Aynı cinsten olan kişilerin (erkek-erkek veya kadın-kadın) evlenebilmesiyle ilgili tasarı Almanya’da yasalaşmak üzere… Hıristiyan Birlik Partilerinden CSU’nun bir bölümü dışında yasaya karşı çıkan bulunmuyor. Federal Meclis’te büyük bir çoğunlukla yasalaşması bekleniyor. Yeni yasayla kadınlar veya erkekler ya da kısaca aynı cinsler arasındaki evlilik, heteroseksüel evlilik gibi olacak; aynı haklara sahip olacaklar.
Bir şeyin yasalaşması bir şeydir, toplumsal olarak kabul edilmesi başka bir şeydir. Eğer yeterli toplumsal kabul bulunmuyorsa, yasa çıkmış olsa bile önemli sorunlar ortaya çıkar.
ABD’de ırk ayrımının yasal olarak kaldırılmasından sonraki durum örnek olarak gösterilebilir. Bu ülkede eskisine göre azalmış olmakla birlikte halen belirgin bir ırk ayrımı bulunuyor. Yasal olarak böyle bir ayrım bulunmuyor hatta ırk ayrımcılığı yasak ama pratikte değişik biçimlerde varlığını sürdürüyor.
Bild gazetesi konuyla ilgili bir anket düzenlemiş ve Almanların yaklaşık yüzde 75’i eşcinsel evliliği onayladıklarını belirtmişler. Kesin olarak reddedenlerin oranı ise yüzde 19, kalanlar kararsız…
Bu sonuç yasadan bile önemlidir. Toplumsal kabul bulunuyor. Bu varsa ilgili yasa da er veya geç çıkacaktır.
LGBTİ tarafından düzenlenen Onur Yürüyüşü’nün İstanbul’da yasaklanmasına ve İzmir ve Mersin gibi kentlerde de tehditlere rağmen yapılmasına geçmeden önce, Almanya’da değişik kentlerde yapılan benzeri yürüyüşlerdeki ilginç bir olaya geçelim.
Hangi kentte olduğunu hatırlamıyorum ama 15 yıl kadar önceydi. Eşcinsellerin eşit haklar talep eden yürüyüşleri bulunuyor. Yürüyüştekilerin bir bölümüne izleyicilerden şişeler fırlatılıyor, ortalık biraz karışıyor. Yürüyüşü izleyen Türkler kortejdeki Türk eşcinsellere saldırıyorlar. “Başkalarını anladık ama Türklerden böyle insanlar çıkamaz” mantığıyla saldırıyorlar. Genel olarak eşcinsellere karşı değiller ama Türk oldu mu işler değişiyor!
Bild’in Almanya’da düzenlediği anketin aynısı Türkiye’de yapılsaydı en az yüzde 80 hayır çıkardı. “İslama aykırıdır, manevi değerlerimize uymaz” gibi gerekçeler de ifade edilirdi.
Bu ne sahtekarlıktır, diye sormak gerekiyor.
Başta iktidar ve yakınındaki kuruluşlar olmak üzere çok sayıda kişi ve kuruluş Osmanlıcıdır. Osmanlı’da ise kadın ve erkek eşcinselliği hem serbesttir hem de yaygındır. Genç oğlanlarla ilgili yazılmış kasideler bile vardır. İnternette şöyle bir araştırın, kolayca bulabilirsiniz.
Dahası var…
Ülkemizde erkek çocuklarının cinsel istismarı yaygındır. Bunların bir bölümü basına yansıyor ve bu bir bölüm bile fazladır. Özellikle dini eğitim veren kurslarda, dinci müdürlerin okullarında, vakıflarda hemen her gün erkek çocuklarının cinsel olarak nasıl istismar edildiğini basında okuyabiliyoruz. Belirttiğim gibi gerçek sayının okuduklarımızın epeyce üzerinde olduğu kolayca tahmin edilebilir.
Büyüklerdeki eşcinselliğe karşı çıkan din adamları, erkek çocuklarının cinsel istismarını normal gibi gösteriyorlar. Cübbeli Ahmet Hoca adlı tip, ateistlerin erkek çocuklarıyla “oynaşmaya” karşı olduğunu, gerçekte ise bunun İslam’a uygun olduğunu ve adına da “bademleşmek” denildiğini belirtmişti.
Baksanıza, ismi bile varmış!
Erkek çocuklarının cinsel istismarını en azından mazur göstermeye çalışanlar, büyüklerin eşcinselliğine neden karşıdır?
Bunun tek nedeni olabilir: çocuk savunmasızdır, büyük ise öyle değildir.
Başka neden aklıma gelmiyor.
Neden çocuğa iradesi dışında yapılanı savunuyorsun da büyüğün kendi isteğiyle yaşamasına karşı çıkıyorsun?
Bunun adına din örtüsü altında gizlenen ikiyüzlülük denilir.
Osmanlıyı çok seviyorsun, ama onda serbest ve yaygın olana bugünün toplumu için karşı çıkıyorsun…
Erdoğan G-20 Zirvesine kalabalık bir heyetle geliyormuş.
Bu heyet üyelerini geceleri St. Pauli vb. yerlerde bulabilirsiniz.
İslamcı da olsa Hamburg’a gelir de St. Pauli’ye gitmez mi?
Bunlar böyle işte