Ülkemiz Türkiye her gün, her saat kaos ortamına sürüklenmek için, kaos baronlarının çabalarıyla karşı-karşıyadır.
Ülkemizin önemli bir coğrafyası, Kürt coğrafyasında yaşam felç olmuş durumdadır. Her sokağında, hanelerinde yaşam savaşı veren insan manzaralarıyla karşı-karşıyayız. Batı illerimizde ise durum farklıymış görüntüsü verilse de, mercek altına aldığımızda durumun pek farklı olmadığını görmeyi yeğlersek, yanılmış olmayız derim.
Ülkemiz insanı her sabah uykusundan uyandığında, medyayı, basını izlemeye ve okumaya başladıklarında, birçok insanımızın yaşamını kaybettiği gerçeğiyle karşılaştıklarını görmekteyiz. Yaşamını kaybeden insanlar, Anasız, Babasız, kalan çocuklar, evlatlarını kaybeden Anaların gözyaşları, zılgıtlarını dağa, taşa duyurmaya çalışan Kürt kadınları toplumumuzun yüreklerini kanatarak devam etmektedir. Kaosa sürüklenebilsin diyerek çaba harcayan, devlet başkanı, hükümet, başbakan, bakanların varlığı, içimizi acıtmaktadır.
Kürt coğrafyasında süren kirli ve anlaşılmaz savaş, bütün barış çağrılarına, Kürt sorunundaki 28 Şubat 2015 tarihli Dolmabahçe görüşme, Masasına dönülmesine yönelik çağrılar, AKP devleti tarafından, karşılanmamakta ve savaşa devam kampanyası devam etmektedir.
Geleneksel devlet aklı, AKP devleti, Saray sadece kendini bir 'hesap' etrafında kilitlemiş ve kilitlendiği noktada devam ettirme çabasındadır. Saray kendini, 'tük tipi' başkanlık sistemi adı altında, ülkemizi monarşik, tek adam diktatörlüğüne yönelik bir rejime sürüklemek için koşullandırmıştır. Bu nedenle Türkiye, ülkemizin önemli bir parçası olan Kürt coğrafyası savaş dayatmasıyla yıkılmakta, insanları yakılarak, vücut bütünlüğü yok edilerek tanınmayacak halde ceset yığınlarının var olduğu bir ülke olarak karşımızda durmaktadır.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı düşününki, 'yemin ederek' görevine başladığı anayasayı ve kurumsal kimliği ifade eden mahkemenin, anayasa mahkemesinin kararlarını, 'tanımıyorum, uymayacağım' diyerek açıklamalarda bulunuyor.
Daha ileri giderek, yerel mahkemelere 'kararlarınızı verin' korkmayın, AHİM Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine giderlerse, 'tazminatlarını veririz' diyerek, hukukun, adalet mekanizmasının işlememesi için, 'çaba' harcamaktadır.
Kendisine tanınan, 'vatana ihanet dışında sorumluluğu' olmadığından ülkemizin Kaosa sürüklenmesini önemsememektedir. Bırakın önemsemeyi bizzati kaosa sürüklenmesini sağlayacak, 'açıklamalarına' süreklilik kazandırmaktadır.
Türkiye Halkları ve sağduyulu demokratik toplumsal güçleri!
Geleneksel devlet aklı, AKP devleti, Sarayın bu akıl almaz, kaos senaryolarına karşı sağduyuyu gündeme getirerek pirim vermemek için gereken çabamızı göstermek, yükümlülüğümüzü yerine getirmek için gereken çabayı harcayalım!
Ne olursa-olsun, ülkemizin bir bölümünü oluşturan Kürt coğrafyasında yaşananlara kayıt kalamayız. Yaşanan kirli ve anlamsız savaşa, akıtılan kana, kaybedilen insan yaşamlarına kayıtsız kalmayalım. Katledilen canların, kimliğine bakılmaksızın yaşam hakkına sahip olduklarını özenle gündemde tutmalıyız. Yaşam hakkının kutsallığı, kişilerin kimliğinden bağımsız olara ele almalı, bu kirli ve anlamsız savaşın, 'kurbanları' olmamalıdırlar.
Savaşın, 'kurbanı' olanların sivil, kadın, yaşlı, çocuk, asker, polis, gerilla olması fark etmez, Türkiye toplumsal güçleri sürekli kan kaybetmektedir. Neden? Bir kişinin, bir ailenin, bir zümrenin çıkarlarını korumak, 'türk tipi' başkanlık sistemine geçilmesine yol açılabilmesi için, bu kadar insanın yaşamdan koparılmaları asla kabullenilemez. Hukukun, adaletin, hatta kendi hazırladıkları, 'yasaların' dahi ayaklar, 'altına alınarak' ülkemizin Kaosa sürüklenmesine müsaade etmeyelim.
Ülkemizin toplumsal güçleri, 'üç maymunları' oynamamalıdır. ''görmedim, duymadım, konuşmuyorum'' davranışında bulunamayız. AKP faşizmine, Saray'ın savaş konsepti dayatmasına karşı, Kaos politikasına karşı, sağduyuyu, barışı vicdanımızı hareket geçirerek çığlıklarımızı yükseltelim.
Kaosa karşı, toplumsal güçlerin sağduyusunun kazanacağına inancımızı koruyarak, gereken çabayı harcayalım. Ülkemizi, Kürt coğrafyasını kirli ve anlamsız bir savaşın, kaosun hüküm sürdüğü bir coğrafya olmaktan kurtarmak, ancak ve ancak sağduyumuzu kullanarak, barışı savunmak ve 'çözüm masasına' dönülmesini kararlılıkla savunarak muktedir olabliriz!
04 Mart 2016
E posta: [email protected] Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP