Kalemin gücü.

Kalem.

Benim kalem.

Kale.

Bana ait olan

Beni saran kale.

O benim kalem.

O benim.

Ben kale.

Kale benim,

kalem.

Ben kaleyim.

O kalede sıkıldım.

O kadar sıkıldım.

O kale duvarları o kadar geldi üzerime.

Tam yarım yüzyıldır, sıkıyor sıkıştırıyor.

Kalbimi, göğsümü, ruhumu daraltıyor.

Kalemden çıkmaya çalışıyorum.

Sıkıldıkça kurudum.

Kurudukça karardım.

Kömür karası oldum.

Sanıyorlar ki kurşun kalem oldum.

Kalem kurşun oldu, kömür oldu, yüreğimden ak kağıda çiziyor.

Kalemin kurşunu eridi, kara mürekkep oldu, çarşaf çarşaf kağıtlara akıyor, yüreğimin kara deliğinden.

Ben uğraşıp, didinip, kara mürekkebe renk veriyorum.

Karadan al'ı, aldan kızılı, kızıldan sarıyı, sarıda yeşili buluyorum.

Karada göğü, gökte maviyi açıyorum.

Seriyorum, gökten kuşak oluyor, 17 kemerbest oluyor, sarılmış belime, elime, dilime, dönüyorum.

Kendi kalemde kendi eksenimde Semazen oldum, gece ve gündüz, yaz ve kış,

Görenler sanıyor ki, ben duruyorum, öylece, mel mel bakıyor, hiçbişey yapıyor.

Oysa ben kalemin içinde tüneller kazıyorum.

Karınca oldum.

Köstebek oldum.

Turna oldum.

Surlarımı yıkıyorum

Sur.

Kalemin Sur'u.

Sur içindeyim.

Babamdan almışım.

Babam da babasından.

O da babasından.

Bana ata erki diye vermişler, kalemi.

Kalemin surları daralıyor.

Kalemin surları boyunca ilerliyorum yıllardır.

Ergenekon dağı dedikleri buymuş meğer.

Suryanım, sıryanım, saryanım, soryanım.

Bir ucu Çin'de surumun, bir yanı venüs'ün volkanında.

Bir yanım Alaska'da beyaz kurt, bir yanım Antarktika'da buzul.

Bir yanı Ay'ın şavkında ışıktan iplik, diğer yanım Dolunay'ın karanlık yüzü.

Saman yolu saman çöpü, okyanusta bir kibrit;

Kalem içinde.

Tek yolu var bu kaleden çıkışın.

Aşk.

Nefes.

Kalp atışları.

Kalem muhasara altında Ka lü bela'dan beri.

Bu kaleden çıkış yok.

Bu kaleden çıkış olmalı.

Bu Sur'da bir Sure olmalı.

Bu Sure'de bir Suret bulmalı.

Kalem'i muhasara altında tutan ruhum, bunu biliyorum artık.

Yani ben, kendim.

Yani yarım, yârim.

O halde bu surdan akarım.

Akar da çıkarım.

Akmak için erimek gerek.

Erimek için yanmak gerek.

Yanmak için aşk gerek.

Aşk için meşk gerek gerek.

Meşk için bilgi gerek, saz gerek, yar gerek, cana canan gerek.

O da kalem içinde.

Onu da benim yaratmam gerek.

O halde kaleme gül dikerim.

İzmir'in körfezinde Yunan'dan yunmayandan kök verir gül ağacım.

İstanbul'da lale, Urfa'da kara gül.

Nevşehir'de üzüm.

Gül dalından saz yaparım.

Gül yaprağından yâre yanak,

Gül kokusundan gerdan dokurum.

Gülümün içinde öz su olur akarım,

altın sarısı güneş tellerine dolarım saçlarını.

Mavi denizle boyarım göğü.

Yarime göz dokurum.

Akarım kalemden,

Güneşin akında ülke kurarım,

Aşk ile.