Ceberrut devlet; muhalifleri, emekçileri yıldırmak için her türlü kanun ve baskı gücüne sahiptir. Ve bu güçü kulanıyor. Resmi ideolojinin yalanına dolanına inananların kim olduğu malüm milliyetçiler ve dincilerdir. Ve en çok bu insanlar ceberru devletin yanındalar.
Bu insanlar da eziliyor ve sömürülüyor. Ama gelin görün ki bu insanlar emeklerine sahip çıkmıyor. Ne Grev’den yanalar, ne işyerinde ki haksızlığa karşılar, ne hakkını istiyorlar ne de hakkaniyet için mücadele eden emekçilere sahip çıkıyorlar. Ceberrut devletin yaptığı her türlü kötülüğe göz yumuyorlar.
Peki bir şeylerin farkında olanlar ve düzeltmek isteyenler...
Bu insanlarla diyaloglar kurmak, iletişime geçmek, emek üzerine sohbetler etmek, bilgiye ve dostluğa dayalı ilişkiler kurmayı benimsemek emeğin dostlarını yakından ilgilendirmiyor mu? Tabi ki bu sorunludur ama önemli değil mi?
İnsan ilişkilerini benimsemeliyiz ve geliştirmeliyiz!
Ketum duygularla yaşadığımızın farkında değiliz. Etrafımızda olmayan insanlarla iletişim kuramıyoruz. Kendi kabuğumuzda kendi kendimize konuşup duruyoruz. Kuramadığımız diyaloglarla yüzleşmiyoruz. Özellikle iletişimin insan üzerinde ki etkisini göz ardı edenler, diyalog kurmayı beceremeyenler, insan ilişkilerini kavramayanlar, benimsemeyenler, sohbet yollarını kapatanlar mangalda kül bırakmıyor. Oysa sohbetin dostluğunda diller dilleri buluşturur, insan insana kavuşur. Ama gelin görün ki kendi dışımızdakilere karşı çok ön yargılıyız.
Nasıl bir insan?
Öncelikle emeğe saygısı olmayan, sevgiyi anlamayan kırıcı ve yıpratıcı olanlar hangi insandır?
Farklı düşünen ama cani olmayan, zalim olmayan insanla sohbetimiz olmalıdır. İnsani ve vicdani duygularla saygıyı elden bırakmamalıyız. Toplumsal sorunlarda, emek eksenli düşünceyi benimsemeliyiz. Bir insan önce kendi emeğine saygısı olmalıdır. Ve kendini emekten yana geliştirmelidir, kendini insanlaştırmalıdır.
Ya peki bizimkiler!
Eğer bir insan emekten bahsediyorsa ve en yakındaki insanlarla iletişim kuramıyorsa ve diyalog geliştirmiyorsa bu gibileri sorunludur. Okumaktan bahsediyorsa ama okumuyorsa, öğrenmenin insanı eğittiğini söylüyorsa ama öğrenmiyorsa, bilgiyi merak etmiyorsa, tartışmayı ve dinlemeyi bilmiyorsa öncelikle bu insan toplumsal sorunlarda ve insan ilişkilerinde var olması anlaşılır mı?
Ceberrut devleti destekleyenler belli de. Ya peki farklı düşünenler de saygı, sevgi, dostluk, dayanışma nerede? Pratik de farklı bir taraf yoktur. Ne adına olursa olsun, nasıl söylersek söyleyelim; hiç bir şeyi sorgulamayan insanın varlığı evrimini tamamlamayan iki ayaklı pirimatlıktan başka bir şey değildir.
Sanal medya yorumların da iletişimsizlikler;
1) Sığ ve dar pencereden ukalılık yapanlar.
2) Bilgisizliğini küfürlerle gidermeye çalışanlar.
3) Kendisi gibi düşünmeyenlere saldırgan tutum sergileyenler.
4) Dostluğu tüketenler bencil duygularına esir düşüyor.
5) Saygıya, sevgiye ve dayanışmaya tahammülsüz olanlar
Toplumsal ve kolektif çalışmalarımızda yüzleşemediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Hala iletişimsizliğimiz ve diyalogsuzluğumuz sorun olmaya devam ediyor. Hala grup çelişkilerimizi öne çıkararak, hemen parlak iki laf ederek, siyasal gardını alarak konuşmak doğrudan kendi grup saflarına döndürmek uğraşı birilerine daha uygun geliyor. Dolayısıyla siyasal kavramlarla birbirimize tavır alarak yaşıyoruz. Bilgi ve Bilinç yetmezliklerimiz sorgulanmadığı için gün geliyor çok kötü bir biçimde dışa taşırıyor ve düpedüz insan ilişkilerimizi çatışkılaştırıyoruz.
Emekten, sevgiden,saygıdan, dostluktan ve yakınlıklardan kaçışımızın temelinde de bu tür yetersizlikler yatmıyor mu?
İletimşizliği görmezden gelme tutumunda direndikçe, geçmişin bugün üzerindeki etkisi artmaya devam ediyor. İletimşizlik, korkulan ve kaçılan geçmişin bir ürünü haline geliyor. Sevgisizlik yakamızı bırakmadıkça.
Düşlediğimiz ütopyalar neye yarar? Kolektif bir çalışmaya giriyoruz ve sonrası ayrılıkla sonuçlanıyor.
İnsan haddini aştığını (kötüleştiğini) kabul etmiyor. Farklı düşünceye tahammülsüzlük, yanılmaz papalık takıntısı (kariyerizm hastalığı). Kendini başkasının yerine koyarak onu anlama hoşgörüsünden (empati yapma) yoksunluk. Sürekli eleştiri yaparak kendi noksanlarını örtme kurnazlığı... Ne yazık ki bu, günümüz insanında egosunu besleyip büyüten vazgeçemediği, tedavisi zor hal almıştır. Kötü bir ruh hastalığı halini almıştır.
Acı çeken insanlık artık üretmeye, bilgiye, beceriye değil paraya tapıyor. Paraya tapan insanlar "Kurt dalan sürüye dönmüş toplumda laf çok ama insan nerede..?" Herkesin kendisini haklı gördüğü, herkesin diğerini haksız bulduğu, birbirinden şikayetçi olduğu birbirine saygısızlık ettiği bu toz-duman ortamda insan nerede..? Dostluk arkadaşlık nerede? En küçük kırıntıda en yakındaki dostunu mevki için, adını öne çıkararak satanlar, iyi niyetleri kötüye kullananlar kötülük yapmaya devam ediyor.
Kolektif düşünce ve davranma can çekişiyor !
Selam olsun iyi insanlara, güzel dostlara ve arkadaşlara...