışmasızdır. Bu göç dalgasında, ülkelerini terk etmeye zorlanmalarının kendi ülkelerinde demokrasiden uzak yapılanmaların olduğu gerçeğini kabullenmekteyiz.

Bu durumu sadece bu ülkelerdeki siyasal iktidarların, faşist diktatörlükler olarak açıklanması, tabiî ki gerçeklerin bir yönünü oluşturmaktadır. Bunun yanında, bu ülkelerde cirit atan faşist cani, barbar paramiliter çetelerin, kendileri gibi inanmayan ve düşünmeyenlere yönelik, 'soykırıma' varan saldırganlıkları, bu insanları, 'yeni' yaşam alanlarına yönelmelerine gerekçe olmaktadır. Farklı ülkelerde mülteci olarak yaşam alanı aramalara ön ayak  olmaktadır.

Türkiye söz konu ülkelerin başında gelmektedir. Resmi verilere göre Türkiye de bulunan, başta Suriye'den gelenler olmak üzere, söz konusu ülkelerden gelen mültecilerin sayısı, iki milyonun üzerindedir. Tabii son günlerde, Avrupa ülkelerine geçen, mültecilerin sayısı bunun dışındadır.

AKP devleti, Türkiye de bulunan mültecileri ve konumlarını, Avrupa  ülkelerine yönelmesini artık, 'şantaj' olarak kullanmaktan  çekinmemektedir. Ege sahillerinde yaşananlar, Trakya sınırında yaşananlar bunun açık delilidir. Son günlerde yaşanan, IŞİD vb. çetelerin barbarca saldırı ve katliamlarının Avrupa kamuoyunda yarattığı tepki, Avrupa Birliği'ndeki yöneticileri, 'kaygılandırmaya' başlamıştır.

AB ülkelerinde yaşayan toplumsal güçler Suruç, Ankara, Lübnan, Paris'te yaşananların sonuçlarından yola çıkıldığında, mülteci akının pek hoş karşılanmayacağını, AB kamuoyu tarafından seslendirilmektedir. Mülteci akınına, önlem almak adına AB ülkelerinin yöneticileri, başta Alman, Fransa, İngiltere olmak üzere Avrupa sermaye çevreleri, mültecilerin Türkiye topraklarında kalmasını sağlamak için, AKP devleti ile 3 Milyar euro karşılığında anlaşma sağlanmıştır. 

Kamuoyunda, 'kirli pazarlık' olarak ifade edilen bir pazarlıkla, 3 milyon civarında mültecinin yaşam hakkı, 'kaderleri' bizzat, Türkiye ve AB ülkeleri arasında, 'pazarlıkla' Türkiye topraklarında kalmaları için, sonuca bağlanmıştır. Bu, 'pazarlık' yapılabilecek en kirli bir pazarlıktır. Uluslar arası mülteci haklarını, insani değerleri ayaklar altına alan, göz ardı eden, sermaye çevreleri kendi çıkardıkları yasalara ve ahlaki değerlere dahi saygı göstermeyen bir konumda olduğunu gözlemlemekteyiz.

Ne diyelim, Türkiye halklarının, 'gözü aydın' AKP devleti ile Avrupa  sermayesi arasında yapılan, 'pazarlıkla' nur topu gibi bir çocukları daha oldu. Türkiye, mülteciler için tampon bölge oluyor. AB ülkelerinin sınır muhafızları konumu üstleniyor. Neyin karşılığında? 3 milyar euro ve  gerçekleşirse? AB ülkelerine, 'vize muafiyeti' karşılığında. Tabii hayal olmazsa!

Bu, 'anlaşma' ile AB ülkelerinde yaşayan Ortadoğu ve Afrika kökenli, henüz iltica statü kazanmamış mültecilerinde geri iadesini içermektedir. Bu 'anlaşma' Türkiye topraklarına yönelik yeni mülteci akınını da hareketlendirecektir. Mevcut mültecileri dahi koşullara  uygun taşıyamayan Türkiye, yenilerle nasıl baş edecek, muamma?

AKP devleti için, önemli olan, 'sıcak para gelsin de' gerisi pek önemli değil. AB sermaye çevrelerinde Para, euro çok, her türden, 'değerleri' satın almaya hazırdırlar. AB ülkeleri euro verdi, Türkiye mülteciler için tampon bölge görevini üstlendi. AKP devleti sürekli olarak Suriyeliler için, tampon bölgesi, 'ısrarında' bulunuyordu. AB sermeye grupları, bu işi parayla satın alarak, bu görevi Türkiye'nin üstlenmesini sağlamışlardır.

01 Aralık 2015

E posta: [email protected]
Face:aliekber.pektas

Twitter: @AliekberP