“Kutu kutu kutucuk/İçi dolu paracık” yazmayacağım, çok yazıldı ve inkar edildi.
“MİT’in TIR’larından” da söz etmeyeceğim, kendisine başbakan denilen adam o TIR’ların zaten KENDİ EMRİYLE gittiklerini söyledi.
Kimsenin üzerinde durmadığı bir haberden yola çıkarak yazacağım yazımı. Sabırlı olursanız haberi aşağıda okuyacaksınız.
Belki sizlere aptalca gelecek ama bir genelleme yapacağım:
-Kadınlar çocuk doğururlar!
-Rahibeler de kadındır.
-Rahibeler de çocuk doğururlar!
Yok öyle hemen “Ya kadın kısırsa, bir hastalığı falan varsa” demeye kalkışmayın. Biz genelleme yaparken genelden söz ediyoruz, özelden değil.
Bütün kadınlar istedikleri zaman çocuk yapabilirler. Ama bütün rahibeler kadın oldukları halde istedikleri zaman çocuk yapamazlar. Çünkü bazı aptal, salak, enayi erkekler onlara din ve tanrı adına çocuk yapmayı yasaklamışlardır.
İsa’nın müritlerine “Evlenmeyeceksin” dediğini hiçbir yerde okumadım. İsa’nın bir “Fahişe” sevgilisi olduğunu yazanlar, tartışanlar oldu. Ama İsa hiç evlenmedi, çocuğu da olmadı. Katolik rahip ve rahibelere “Evlenemezsin” diyen İsa değildi, bu söz sonradan icat oldu.
İster “Tanrı-Allah” öyle yarattı deyin, ister “Doğa”, insanlığın önemli özelliklerinden biridir seks. Onu hangi yasayla yasaklarsanız yasaklayın, beden bir biçimde kendini tatmin eder. Öyle yazmıştı bir şair. (Yanlış anımsamıyorsam Ayhan Başaranlar’dı adı.)
“Ben bir fakir erkeğim
Param yok ki karım olsun
Geceleri şeytan girer rüyama
Sağ olsun.”
Yasakların yoğun olduğu yerde “Yasak ilişkiler” yaşanır. Bu “Sağ” için de geçerlidir, “Sol” için de. Solda “Bacı” edebiyatının hüküm sürdüğü günlerde yasak ilişkilerin “Karanlıklarda” sürdürüldüğü herkes tarafından bilinir. Oysa bilinmeliydi ki; SEVMEYİ-SEVİLMEYİ YASAKLAYAN BİR DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLÜK diye bir sorunu olamaz!
Vatikan’ın son birkaç yılda “Küçük çocukları taciz ettikleri için” 400 rahibin işine son verdiği haberini okumuşsunuzdur. Rahiplerin bu davranışları yeni bir olgu değil elbette, tarihleri bu tür pisliklerle doludur. Rahipler arasında “Homoseksüel” ilişkiler yaşandığı da gizli bir olay değil. Rahibeler arasında “Lezbiyen” ilişkiler olduğu da gizlilik taşımaz. Cami hocalarının, göbeğe yazı yazan mollaların, kendi aralarında “Livatacılık” diye isimlendirdikleri ilişkileri gizli bir biçimde sürdüren, açık alanda bu ilişkilere din adına saldırıyor gibi görünenlerin üzerinde durmuyorum bile.
Her şeyi elbette duydunuz, ama bu güne kadar bir rahibenin çocuk doğurduğunu belki duymadınız. Sonunda o da oldu.
AFP’nin 17.01.2014 tarihli haberi özetle şöyle: “Rahibe dünyaya sürpriz bir çocuk getirdi. İtalya basını 31 yaşındaki rahibenin ‘Karın ağrısı’ nedeniyle getirildiği hastanede bir erkek çocuk doğurduğunu yazdı. Çocuğa Papa Franziskus’un isminin İtalyanca’sı olan Francesko ismi verildi.”
Ortada ‘Babasız’ yeni bir İsa olamayacağına göre rahibenin bir sevgilisi var.
