Yolsuzluk uzmanları! Rüşvet mühendisleri! Ve fakat yüksek matematik zayıf! Sadece aritmetik biliyorlar. Dört buçuk milyon dolar, artı ayakkabı, kutunun ederi dört buçuk milyon dolar, ayakkabı da yüz elli dolar olsa, dört milyon altı yüz elli bin! Ayakkabı işportaysa, kayda değmez miktar, hesaba yazılması gerekmiyor.

Evinde para sayma makinesi var! Banka mısın sen? Say say bitmeyecek para ne arıyor senin evinde? Her gün muntazam bir hasılat mı var? Hasılat neyin hasılatı? Neyin tüccarısın sen? Neyi satıyorsun yani? Ülkeyi mi?

Bakanın oğlu, babasının evinde oturduğu için onun evi aranamıyor. Dokunulmazlığı var o evin. Dokunulmazlık niye var? Bakana da dokunulsun! Bakana dokunulamasa da, evin içine az biraz dokunulabilmeli. Kaç kutu ayakkabısı var oğlanın?

Soruşturmayı sürdüren savcının yanına, yan hakem olarak iki savcı atanıyor, pürtelaş! İktidar, iki yandaş hakem sayesinde 2-1 galip çıkacak davadan!

Galatasaray Lisesi'ndeki felsefe öğretmenimiz Pierre Dubois, bir papazdı. Tanrıdan söz ederken;

-Allah, eğer varsa... diye girerdi konuya.

Din konusunu sorgulamayı bize papaz Dubois öğretti!

Manitu, şu an ülkemizde olup bitenleri görmüyor mu? Bu dolandırıcıları cezalandırmak için vefatlarını mı bekliyor? Yoksa manitu bu dünyadan vazgeçti, başka gezegenlerle mi ilgileniyor?

Tanrı eğer varsa, bize haksızlık ediyor!

Tokyo valisi, hakkında yolsuzluk iddialarından ötürü istifa etmiş! Yolsuzluk kanıtlanırsa, mahkemeye tenezzül etmez, hemen intihar eder. Çok onurludur Japonlar.

-Allah, kainatın, dünyanın yaratılışından önce ne iş ile iştigal ediyordu?

diye soruyor, sinir bozucu Samuel Beckett!

Yoksa manitu, dünyadan umudu kesti, başka gezegenlerle mi ilgileniyor?

Kötü günler yaşıyoruz.