AKP iktidarının ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin çevre düşmanı, halk düşmanı politika ve uygulamalarına karşı halklarımızın isyanı dalga dalga dalga büyüyor...
AKP iktidarının Taksim Gezi parkındaki ağaçları, halk düşmanı kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde Alışveriş Merkezi ve kışla yapma planı için sökmesi, önce Taksim Platformu ve çevre konusundaki duyarlı insanların tepki göstermesine yol açtı. Sırrı Süreyya Önder dahil demokrasi güçlerinin, direnişçilerin bedenlerini ortaya koyarak direnmesiyle isyanın dalga dalga büyümesine yol açtı. Ve artık halkların tepkisi ağaçların sökülmesinin ötesine geçti. Doğrudan AKP iktidarının ve devletin halk düşmanı politikalarına yönelik, özgürlük ve demokrasi için kitlesel tepki ve isyana, ayaklanmaya dönüştü.
Kitlesel tepkiler, başta İstanbul olmak üzere Türkiye çapında dalga dalga halkların ayaklanması haline geldi. İstanbul Taksim Gezi Parkında tutuşturulan kıvılcım, isyan ateşi, Artvin’den Denizli’ye, İzmir’den Ankara’ya, Diyarbakır’dan Kocaeli’ne, Edirne’ye kadar Türkiye halklarının isyanına dönüştü.
1 Haziran’da yüzbinlerin Taksim Gezi Parkını kuşatmasıyla ve ardından Taksim’in AKP terörünü, polis terörünü püskürtmesiyle düştü. Taksim artık isyancıların elindeydi.
Bu gelişme kendi özgünlüğünde Türkiye’de bir ilkti. Kürt devriminin dışında Türkiye’de, Türkiye’nin batısında ilk kez bu kadar kapsamlı kitlesel direniş, kitlesel halk isyanı, halk ayaklanması yaşandı, yaşanıyor. 12 Eylül sonrasından bu yana hiç tanık olmadığımız bir tabloydu yaşananlar.
Ezilenlerin önemli bölükleri halkların isyanında saf tuttu. Türküyle, Kürdüyle; işçisiyle, emekçisiyle; ilericisi, devrimcisi, sosyalistiyle; başta Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları olmak üzere taraftar kitlesinin katılımıyla isyan, dalga dalga büyüdü.
Avrupa’nın ve dünyanın pek çok ülkesinden enternasyonal dayanışma sesleri de yükselmeye başladı. Yüreklerini isyancıların yüreğiyle birleştirdi. Uluslararası Af Örgütü, polis terörüne karşı acil eylem çağrısında bulundu. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) polis terörünü protesto etti.
Ve en önemlisi Türkiye’de ilk kez halkların kardeşleşmesinin kucaklaşması yaşandı.
Bu isyan, halkların kardeşliğini daha da büyüttü.
Türk-Kürt çatışması yaratmak isteyenler, Alevi-Sünni çatışması yaratmak isteyenler, Ergenekoncular, darbeciler, halkların isyanı karşısında devre dışı kaldı. CHP de, bu halk isyanında devre dışı kaldı.
Diğer yanıyla bu isyan, emperyalist propagandistlerin onlarca yıldır pompaladığı “tarihin sonunun geldiği” gibi, halklarımızın özgürlük, demokrasi ve sosyalizme yönelik istemlerine yönelik inançsızlığı ve güvensizliği, özcesi özgürlüğe, devrime, sosyalizme olan inançsızlığa ve karşı propagandayı da tuzla buz etti.
Türkiye halklarının demokrasiye ve özgürlüğe aşkı, bu halk isyanıyla zirveye çıktı.
Tayyip’in gazları, polis terörü halklarımız isyanı karşısında etkisizleşti.
Bir diğer yanıyla başta Diyarbakır olmak binlerce Kürt ezilenleri sokaklara çıktı. Diyarbakır’da “Amed Taksim el ele, özgürleşmeye!” sloganının atılması, Türk-Kürt kardeşliğine çakılan bir selamdı. Batı illerinde de Kürt emekçilerinin isyana katılması da anlamlıydı. Ancak, BDP’nin isyancılara selamlamasına karşın, bazı BDP milletvekillerinin isyan hareketiyle ilişkilenmesine rağmen olması gerekenin gerisinde bir politik tutum aldığını da belirtmek gerekir.
Bir diğer özgün yanıyla bu isyanın öne çıkan temel politik talebi, başta başbakan olmak üzere AKP hükümetinin istifasının istenmesidir. Halkların isyanı, İstanbul valisi, İstanbul Emniyet Müdürü ve İstanbul Belediye Başkanının istifa istemlerini kısa sürede aştı. Doğrudan hükümetin istifasına odaklandı. Bir diğer politik slogan, “faşizme karşı omuz omuza” sloganıydı. Bu yazıyı yazarken isyancılar “Her yer Taksim, her yer direniş”, “kurutuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz”, “AKP halka hesap verecek” sloganlarıyla inletiyordu sokakları, meydanları...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin suyu ısındı. Tayyip’in süngüsü düştü. İsyancılar, “Tayyip istifa” sloganlarının yanı sıra “Tayyip sonun MÜBAREK OLSUN!” sloganlarını da sıklıkla dillendiriyor.
1 Haziran’da doruğu çıkan, muhtemelen tarihe 1 Haziran isyanı olarak geçecek olan bu halklarımızın isyanında aşağılık burjuva medyanın halk düşmanı yüzü bir kez daha açığa çıktı. Günlerdir üç maymunu oynadı. Ayaklanmacıların haykırışları medya plazaların duvarlarının içerisine giremedi. Bundandır ki, NTV önünde de kitlesel protestolar yapıldı. Taksim’deki burjuva medyanın araçları tahrip edildi.
Hayat TV, İMC TV, Etkin Haber Ajansı (ETHA), Özgür Radyo isyancıların sesi soluğu oldu. Bunu da kaydetmek gerekir.
Halklarımızın isyanı halen sürüyor...
Gelişmeler pek çok şeye gebe...
Ezilen halklarımızın birleşik mücadelesini daha da büyütmek, daha da örgütlü hale getirmek, halk isyanının temel talebi olan hükümetin istifasını daha kararlıca istemek, özgürlük ve demokrasi için demokratik halk cumhuriyeti doğrultusunda mücadele göreviyle yüz yüze isyancı halklarımız ve öncüleri...
Selam olsun Türkiye ezilenlerinin isyanına, başkaldırısına...
2 Haziran 2013