Aralarında üç Bakan oğlunun da bulunduğu yolsuzluk operasyonunun boşa çıkartılması için hükümet tuhaftır ki elinden geleni yapmaya başladı. Oysa devletler ve toplumlar can, mal, ırz vb güvenlikleri için yaşadıkları topraklarda hukuk güven(liğ)i içinde olmak isterler. Hırsızlığın ya da cinayetlerin birilerine suç, başkalarına serbest olduğu bir düzende kaos, anarşi ve diktatörlükler olur. Adaletsizlik ve hukuksuzluk bütün acı ve ezici varlığıyla can ve ruh ezmeye başlar. Artık o yerler yaşanabilir yerler olmaktan çıkmıştır. O yerler bir avuç azınlığın mutlu dünyası ve yoksul çoğunluğun cehennemi olur. İşte bir metafor olarak ancak böylesine bir benzetim yapabileceğimiz günlerden geçiyoruz.
Gözaltındakiler, altın kaçakçılığından ihaleye fesat karıştırmaya, hayali ihracattan vergi kaçakçılığına, yasadışı para transferinden kamu arazilerinin peşkeş çekilmesine, usulsüz imar değişikliklerinden rüşvete kadar pek çok yolsuzlukla suçlanırken ajanslara aramalarda ele geçen kasalar, balya balya paralar ve para sayma makineleri görüntüleri düştü. Milyon dolarlardan, yüz milyar dolarlardan bahsediliyor.
Hırsızlığa karşı dindarlığından dolayı her fırsatta duyarlı olduğu söyleyen Başbakana daha önce söylemiş olduğu şu sözlerini hatırlatmakta yarar vardır: “Ben bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer. Evlattan babaya değil. Yönetimlerde hırsızlık yukarıdaki üst yöneticilerden altta ki yöneticilere, oradan da halka yansır. (1994 Belediye Başkanlığı Kongresi)” Bu tespitinde eğer hâlâ aynı görüşteyse ilkeleri gereği davranmak zorundadır.
Hükümet operasyonu sürdüren emniyet müdürlerini görevden alarak yalnızca suçlananlarla arasındaki bağı itiraf etmiş olabilir, bunun başka bir izahı olamaz. Öyle soruşturmayı yapan savcıların yanına başka savcıları da memur işlerine bakacaklar açıklamasıyla görevlendirmek te soruşturmanın tarafsızlığı ve bağımsızlığı açısından kuşkular yaratmıştır. Hele hele suçun üzerine gidileceğine, bir suç varsa cezasını çeksin deneceğine, operasyonu İsrail’e, ABD’ye dayandırmak oldukça acıklıdır.
Bir hükümet böylesine iddiaların olduğu ve bakan çocuklarının içinde bulunduğu bir soruşturmayı karşı bir operasyonla, intikam alırcasına polis tayinleri ve gelecekte belki hâkim-savcı tayinleri ile karşılık vermesi hükümet ve devlet olma anlayışıyla oldukça çelişmektedir. Üstelik suçluları bulmak ve yargılatmak yerine bir hükümetin kendini mağdur sayması ve yolsuzluğu örtecek, soruşturmayı amacından saptıracak hamlelerde bulunması kamu düzeni, demokratik teamüller ve yasalar açısından suç teşkil etmektedir. Hükümetin tek yapacağı şey soruşturmanın güvenliğini ve tarafsızlığına zarar vermemektir. Ve de soruşturmanın selameti açısından da üstüne düşecek görevleri anında yapmak olmalıdır. Oysa tuhaftır ki bir devlet ya da hükümet toplum olmaktan uzak, âdeta bir öfke, suçu örtmek ve suçları bulmak isteyenleri cezalandırmak gibi tavırlar göstermesi yurttaşlar arsında ayırım yapmak ve zengin insanlara yolsuzluğu serbest kılmak anlamına gelebilecektir.
Kamuoyunda şarkıcıların mafyavari kocaları ile kankalık ve ailevi görüşmelerin yapıldığı bir kanaat oluştu. Bir metrekare bile gelmeyen bir tabloya eşi için milyon dolar veren insanlarla ilişkiler ortalıkta yazılıp çiziliyor. Bu ülkede çöpten yemek toplayan insanlar var. Ayakkabısı olmayan milyonlarca genç var bu topraklarda. Ve ajanslara düşen haberler, tv konuşmalarından ayakkabı kutuları içinde dört buçuk milyon doları rüşveti bulunduranlar var. Böylesine bir dindarlık, adalet, eşitlik, demokrasi ve insanlık değerleri savunulamaz. Hükümet edenler dürüst ve adil olmak zorundalar. Eğer bu böyle olmazsa bu topraklarda insanca ve mutlu yaşamanın asla yolları bulunamayacaktır.
Yazımı yazdığım bu günde (19 Aralık 2013-Perşembe) serbest kalacakları ya da tutuklanacakları bilmemekteyim. Ancak şunu söyleyebilirim Cemaat ya da Hükümet, her kim suç işliyorsa hesabını vermelidir. Bu topraklarda “İslam” dindarlık, çıkar ve yolsuzluk adına istismar edilmemelidir. Elma ve armut karıştırılmamalıdır. Yolsuzluk ayrı, komplo, darbe filan ayrıdır. Yolsuzluk yapanlar mutlaka yargılanmalıdır. Komplocular, darbeciler de mutlaka yargılanmalıdırlar. Bir suç diğer suçun üstünü örtemez. Ve son bir söz: Belki erkler kullanılarak bu soruşturma kadük edilebilir ya da amacından çıkartılabilir. Ama ortaya dökülen parasal manzaralar insanların algılarından asla çıkmayacaktır.
20 Aralık 2013