RAHİPLER VE RAHİBELERİN DEVRİM YAPTIĞI GÖRÜLMEMİŞTİR, ama onlar da sevebilirler, bir biçimde çocuk yapabilirler ve “Benim de kalbim var/ben de insanım” şarkısını söyleyebilirler. Burada karşı çıkılması gereken rahibenin çocuk sahibi olması değil, rahibelere ve rahiplere çocuk yapmayı yasaklayan düşünce olmalıdır.
Rahipler, rahibeler –izin verilirse- elbette çocuk yapabilirler, fakat Westerwelle ve erkek arkadaşı çocuk yapamazlar.
Yıllarca Almanya’yı yöneten koalisyon içinde yer alan, Dışişleri Bakanı olarak çalışan ve erkek arkadaşıyla gizli değil açıkça birlikte yaşayan Guido Westerwelle’nin partisi geçen seçimlerde meclise giremeyip koalisyon ortaklığını kaybedince Westerwelle eski iktidar ortağı Angela Merkel’i “Homoseksüellere ve lezbiyenlere yeterli hakları vermediği” için eleştirdi. Oysa Türkiye ile karşılaştırılınca Almanya’nın bu alanda çok ileri bir konumda olduğu açıkça görülür.
12 Eylül döneminde “Vergi rekortmeni” olan ve politikacılar tarafından ağır eleştirilere uğrayan genelev patronu Mama Manukyan sinirlenmiş, “Ulan açtırmayın ağzımı, o meclisteki ‘Gizli’leri açıklarsam yer yerinden oynar” demişti ve eleştiriler anında kesilmişti.
Homoseksüel ve lezbiyen ilişkilerin özelde yasak sayıldığı ülkelerden biri olan Rusya’nın başkanı Putin dedi ki: “Benim de şahsen eşcinsel tanıdıklarım var. Gayet dostane ilişkiler içindeyiz. Hiçbir şekilde önyargılı değilim.”
Peki Rusya yasaları ne diyorlar o konularda?
TC.nin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan eşcinseller konusunda kendisine 2002 yılında sorulan bir soruya şöyle yanıt vermişti: “Eşcinsellerin de, kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde, yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz.”
Peki, bu sözlerden sonra aradan geçen 12 yılda eşcinsellere hangi yasal haklar verildi acaba?
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Zekeriya Beyaz bu alandaki genel ve geçer düşünceyi şöyle açıklıyor: “Bir ayet - i kerimede "Hanımlarınız sizin için bir tarla gibidir. Ekininizi dilediğiniz gibi ekiniz" şeklinde bir ifade yer alır. Burada ekin, çocuk yetiştirmektir. Dolayısıyla, ‘Doğum için cinsel ilişkiye girin ama bu şartla nasıl dilerseniz öyle yapın’ denmektedir. Yine 'Lut' suresinde erkekler arası ilişkileri kınayan ve yasaklayan ayet - i kerimeler vardır. Buna bağlı olarak, o türlü ilişkinin adı, din literatüründe 'lutilik' ve 'livata'dır. Sonuçta İslamiyet, karşı cinsler arasında cinsel ilişkiyi esas alır. Eşcinsel ilişkileri yasaklar. Çünkü İslamiyet, tabiat kanunlarını dikkate alan fıtri bir dindir.“
Türkiye’de „Eşcinselliğin“ bir HASTALIK, KINANMASI GEREKEN ÇİRKİN BİR DAVRANIŞ OLARAK değerlendirildiğini herkes bilir.
Anımsayacaksınız, bundan yıllarca önce ilk kez Berlin’de Türkiyeli eşcinseller „Türk bayrağı“ açarak sokağa çıktıklarında neredeyse kıyamet kopacaktı. 12 Eylül döneminde İstanbul’daki eşcinsellerin trene doldurularak Anadolu’ya sürgün edildiklerini belki unutanlar oldu, ama tarih unutmadı.
Herkesin özgürce cinsel seçim hakkı vardır. Rahibeler de sevebilir, çocuk da yapabilirler. Asıl kınanması gerekenler çocuk yaptı diye rahibeleri kınayanlardır. Oysa bilinir; yatak odaları iki kişiliktir ve üçüncü kişilere nane yemek düşer.
Yazının sonunu „RAHİBELERE ÇOCUK YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜ TANINMALIDIR“ diye bağlasam, acaba bana „Yani şimdi tek sorun bu mu kaldı“ diyenler çıkabilir mi?