Hadi “üç beş kuruş”u yazmadınız, hadi “Önüne yatarım Reza”yı görmediniz, hadi HSYK Kanunu’yla yargının teslim alınması da ilgi alanınıza girmedi. Bütün bunları es geçtiniz, cici çocuk oldunuz. Peki ya MİT Kanunu?.. Bunda da mı sessizlik? Buna da mı destek?


Hadi, ‘Alo Fatih hattı’nı yazmadınız.

Hadi, bir telefonla haber attıran, gazeteci kovduran bir başbakan karşısında da sessiz kaldınız.

Hadi, internetin dilini kesmeye, internet özgürlüğünü yok etmeye kalkışan yasayı da es geçtiniz.

Hadi, ayakkabı kutularından ortalığa saçılan dolarları da önemsemediniz.

Hadi, evinde bilmem kaç tane demir kasa, para sayma makinesi ve 1 trilyon lira bulunan İçişleri Bakanı’nın oğluna da burun kıvırdınız.

Hadi, eve polis baskını sırasında, İçişleri Bakanı’yla oğlu arasında,

       - Evde para ne var?

       - Üç beş kuruş, sen biliyorsun.

       - Kaç lira oğlum?

       - 1 trilyon civarı param var, o kadar.

                   - Şimdi oğlum diyeceksin ki, Reza Zarrab...

diye geçen konuşmayı da yazmak için takdire şayan bulmadınız.

Hadi, Reza Zarrab’ın “Hakkımda soruşturma var mı?” sorusuna, “Abicim sen rahat ol, vallahi böyle bir şey olursa, senin önüne ben yatarım ya!” cevabını veren bir İçişleri Bakanı hakkında da tek satır olsun yazmadınız.

Hadi, içinde yolsuzluk, rüşvet gibi münasebetsiz kelimeler geçen soruları Başbakan’a sormayacak kadar da cici çocuk oldunuz.

Hadi, HSYK Kanunu’nu da yazmadınız.

Hadi, HSYK Kanunu’yla yargının yürütme tarafından kuşatılıp adım adım teslim alınması da ilgi alanınıza girmedi.

Hadi, mahkeme kararını, savcı talimatını dinlemeyerek yolsuzluk soruşturmasını karartan polislere de “Olur böyle şeyler!” deyip geçtiniz.

Hadi, yargı bağımsızlığının da elden gidiyor olmasını seyre daldınız.

Hadi, HSYK üyelerinin Adalet Bakanı’nın memuru haline getirilerek, demokrasinin belkemiği olan kuvvetler ayrılığına ölümcül bir darbe indirilmesine de gözlerinizi kapattınız.

Hadi, Alo Fatih hattından Bahçeli’nin, Sarıgül’ün haberlerine sansür uygulatan Başbakan’ın önünde de boynu bükük kaldınız.

Hadi, Başbakan’ın “Bizim gündelik rutin telefon konuşmalarımızı yayınlıyorlar” diye yaptığı gerçekten şaka gibi açıklamayı da es geçtiniz.

Hadi, bütün bunları es geçtiniz, hadi bütün bu konularda tek satır olsun yazmadınız.

Peki ya MİT Kanunu?..

 

Ancak Esad rejiminde olacak kanuna destek vermek

 

Yeni teklifle MİT, ‘devlet’in emrinden çıkarılıp Başbakan’ın emrine geçmiyor mu?

Demokrasilerde hiç olur mu bu?

Demokratik bir devlet’te istihbarat örgütü Başbakan’ın emrine girer mi?

Bir demokraside, temel hak ve özgürlükler Başbakan’ın emrindeki bir istihbarat örgütünün insafına bırakılır mı?

Bu ancak Saddam rejiminde olur.

Bu ancak Esad rejiminde olur.

Bu ancak Kaddafi rejiminde olur.

Bu ancak Baasçılar’ın elindeki ‘muhaberat devleti’nde olur.

Eğer demokrasi diyorsan, eğer hukukun üstünlüğü diyorsan, eğer insan hakları ve özgürlükler diyorsan, böyle bir MİT Kanunu olmaz, olamaz.

Eyy yandaşlar!

Eyy cici gazeteciler!

Bunda da mı sessizlik?

Buna da mı destek?

Buna da mı göz kapatmak?

Demokratik hak ve özgürlükler elden gidiyor.

Başbakan’a ancak müsaadeye tabi soruların sorulabileceği, sansür ve oto-sansür uygulamalarının rutin hale geleceği bir ‘medya düzeni’nin son rötuşları yapılıyor.

Nasıl göremiyorsunuz?

Nasıl gözünü kapatabiliyorsunuz?

Nasıl destek verebiliyorsunuz?

İktidar’a sırtınızı dayamak bu kadar mı köreltti sizleri?

Ne yazık.

 

Twitter: @HSNCML