Sevgili okuyucular,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeniden, işçi sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele günü 1 Mayıs’ta, sınıfta kaldı.
Devletin 1 Mayıs işçi bayramına yaklaşımı, koruyuculuğunu yaptığı sermaye sınıflarının çıkarları doğrultusunda, hareket ve komuta etmekten başkası değildir.
Bu yıl 1 Mayıs'ı da, geçmişteki 1 Mayıs'lardan farklı geçmedi, işçi sınıfı, dostları, 1 Mayıs sınıfa yakışır bir tarzda kutlamayı yeğlerken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kutlamaları nasıl bastırır, katılımcılar üzerinde, hangi silahları deneyeceğinin hesapları içindedir.
Beklenen oldu. Devlet elinde bulundurduğu, plastik mermileri değişik gazlardan oluşan kapsülleri, TOMA’lardan püskürtülen, kimyasal boyalı suların, eylemciler üzerinde denemekle bir, ‘başarıya’ imza attığını hesaplamaktadır.
İşçi sınıfı, dostları, birçok siyasal kurumlar, 1 Mayıs’ı, İstanbul Taksim'de kutlamak istediler. Devlet yine devletliğini yaparak, 1 Mayıs’ın Taksimde kutlanmasını engellemek için elinden gelen çabayı gösterdi. Alabildiğince, 1 Mayıs’ı Taksimde kutlamak isteyenlerin üzerine saldırdı.
Saldırılar esnasında, inanın gaz enflasyonu yaşandı. Plastik ve birçok çeşitlilik içeren mermiler kullanıldı. Peki, neden? devlet 1 Mayıs etkinliklerinden bu kadar korkmaktadır? Neden? Devlet bu kadar, 1 Mayıs etkinliklerine karşı saldırgan davranmaktadır?
1 Mayıs yerkürede işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele günüdür. Bu mücadelenin bir gün mutlaka işçi sınıfının zaferi ile taçlanacağını bilmektedirler. Elde edilecek zafer, işçi sınıfına arzuladığı iktidar yolu olan sosyalizmin kapılarını aralayacaktır.
Bu nedenle, sermaye sahipleri, sömürü ve rantlarını kaybedeceklerin korkusu içindedirler. Kendilerine göre, ‘ayakaltı takımının’ iktidar organlarını ele geçireceği korkusunu yaşamaktadırlar. Kaybedilen iktidar, sermaye sahipleri için, rant ve sömürülerinin yollarını tıkayacaktır. Bu ise, sermayeyi kontrol eden burjuvalar için, şaşaa’lı yaşamlarını kaybetmek ve ölüm demektir.
Bu nedenledir ki, denetimlerinde tuttukları devlet aygıtını, alabildiğince saldırgan bir tarzda kullanmayı yeğlemekten çekinmemektedirler. Bu kadar korkudan sonra, yani saldırgan davranmalarında, ‘haklıdırlar’ desem yerindedir!
Bu yılki, 1 Mayıs’ta öne çıkan önemli nokta ise, AKP iktidarının, korkularının ayyuka çıktığı bir sürece denk düşmesidir.
Geçtiğimiz yıl, 30 Mayıs ta başlayan Taksim Gezi parkı direnişi, AKP iktidarı ve Başbakan R.T. Erdoğan’ın, tüm planlarını altüst etmişti.
Başbakanın Cumhurbaşkanlığına ve başkanlık sistemine giden yollarını tıkamıştır.
Gezi direnişi Türkiye demokrasi güçlerinin mücadele azmini kamçılamış, yeni bir ruh kazandırmıştır. Gezi direnişi, Türkiye işçi sınıfı hareketine, moral desteği sağlamış, iktidar alternatifi olması için yeni bir yol açmıştır.
AKP bu nedenledir ki, Taksim de yeşerecek, bir filiz yaratacağı etkiden çekinmektedir. Tutuşabilecek bir ateşin kendisini yakıp geçeceğini hesaplayabilmektedir.
Gezi direnişi, Türkiye demokrasi mücadelesi açısından bir mihenk taşıdır. Gezi direnişi, açısından Taksim ise, Bir başka mihenk taşıdır.
Aynı zamanda, Taksim Türkiye işçi sınıfı açısından da, 1 Mayıs 1977’de, yaşanan katliam dolayısı ile özel bir öneme sahiptir.
Türkiye Burjuvazisi, hâkim güçler, kendini bu ülkenin, ‘efendisi’ olarak kabul eden asalaklar için, Taksim, buna paralel olarak gezi parkı, rüyalarında kâbus görecekleri kadar tehlikelidir.
AKP kurmayları, başbakan R.T. Erdoğan’ın, temsil ettiği yeşil sermaye gruplarının çabaları beyhudedir. Türkiye işçi sınıfı ve demokrasi güçlerinin, Demokratik Türkiye mücadelesi, asla engellenemeyecektir.
Tüm baskılara, anti demokratik uygulamalara rağmen, Türkiye halklarının demokratik Türkiye talepleri engellenemeyecektir.
Demokrasi güçleri, İşçi sınıfı, mutlak zaferini elde ederek taçlandıracak tır.
Facebook: aliekberpektas
02 Mayıs 2014
Twitter: AliekberP