21. Yüzyılda yalanlara teslim olmuş insanların bu kadar beyinsiz olabileceğine bazen aklım yatmıyor diyesim geliyor ama gerçek.
Yakın çevremden gözlemliyorum bunu. Peki, bu akıl almaz beyinsizlik nasıl oluyor? Hangi tiplerde daha yaygın gözüküyor?
İlk neden bana göre; hep aynı çevrede bulunup buranın aynı inanç ve görüşlerini dinleyen insanlar, doğal olarak duydukları aynı şeylerin papağını oluyor. Ve bunun farkında bile olmadan bunları, doğru bir bilgiymiş gibi başkalarına aktarmaya devam ediyorlar.
İkinci neden, hiç okumayan, kafa yormayan ve araştırma yapmayan tiplerden duydukları yüzeysel fakat parlak laflara inanmak, zahmetsiz bir bilgilenme olarak daha çabuk kabul görüyor. Bu tipler, her iki durumda kendilerine ait ne bir düşünce ne bir bilgi sahibidirler. Kafayı, daha baştan duyduklarına teslim etmiş uydu bir kişilikleri var. Hiçbir şeyi bilmeyen, duyduklarını doğru zanneden tuhaf bir insan türü bunlar. Sonuçta okuma, araştırma, düşünme yetilerini devreye sokmayan beyin tembeli feodal insan sürüsü. Bunları elde tutmanın en önemli adımı, ağılın duvarlarını yükseltmekten geçiyor. Yani hep aynı çevrede, aynı düşünce ve inançların sürekli pompalandığı fasit bir daire içerisindeki insanları, aynı yalanlarla beslemek söz konusu olan! Bu tür insanlar, günlük yaşamlarında zorunlu olarak farklı düşünce ve inanç sahibi insanlarla karşılaşmış bile olsalar, düşünce ve inançlarında uzun süre pek bir değişiklik olmuyor. Olmuyor çünkü akşam ya da gece yine aynı çevresine dönüyor ve sürekli duyduğu aynı şeyler yinelemiş oluyor. Yani bir tür beyin yıkama ya da düşük dozlarda uyuşturucu alma gibi! Bunlara da aptalkolikler diyebiliriz!
Bu döngü hemen her gün kendini tekrarlıyor. İnternet çağında yalanlardan beslenen bu kadar çok sürü olmaması gerekir diye düşünenlerimiz olabilir. Bu, hem doğru, bir o kadar da yanılgılı bir çıkarım olur. Çünkü internetten bağımsız ve öncesi olan bu yalan dünyası, bu sefer internet teknolojisini kendi yalan trafiğine katmayı ihmal etmiyor. Tüm dinci, gerici, ırkçı faşist ne varsa hepsinin açtığı sayfalar var. Ve bu sayfalar üzerinden kendi etki alanındaki insanları bir arada tutmayı başarıyorlar. Propaganda savaşı, ya da gerçekle yalan arasında ki savaş internet ortamında da sürüyor. Tek ve en önemli gelişme gerçek bilgilerin insanlara ulaşma hızı ve de yalanların kısa zaman da herkes tarafından görünebilinir olması. Bu, aynı zamanda bilgi çağını açan bir devrim(!) de sayılabilir.
Ayrıca çağımızın teknoloji aracılığıyla hem siyaset de hem ekonomi de hem askeri ve polisiye olaylar da yaşanan hareketliliklerin, anında dünyanın bir başka köşesinde izlenebiliyor olduğunu da belirtmeliyim. Gerçekleri kendi halklarından saklayan ne kadar ülke ve devlet varsa, hepsinin foyası anında tüm dünyada ortaya çıkıyor. Burada gerçek bilgiler, yalan ve uydurma bilgilerle ayakta kalmaya çalışan düzenbazları köşeye sıkıştırma şansına sahip. Tabi bu ortamı bulandırma ve yalanı gerçekmiş gibi pazarlama oyunları da çok. Bu dezenformasyona rağmen bilgi trafiğinde yakalanan hız, yalan trafiğindeki tüm araçları sollayacak güçte. Tüm mesele, bilgi çağında bir devrim olan internet teknolojisini kim ne kadar kendi lehine çevirebilir sorunun da. " Bilgi en büyük güçtür. " atasözünü Almanlar boşuna söylememiş. Bunu, gelişmişlikleriyle tüm dünyaya göstermişler de. Türkiye'de gericiliğin ve dinci yobazlığın teslim aldığı kitleleri uzun vadede kendi etki alanında tutma şansı kalmamıştır. Bu diğer ülkeler için de geçerli. Şeriat rejiminin en katı uygulandığı Suudi Arabistan'da bile internetle gelen değişim rüzgârları var. Katı kabuklara sokulmuş halklar, artık kabuklarını çatlatmaya başladı. Gericiliğin ahtapot gibi sarmaladığı ülkeler deki uyanma süreci böylece daha da hızlanmış olacak.