Dün bir arkadaşla sohbet ediyoruz, konu havalar, Almanya'da yaz bitti, soğuklar başladı gene.
Ahh ah memleket ne sıcak, havası da insanı da. Yaa evet, o kadar sıcak ki, bazen nefes alamazsın, bazen yanar kavrulursun.
Almanya serindir, havası da insanı da. Hep belirli mesafede durursun, ne ısıtır ne de üşütür. O da ayrı sıkıntı tabi.
Ama şu mesafe işi önemli gerçekten. Biz bir türlü tutturamayız mesafeyi. Bir yanımız köylü, kollarımızı açtı mı gadanı alayım yoluna öleyim, kurbanın olayım. Sarılırız, dolanırız, koklaşırız, ağlaşırız. Neyimiz var neyimiz yok dökeriz, paylaşırız.
Diğer yanımız şehirli, moderen, hatta az buçuk okumuş, eli kalem tutan dili dönen, kafası çalışan pratik zekayız ya, her konuyu da biliriz.
Herhangi bir konuda muhabbet etmeye gör, işte o zaman herkesin içindeki Ördek Ahmet çıkar ortaya.
Ördek Ahmet kim mi?
Bilmeyenlere tanıtayım, Ördek Ahmet'in tek özelliği lakabının Ördek olması. Ve Ahmet bu lakabından nefret eder. Ahmet'in bu huyunu bilenler gelir gider sataşırlar, n'aber ördek diye. İşte bu yeter Ahmet'i çileden çıkartmaya.
Desen ki bugün hava bulutlu, Ördek Ahmet deliye döner bana Ördek dedin.
Demedim Ahmet valla billa demedim. Demedin ama ima ettin.
Nasıl yani.
Hava bulutlu olunca ne olur?
Hiiç, ne olur Ahmet?
Yağmur olur.
Eee,sonra?
Yağmur yağınca ne olur?
Ne olur Ahmet?
Yerlerde su birikir.
Yerlerde su birikince ne olur?
Ne olur Ahmet?
Göl olur.
Göl olunca ne olur?
Ne olur Ahmet?
Gölde ördek olur. İşte bu nedenle sen bana Ördek dedin.
Haaaa.
Demişim Ahmet, haklısın.
Bak gene diyorsun.
Diyorum lan, var mı bir diyecen, Ördeksin işte, hem de Ördek Ahmet'sin.