Sevgili okuyucular,
Şişli Belediye başkanı, Mustafa Sarıgül, 7 yıllık aradan sonra tekrar CHP, Cumhuriyet Halk Partisinde yerini aldı. Mustafa Sarıgül CHP saflarında yerini alırken, kamuoyu uzun süre beklenti içine sokuldu.
Sarıgül, ‘CHP'ye geri dönecek mi’ dönecekse, ‘nasıl dönecek’ CHP’den, ‘beklentileri neler?’gibi vb. yazılı ve görsel basında yapılan yorumlar, öngörüler manşetlere çıkarılarak işlendi.
Sarıgül’ün, CHP saflarında yer almasında, siyasal yaşamını CHP’de devam ettirmesinde bir sorun yok. Sarıgül gibi düşünen, aynı siyasal eğilimlerde olan, liberal ulusalcı politikacılar, CHP saflarında yeterince bulunmaktadır.
Sorun, Mustafa Sarıgül’ün Türkiye’nin Metropol kenti olan, İstanbul’a Belediye başkanı aday-adayı olarak karşımıza çıkmak istemesindedir.
Gözüken odur ki, CHP kurmayları, başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun tavırları olmak üzere, ibrenin Sarıgül den yana olduğunu gözlemlemekteyiz. 9 Kasım İstanbul mitingi bunun bir göstergesi olarak algılanmaktadır.
İstanbul sermayesi, Koç ve Sabancı gruplarının da tercihi bu yönde olduğu basına sızan bilgiler dâhilindedir. Büyük sermaye çevreleri, AKP iktidarı ile olan çekişmelerinde, artık İstanbul ve bazı büyük kentlerin, AKP’nin esaretinden kurtulmasını talep etmektedirler.
Tercihlerinin de, Sarıgül olduğunu dile getirmektedirler.
Benim sorgulamak istediğim realite ise, İstanbul gibi Metropol bir kente, Mustafa Sarıgül gibi bir insanın tercih edilmesi, doğru mudur?
Mustafa Sarıgül, her şeyden önce bir sosyal demokrat değildir. Hiçbir zamanda olmamıştır. Yalnız, ‘sosyal demokrat’ parti saflarında seçimlere katılmıştır. Aslında Sarıgül, Büyük sermaye ve cemaatçı kesimlerle sürekli olarak temasta olan bir kişiliktir. Ve onların temsilcisi olmuştur.
İstanbul gibi Mega bir kentte, sosyal demokrat sol tandansli bir belediye başkanı olması tercihlerim arasındadır. Önümüzdeki yerel seçimlerinde böyle bir imkân olması muhtemeldi.
İstanbul belediyesinin 20 yıllık esareti sonlandıracak ittifak, demokrasi güçleri tarafından kaçırılırsa, gerçekten üzücü bir durum ortaya çıkabilir.
İstanbul’u almak, ülke genelinde iktidarın sallanması anlamını taşımaktadır. Bu gerçekliği kavramak ve politik tercihlerimizi buna göre durumundayız. İstanbul’u yönetecek kişinin, politikası, toplumsal duyarlıklara yaklaşımı açık ve net olmalıdır.
Mustafa Sarıgül, politik eğilimleri gereği, Demokrasi güçlerini arkasına almaya muktedir değildir. Kürt hareketi, Aleviler ve emek eksenli güçler, Gezi direnişçileri, Mustafa Sarıgül’ün, liberal ulusalcı ve cemaatçı politikasına uzaktırlar.
Kısacası, Mustafa Sarıgül, İstanbul için doğru bir tercih değildir.
Sadece CHP kökenli oylar, İstanbul belediyesini esaretten kurtarmaya yetmeyecektir. Geçtiğimiz yerel seçimlerinde, 2009 yerel seçimleri, Kılıçdaroğlu'nun kişisel faktör olmasından dolayı, oy oranın yükselmesini sağlamıştır.
Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle,
11.11.2013