Sevgili okuyucular,


AKP iktidarı artık yolun sonuna doğru, emin adımlarla yürümektedir. 

Kitleleri, toplumsal güçleri karşısına alan, sanatçıları, basın mensuplarını, yazarları karşısına alan, bir iktidarın ömrü  fazla olmaz!


AKP Kurmayları, Başbakan R.T. Erdoğan, Taksim gezi parkı etkinliği ve direnişi karşısında güvenlikçi, saldırgan politikaları esas alan bir ruh hali içindedirler. AKP ve Başbakanın saltanıtının sona ermesi korkusu, dahada çok saldırgan politika izlmeye yöneltmektedir.


Ülke sahtına yayılan, 'her yer Taksim, her yer direniş' sloğanı ile yola çıkan kitlelerin eylemliliği, AKP iktidarının ve Başbakanın saltanıtını sallamaktadır. Kitlelerin devrimci direnişi, uzun süredir ülke sahtında özlenen bir birliktelikle ivme kazanarak ilerlemektedir. Kitlelerin ısrarla, 'faşizme karşı omuz omuza' haykırışları, AKP kurmaylarının uykularını kaçırmaktadır.


Kitlelerin devrimci ve değişim arzulayan talepleri karşısında, yenilgiyi kabüllenmek yerine, onlara fiziki saldırılarla yetinmeyen AKP kurmayları ve Başbakan, pisikolojik saldırılarınıda esirgememektedir.


Kuzey Afrika gezisinden dönüşte, Atatürk havalimanı Devlet konuk evi önünde yaptığı konuşmalarında, sanat çevresine, basın mensuplarına, gezi parkı eylemcilerine pisikolojik saldırlarını sıralamaktan kendini alamamıştır. Devlet konuk evi önünde biriken bindirme ve taşıma kıtaların, karşısında rakiplerini, 'yuhalatmaktan' haz alan Başbakan, sanatçıları, basın mensubu ve yazarlarıda yuhalatmayı, esirgememiştir.

Ama ne himet'ki, aynı bindirme kıtalar, ''Erdoğan şaşırma, sabrımızı taşırma'' diyecek kadar, kendini kaybetmiş durumdaydı. Aslında bindirme kıtalardan oluşan bir kitlede olsa, bazan doğruyu dile getirirler. Tıpkı bozuk  bir Saat'in, günde bir kere doğruyu gösterdiği gibi.


Kuzey Afrika dönüşü, bindirme ve taşıma kıtalar karşısında konuşan Başbakanın yanında yer alanların, özellikle Başbakan yardımcısı, devlet bakanı Beşir Atalay ve Şehircilikten,TOKİ'den sorumlu Bakan Erdoğan Bayraktar'ın ruh halleri dikkat çekmekteydi.

Başbakanın konuşmasını derin bir sessizlikle ve arada sırada dudaklarını, 'ısırarak' izleyen bu bakanların, ruh halleri hiçte iyi gözükmemekteydi. Başbakanın hameset türü konuşmaları, hiçte tatmin edici değildi. Bu nedenledir ki, bakanlar kuşkulu bakışlarla konuşmayı dinlediler. Bu ruh hallerinin pekte iyi olmadığı, sallanan saltanatlarının, kendilerinin sonu olacağı gerçeğini, Başbakana rağmen daha iyi görüyorlardı.


Gezi parkıyla başlayan, 'her yer Taksim, her yer direniş' vurgusu ile ilerleyen, 'faşizme karşı omuz omuza' direniş ruhu ile geleceği aydınlatan bir gelenek yaratılmaktadır. Bu gelenek, Türkiye için bir milad olmaktadır. Bir milad'tır çünkü, eylemdeki milyonları ifade eden bir direniş sergileyerek deneyim kazanmaktadırlar.


Milad'tır çünkü, eylemdeki kitleler kadar, Devletin karekteristik yapısıda sınanmaktadır. Milad'tır çünkü, yasama, yargı, yürütme yanında 4. güç olan basının da, kitlelerin deneyimleriyle sınanmaktadır.


Ülkemizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Taşlar yerinden oynamıştır. kitlelerin etkileyici ve kahredici gücü sahnededir. Bir deyimle, 'cin şieşeden çıktı' tekrar şişeye girmeyecektir.Bu realite AKP'nin, Başbakanın sultanlık hayalini suya düşürmüştür. 


AKP önümüzdeki süreçte, kaybettiği mevzileri yeniden ele geçirmek için daha çok saldırganlaşacaktır. AKP faşizmi kitleleri yıldırmak ve caydırmak için her yolu deneyecektir.


Ama nafile! AKP iktidarı artık yolun sonuna yaklaşmaktadır.

Kitlelerin devrimci ve kahredici gücü karşısında AKP ve Başbakan R.T. Erdoğan duramaz, artık!



Direnenlere bin selam olsun!