19 yüzyılda Alman Dr. George Jacob’un önemli çalışmalarından biri de "Türkische Bibliothek" adlı kitap serisinde yayımladığı bir Bektaşi masalıdır. Bu masal, 1880‘li yıllarında İstanbul’da gazetecilik yapmış olan ‘‘Çaylak‘‘[1] lakaplı Mehmed Tevfik tarafından yazılmıştır[2]. Bektaşi folkloru bakımından oldukça önemli olan bu masal sözlü kaynaktan dinlenerek derlenmiş. 1911 yılında Dr. Thedor Menzil tarafından Almanca çevirisi yapılan ’’Bir Masal Kahramanı’’ adlı bu Bektaşi masalı; Kumkapı Meyhanelerine dadanan bir vatandaşın başından geçen olayları anlatır.
Masal, olayın kahramanı, ailesi ve ailesinin çevresinde kimlerin olduğunu, bu kişilerin birbirleriyle olan münasebetleri, olayın geçtiği Kumkapı Meyhaneleri ve İstanbul’un diğer meyhaneleri hakkında bilgi verir. Masalı okumaya başladığınızda, masal kahramanının birlikte demlendiği esnaf arkadaşlarını, Bektaşi derğahındaki dervişleri, derğahın fizikî, sosyal durumu, olayın geçtiği zamanı, 40 gün çekilen cefanın boyutu olmak üzere masal bağlamında önemli bilgiler edinmek mümkün.
Masalın ana teması; İstanbul esnaflarından orta halli bir İstanbul tüccarının içkiye olan düşkünlüğünün günden güne artması ve sonunda doruk noktaya ulaşmasını irdeler. Alkola olan bağımlılık beraberinde bir dizi tatsız olayların yaşanmasına neden olurken her geçen gün zilzurna eve dönen vatandaşın zevcesi zor durumda kalır ve ne yapacağını bilemez! Olayları dünürüne anlatır. Evlendiğinden beri zor anlarında yanında olan dünürü, duruma çareler arar. Birlikte Bektaşi Derğahı’na giderler. Derğahın postnişini Baba Efendi‘ye durumu bir bir anlatırlar. Kendisinden yardımcı olmasını isterler.
Baba Efendi duruma hemen el koyar ve bir plan yapar. Plan hemen uygulamaya konulur! Plana göre meyhane dönüşü evde biraz daha alkol alması sağlanacak olan masal kahramanı, kendinden geçip bir köşede sızması sağlanır. Daha sonra bir küfe içerisinde derğaha taşınır. Tüm bunlar uygulandıktan sonra masal kahramanı ertesi gün derğahta kendine gelir. Sefanın kadrini bilmesi için derğahta 40 gün konuk edilir. Cefa çekmesi için de ilk günden itibaren derğahın tüm angare işlerine koşturulur. Derğahın bahçe onarımı, mutfak temizliği, yorgan çarşaf derken 40 gün akıp gider. Tabii ki her gün yemek kazanları temizlenmez, kapı pencere silinmez, arada Kul Nesimi’nin divanı okutulur. 40‘ınçı günün sonunda cefanın da sefanın da ayrımına varan masal kahramanı için ayrılık vakti gelir. Şerefine bir dem sofrası kurulur. 40 gün ağzına alkol koyamayan masal kahramanı körkütük sarhoş edilir. Küfe içersinde tekrar alındığı malikahasine, zevcesinin koynuna gönderilir. Gözlerini açtığında, yatağına uzanmış, zevcesini yanıbaşında bulan masal kahramanı gördüklerine inanamaz! Bir kabustan uyanmış gibidir! Bir süre kendisine gelemez. Kalkar su alır. Suyunu yudumlarken başından geçenleri teker teker anlatmaya başlar.
Yaklaşık 120 sayfayı bulan bu Bektaşi masalı yayımlandıktan kısa bir süre yasaklanmış. Bunu Dr. George Jacob’un hikaye için yazmış olduğu önsözden öğreniyoruz. Dr. Jakob, yaşadığı dönemde masalı Türkiye’de bulmanın mümkün olmadığını, Almanya’da bulunan dört kopyadan ikisinin kendisinde, diğer ikisinin de Erlangen Üniversitesi’nde olduğunu belirtir.
[1] Osmanlı basınında 'Çaylak' lakâbıyla tanınan Mehmet Tevfik, 19.yüzyılda yaşamış bir gazetecidir. daha çok İstanbul`daki sözlü halk kültürünü, gündelik dili ve bunun örneklerini kaleme almasıyla tanınmıştır. İstanbul’da Bir Sene başlığı altında topladığı dönemin fıkralarını, eskinin lâtife ve nüktelerini derleyerek yarattığı masalımsı tür, Türk folklor tarihindeki ilk masal derlemeleridir.
[2] Dr. George Jacob, masalın İstanbul’da yayımlandıktan kısa bir süre sonra yasaklandığını, Erlangen Üniversitesi‘nde ikişer nüshasını bulunduğunu belirtir.
İlhami Yazgan / [email protected]