Fransa Cumhurbaşkanı Hollande; sömürgeci faşist TC’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 31 Ekim’de Elysee Sarayında yaptığı görüşmenin ardından protesto gösterileri eşliğinde yapılan basın toplantısında, “Suriye Kobanê'den ibaret değildir” dedi.
Profesyonel sahtekar, dolandırıcı ve demagog Erdoğan’ın, "Türkiye hiçbir zaman IŞİD gibi bir terör örgütüne destek vermemiştir." vb. sözleri üzerinde durmaya değmez. Türk devletinin Suriye ve Rojava devrimi konusundaki politikası paçavraya dönüştü ve şimdiden tarihin çöplüğüne atıldı. Erdoğan IŞİD çetesinin partneri olarak dünya kamuoyu nezdinde artık alay konusudur.
Ama Hollande’nin “Suriye Kobanê'den ibaret değildir” sözü üzerinde durmaya değer. Hollande’nin sözü elbette bir “zırva”dır ama “zırva” olarak saptayıp geçemeyiz.
Hollande’nin “Suriye Kobanê'den ibaret değildir” şeklindeki ideolojik argümanı, emperyalist burjuvazinin eğilimini yansıtıyor ve inceltilmiş ideolojik zehrini kusuyor. Hollande hem Kobanê direnişini hem de Suriye için model mahiyetindeki halkların kardeşlik köprüsü gerçekliğini önemsiz göstermeye çalışıyor ve küçümsüyor.
IŞİD çetelerini besleyip büyüten ve Rojava’ya çullandıran, nefeslerini tutup Kobanê’nin düşmesini bekleyen emperyalist, gerici güçler, artık gelinen aşamada Kobanê direnişini görmezlikten gelemiyor ama devrimin sarsıcı etkisini azaltmak, ellerinden gelirse yok etmek için açıktan veya gizli yöntemlere sarılıyor.
Çok açık ki, iki aya yakın bir süredir faşist IŞİD/DAİŞ çetelerine karşı görkemli bir direniş sergileyen; Kürdüyle, Arabıyla, Ezidisiyle, Müslümanıyla, Hıristiyanıyla PYG, YPJ ve MLKP savaşçılarıyla PYD önderliğinde kenetlenen Kobanê halklarının çelikten iradesi, Rojava’nın ve Suriye’nin sınırlarını çoktan aştı. Ve insanlığın vicdanını ayağa kaldırdı.
“1 Kasım Kobanê ile Dayanışma Günü”nde dünyanın pek çok kentinde düzenlenen gösteriler, bunun en son çarpıcı örneğidir.
Hollande’nin “Suriye Kobanê'den ibaret değildir” sözünün aksine Rojava demokratik halk devrimi ve Kobanê direnişi, Suriye’nin geleceğinin, demokrasi ve özgürlük ideallerinin, halkların kardeşlik köprüsünün ta kendisidir. Rojava’daki kardeşlik modeli, demokrasi modeli, Suriye için emsal oluşturuyor.
Bu direnişi, Suriye’nin de ötesinde Kürdistan coğrafyasının, Kürt devriminin geleceğini pozitif yönde etkiliyor.
Dahası bu devrim, Ortadoğu için eşit ve bir arada yaşama modeli olarak bir referanstır. Bugün Rojava’da Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek yaşam sisteminin temelleri atılmış durumdadır.
Hollande, bu referansın kökünü kibrit suyu dökmek istiyor.
Rojava’da yaşayan halklar, tüm olumsuzluklara rağmen kendi yaşamlarını ve geleceklerini kendileri belirliyor, kendi kültürlerini ve değerlerini korumak için savaşıyor.
Bundandır ki, Rojava halklarının görkemli, haklı ve meşru direnişiyle yaşam bulan devrim, ezilen dünya halklarına, işçi sınıfı ve emekçilerine, ilerici, devrimci ve sosyalist güçlere ilham kaynağı, umut ışığı oldu.
Elbette emperyalist burjuvazinin temsilcileri, “Suriye Kobanê'den ibaret değildir” gibi söylemlerle devrimin Suriye ve Ortadoğu üzerindeki etki gücünden rahatsızlıklarını dışa vuruyor. Onlar için Rojava bir kabustur. Bu şaşırtıcı değildir, bizzat emperyalist burjuvazinin sınıfsal çıkarlarına denk düşen bir tutumdur.
Bizi asıl şaşırtan, hayretler içerisinde bırakan olgu, kendini sosyalist gören bazı çevrelerin tıpkı Hollande gibi Kobanê direnişini ve Rojava devrimini küçümseyen yaklaşımlarıdır.
Siyasi arenadaki her politik güç bakımından Rojava devrimi ve Kobanê direnişi, turnusol işlevi görmeye devam ediyor. Çeşitli tutum ve davranışlar, pratikler, Kobanê turnusolunda negatif ve pozitif açılardan deşifre oluyor.
Emperyalist güçler bunun farkında. Direnişin gücüyle emperyalistler, IŞİD’İ bombalamak zorunda kalıyor.
ABD öncülüğündeki emperyalistlerin, hem kendi kamuoylarının baskısıyla hem de Dünya halklarının vicdanının ayağa kalkmasıyla yüzlerini Kobanê’ye çevirmek zorunda kalışları, direnişin etki gücünün yansıması olduğu gibi ilk fırsatta devrimi boğma amaçlarıyla da ilintilidir...
6 Kasım 2014