Sevgili okuyucular,


Bir ülkenin muhalefet partisinin başkanı, CHP genel başkanı, Kemal Kılıçtaroğlu, bu ülkenin başbakanı, AKP genel başkanı, R.T. Erdoğan a, aynen seslenmiştir. ‘’Recep bey, kalpazan, baş çalan, sahtekâr’dır.’’ 
Yani, ‘’kalpazan’’ ‘sahte para basan ve süren’ veya ‘mecazi olarak yalan ve hileyle iş gören kimse’ aynı zamanda ‘hırsızların başı’ olma, ‘’sahtekâr’’ hile yapan, düzmecilik yapan anlamına gelen ithamda bulunmaktadır. Peki, bu itham ve iddiaların yapıldığı mekân neresidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM çatısı altında, grup toplantılarının yapıldığı salondur.


TBMM Türkiye Cumhuriyeti'nin yasama organıdır.  Genel seçimler yoluyla seçilmiş Milletvekillerinin yer aldığı, Yürütme Organının ana gövdesi olan Hükümetin güvenoyu alarak ülkeyi idare etme yetkisini aldığı bir çatıdır. Bu çatı altında, yasama organı TBMM de, yer alan parlamenterlerin çoğunluğunun güvenoyunu alarak ülkeyi yöneten icranın, yani hükümetin başında bulunan başbakan, ‘hırsızlık’ hatta hırsızların, ‘başı’ olduğunu ithamı ile karşılaşmaktayız. Ve aynı zamanda, ‘kalpazanlık’ piyasaya ‘sahte evrak, sahte para vb. sürerek’ 
dolandırıcılık yapmakla, ‘’sahtekâr’lıkla’’ suçlanmaktadır.  


Konuşmacı, Kemal Kılıçtaroğlu devamın da, Başbakan R.T. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğu dönemde, İETT İstanbul Elektrikli Tramvay ve Tünel işletmesine yönelik, ‘’ sahte toplu taşıma biletleri basarak’ piyasaya sürdüğünü vurgulamaktadır.


Peki, bütün bu gelişmeler, ‘ithamlar’ ve suçlamalarla karşı-karşıya kalan, bir ülkenin başbakan olunca, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ne yapacaklardır. ‘’Kalpazan’’ ‘piyasaya sahte para veya İETT bileti süre’ ‘’baş çalan’’ ‘hırsız başı’ ‘sahtekâr’ olan bir başbakana sahip bir ülkenin vatandaşı olmak, nasıl bir duygudur?


Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları ülke dışına, Avrupa ve deniz aşırı ülkelere iş veya ticari vesilelerle çıktıklarını düşünün. 
Pasaport işlemlerini yapan memurlar sizlere hangi gözlerle bakarlar, acaba? Yabancı bir ülkede, turistik bir gezi esnasında alış verişe çıktınız, karşınızdaki insan, sizin Türkiye kökenli olduğunuzu fark etti veya hissetti, gözlüğünün altında sizi gözlemlediğini düşünün, ne hissedersiniz?


Yabancı ortaklarla bir ticari işleme giriştiniz. Sizinle ticari ortaklık yapmak isteyen, şirketin, yöneticisi veya CEO’su, size bir soru sordu. Sizin başbakanınız, ‘hırsız başı ve kalpazan, sahtekâr mı’ 
derse ne yaparsınız? İnsan savunma refleksleriyle hareket etse dahi, önce yutkunmak zorunda kalmaz mı? Doğrusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının işi zor derim. 


Yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, nüfus ticareti, rüşvet yoluyla rant sağlama, kamu mallarını talan etme iddiaya göre, sadece başbakan ve ailesi ile sınırlı değil. AKP’li bakanlar, bakanların çocukları, aile çevreleri aynı suçun ortakları olarak ‘itham’ edilmektedirler.


Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları bu vb. gelişmelerden yola çıkarak, Ne? Nasıl? ? Ne zaman? Neden? Nerede? Kime güvenerek yaşamlarının bundan sonrasını ikamede edecekler? Bu ülkede.
Başbakan, ‘çalıyor’ bakanlar, ‘çalıyor’ belediye başkanları ‘çalıyor’ aileleri ve çevresindekiler, ‘çalıyorlar’ peki, vatandaşlar ne yapsın.Bu kadar geçim derdi yaşarken.‘’Kalpazan’’ ‘’baş çalan’’ ithamlarından sonra, insanın aklına, başka...! demek durumunda kaldığımız sorular geliyor.


Aslında yok değil. Mesela, siyasal rantlarına, ticari çıkarlarına dini alet etmek. Yasama organlarını denetlemekten kaynaklanan, yeni yasalar çıkararak, yaptıkları yolsuzlukların, rüşvet çarkının hasıraltı edilmesi için, yasalarda düzenlemelere gitmek. Vs. vs.


Bir konunun altını çizmekte yarar var. Yukarda konu olan olumsuzluklar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk değildir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi bu vb. vakalarla istisnalar dışında tüm iktidarlar döneminde karşı-karşıya kaldığı bilinmektedir.


Bugün ortaya çıkan, Medya ve Sosyal Medyanın yaygın olarak kullanılması ve yaşananların kamuoyu önünde görünür olmasındandır.


Ne diyelim.  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, ‘tanrı’ hırsızlıktan, yolsuzluktan, buna benzer beladan korusun!


Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle,


28. Ocak 2014 

Twitter: AliekberP

Facebook: aliekberpektas