Sen kar yağmadan önce başkaydın,

Kar yağdıktan sonra bambaşka

                               Didem Madak 

Karlıova,

Kış.

Dünya savaşlarının üzerinden uzun uzun zamanların geçtiği,

Sovyetler Birliği’nin henüz dağılmadığı yıllar.

Veya Enver Gökçe’nin ölümü üzerinden az bir zaman geçtiği

Ahmed Arif’in yaşıyor olduğu yıllar.

Fakat ben yokum 

O günler, o haftalar hatta o yıllarda yokum

O yüzden orda yokmuşum gibi kartopu oynayıp

Ellerimi kar ile ısıtmaya çalışacağım 

Siz beni varmışım gibi okuyun 

...............................................

Kar yağışının, kendini tipiye çevirmeye başladığı saatler vardı.

İnsanların evlere hızla çekildiği saatlerdi bunlar. Kim kapıya vursa, açmadan daha tanırdınız. Kapıyı çalma ritüellerinden tanıdığınız arkadaşlarınız, komşularınız, akrabalarınız vardı çünkü.

Zil tesisatları olmayan evlerdeydi bu yaşanılanlar. Saat on9dan yirmi4e kadar elektriği olan, belki hiç olmayan,  tek katlı, camlarına 2 kat macun çekilmiş evlerdi. Çatılarını, çocukların oynayarak, kardan temizlediği baraka evler. Ve evlerin çocukları...

Ben ve yokluğum dahil, hepsinin Türk olma zorunluluğu vardı.

...............................................

Sonra bizim amcalarımız vardı, bilirsiniz, Mehmet Amcalardı o yıllar.

Ve mutlak aranırdı onlar, Ankara’da yaşarlardı artık.

Sosyalizmin Alfabesi kitabındaki baskı hatalarını falan düzeltirlerdi.

Gittiklerinden sonra azalmıştı sanki mahallenin kavak ağaçları.

Onlar geri dönüş için uygun koşulları beklerken belki,

İstanbul’da ticari bir takside ölürlerdi.

Faşistlerin de şeftali sevdikleri yıllardı. Halen seviyorlar.

...............................................

Babalar vardı, olmaz mıydılar hiç, onlar geceleyin vakitsizce evlerinden alınırlardı. Mandalina ve sigara kokarlardı..

Onları alanları uzaydan görsek bile tanırdık, postallarıyla vururlardı kapılara. Yol boyunca kar üstünde ve kar altında oynamaktan elleri, ayakları buz kesmiş, okuldan aç dönen öğrencilerin kapı tekmeleyişleri başka.

Başkaydı anneler, birer süper kahramandı o yıllarda.

Halen süper kahraman olmanın görevlerini yerine getiriyorlar.

Ablalar, abiler şahitlik ederlerdi onlara.

Bakmayın siz, abiler ablalar dediğime, hepsine ismiyle hitap edilirdi.

Hiçbirinin adı Azad, veya Berfin... olmazdı, olamazdı.

Dedeler ile işbirliği içinde, evde ne kadar kalın, ne kadar kırmızı kaplı kitap varsa legal, illegal ayırt edemeden yakarlardı sobalarda.

Delil karartmada ve ısıtmada bir numaraydılar 

Sobalar evin ortasına Doğu Ekspresi gibi gelip kalırdı bu yüzden.

Bu yüzden, bu sobalarda ısınan çocuklar üşümezlerdi. Halen üşümüyorlar.

...............................................

Karlıova,

Kış.

İsrail’in Filistin topraklarını işgale başlamasının üzerinden uzun uzun zamanlar geçtiği, 

Yugoslavya’nın henüz dağılmadığı yıllar 

Veya Denizlerin yakın dönem önce asıldıkları

Musa Anter’in henüz vurulmadığı yıllar...

Fakat ben yokum 

O günler, o haftalar hatta o yıllarda yokum

Yokluğumun Türk varlığa armağan olduğu yıllar...